Bağlantısızlık sözleşmesi

Nedendir bilinmez, yaşam bazen çok uzun bir toplantı gibi gelir bana, hani ne zaman başladığını unuttuğunuz, ne zaman biteceğini ise asla kestiremediğiniz bir toplantı. Her toplantı gibi zaman zaman heyecanlandıran ya da pinekletip uyutan, inişli çıkışlı oturumları vardır, ama her zaman süren uzun bir toplantıdır. Oysa sıkıcı dönemlerinde artık bunalıp çıkıp gitme şansınız yoktur, sadece kısa aralar ve ara değerlendirmeler; en azından toplantının sonraki oturumlarına yönelik strateji belirlediğiniz, öncesinde görüşülenlerden hareket yolu çizdiğiniz kısa fasılalar.

İşte “bağlantısızlık sözleşmesi” de böylesi bir ara değerlendirmenin bağlayıcı raporu olarak şekilleniverdi kafamda: “Olandan ve bitenden, payım olsa da olmasa da, payıma düşeni yerine getirsem de getirmesem de, en büyük gayreti gösterip yanıt bulamasam da, muafım!” bundan sonradır ki, derin bir sükut kapladı içimi, kendi kendimi yemek huyumdan azad oldum. Çünkü benim bağlantısızlık sözleşmem vardı, artık çabalarıma karşılık beklemek gibi bir saplantım yoktu, gördüğüm kötü muameleleri sineye çekmek şöyle dursun, dikkate bile alamazdım. Ben azad edilmiş olandım, ruhum azad edilmiş bir bağlantısızdı ki, kimseden de bir şey beklememek gerektiğini hayatının düsturu olarak benimseyivermişti.

Lakin yanlış anlamayın, bağlantısızlık sözleşmesi hiçbir şeyi takmamak, dertsiz ve kaygısız bir yaşam düsturu da değildi. Olan bitenin, sizin dışınızda kalan sonuçlarının, sizi orta yerinizden etkilese bile, olasılıklar dahilinde kaldığının daha baştan kabullenilmesi, beklentinin olmadığı yerde yaşam sızıların da olamayacağının, asla çaresiz değil, ama bilinçli olarak benimsenmesi. Sözleşmeyi ve maddelerini saygılarımla size de sunuyorum:

Ana sözleşme: “Olandan ve bitenden, payım olsa da olmasa da, payıma düşeni yerine getirsem de getirmesem de, en büyük gayreti gösterip yanıt bulamasam da, muafım!”

Madde 1. İnsana atfedilmiş bütün olumsuz özellikler, onun bünyesinin ayrılmaz bir parçasıdır, bunu olduğu gibi ikrar edip, şaşırmamak, kırılmamak, burulmamak gereklidir. Nefret ve intikam bağlantısızlıkla bağdaşmayan dünyevi duygulardır.

Madde 2. Koşulların yetmediği yerde asla kaçamazsın. Üstlenilmesi gereken sorunlar yük değil, paye olarak görülmelidir. Çözümsüzlük aşamasına erişildiğinde, çözümün aranabilmesi için kenarda bir çantacık hazır tutulmalıdır. Son tren kaçmış olsa bile, yürüyerek de uzaklaşılabilinir.

Madde 3. Kendini ancak hiçlik kadar değersiz atfetsen bile, değerlerin paraya endeksli olduğu dış alemde, senin değerini karşılayabilecek bir kavram olmadığı tevazu ile sindirilmelidir. Kişisel zenginliğin bildiklerinde ve yaşamdan damıttıklarında gizlidir.

Madde 4. İnsanların ölçülebilir niteliklerinin şan, şöhret, unvan ve mevki ile belirlendiği değerler sisteminde, sana bir paye biçilmesinin haksızlık, insafsızlık, hatta hakaret olduğuna inanmalı; lakin bütün bu kavramların da insanın kusurlu yapısının doğal bir sonucu olduğunu üzülmeksizin bilmelisin.

Madde 5. Bağlantısızlık sözleşmesinin en önemli gereği olarak karşılık beklememeli, karşılık beklemenin dünyevi bir kural olduğunun bilincinde olmalısın. Dolayısıyla gözün gibi baktığın çocuğun, bir gün büyüyüp de, sen ona muhtaç hale geldiğinizde, Madde 2’yi onun “bağlantısızlığı” adına düşünmeksizin işletmelisin.

Madde 6. Cebinde para kalmadığında, tahsil edilemeyen alacakların tavana vurmuş olsa bile, aç kalmanın, hatta açıkta kalmanın da olası bir çözüm olabileceğinin farkında olmalısın. Başkalarının elem duyabileceği bütün olasılıkların, yaşamın doğal bir kavşağı olabileceğini bilmeli, sözleşmenin “muafiyet” prensibini hatırlamalısın.

Madde 7. Gün gelip de zaman faktörünün yetersiz kaldığı ortaya çıktığında, yapılamamış olanları dert etmek yerine. sensiz bir dünyanın asgari koşullarını belirlemelisin. Sözleşmeye imza atarak “bağlantısız” hale gelmiş olmanın ne kadar isabetli bir karar olduğunu o zaman büyük bir keyifle hatırlayacaksın.

Bağlantısızlık sözleşmesinin yukarıda saydığım ana maddelerine ekleyecek kuşkusuz başkaları da olacaktır. Bir sonraki ara değerlendirmede, ben istesem de istemesem de ortaya çıkıverirler, maddeler ve sözleşme geliştirilir. Lakin ana kavram yerinde durduğu sürece yaşamın sızıdan arındırılmış daha keyifli bir süreç olacağını koşulsuz söyleyebiliyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir