Değerli olan bilgi hangisidir?

Ana bilim dallarının ortaya çıkışları ve gelişmeleri biz farkına varmasak da kısmen gözlenebilir. Bir ana bilim dalı genellikle konuyla doğrudan ilişkili olmayan bir amatör tarafından temellendirilir. Bu kişiler aslında bilimin her alanına meraklıdır, sanata tutkundur, kısmen içine kapanıktır, ama merakları ve koşullar, yeni yapılacak binanın temelinin kazmalarıyla sonuçlanır. Örneğin genetiğin babası sayılan Gregor Mendel (1822-1884) aslında rahiptir, ilgi alanı botaniktir, anlamak istediği konu, uzun yalnızlık dönemlerinin getirisi olarak yine uzun sürede gözlemlenebilecek kalıtım prensipleridir. Mendel bunun için bize anlatıldığı kadar basit çalışmaz, bezelyeler meselesi birkaç saksı ve birkaç hafta değildir, çıkarımları büyük bir tarlada yetişen bezelyelerin tek tek tozlaşmalarının engellenmesi ya da kolaylaştırılması gibi “deli pösteki sayar” bir çabanın ürünüdür. Mendel bulgularını devrin önemli botanik dergilerinden birine gönderir, alan dışından olduğu için karşılık bulmaz. Çalışmalarının sonuçları onun ölümünden çok daha sonraları başka biri tarafından ortaya çıkarılıp adı yaşatılır.

Resim. Kayalık Dağlar’daki Lyell Buzulu (görsel www.claviantica.com adresinden alınmıştır)

Yeni bilim alanları konunun tutkunu amatörler tarafından kurulur

Jeolojinin babası sayılan Charles Lyell (1997-1875) ise aslında avukattır, onun tutkusu ise yeryüzü şekillerinin nasıl bu hale geldikleridir. Dağ tepe düz gider, gözlemler ve bugün hala kabul gören “kıtaların yavaş yavaş birbirinden ayrıldıkları” görüşünü ortaya koyar. Onun alanın babası haline gelmesine neden olan şey ise endüstrinin yeni maden arayışlarıdır. Lyell ister istemez yeryüzü şekillerine bakarak altında ne olduğunu tahmin edebilmektedir. Bir maden arayışının ne kadar masraflı ve zahmetli olduğunu düşünecek olursanız bu sonuç aslında rastlantısal değildir. Konuya ister istemez madencilik alanında faaliyet gösterenler sahip çıkar, sonuç yeni bir ana bilim dalının ortaya çıkmasıdır.

Elektroniğin ortaya çıkması ise, daha çok hidrolik enerjinin elektrik enerjisine dönüştürülmesini sağlayan ve bugün hala kullanılan yöntemleri geliştiren Nicola Tesla (1856-1943) sayesinde olur. Tesla aslında elektrik mühendisi değildir, sadece meraklıdır. Trifaze elektrik tribünlerinin yapımındaki temel prensipleri ortaya koyarken, gözü uzay düzeyinde elektromanyetik dalga iletişimindedir. Hayallerinin sınırları yoktur, ama buluşlarının sadece paraya çevrilebilir olanları günlük yaşamımız erişir. Oysa Tesla’nın geliştirdiği sistem esas mimarların işine yarar, yürüyen merdivenlerden tutun, yüksek hızlı asansörlerin geliştirilmesiyle birlikte gökdelenler devrini açar.

Betimlemeden anlamlandırmaya geçiş zordur

Buna karşılık tıp alanında durum farklıdır. Tıp içine doğulan alanı araştırır, ama anlamlandırmakta zorlanır. Mesela Lyell aslında yeryüzü biçimlerinin nasıl oluştuğunu anlamaya çalışmaktadır, ama sonrasında başka bir sistemin temeline yerleşir. Tıp ise “Lyell mantığıyla çalışmayı yitirdiğinden”, sadece içine doğulan alanı betimlemekle kalır. Oysa anlama vakıf olma, yani biyolojinin dilinin okunması bambaşka bir konudur. Yine de çabalar kendi içinde bilim alanları doğurur ve beri yandan standartlaştırır. Esas sorun da bu noktada ortaya çıkar, standartlaşan alan, aynı alandaki diğer bulguları dinlemekte isteksizdir.

Geleceğin yeni alanları bugünün aynı alanlarına farklı bir yorum getirmeyi başarabilen seçenek görüşlerden ortaya çıkacaktır. Bütün sorun ilk kabullenmenin dışında başka açıklamaların da olası olduğu düşüncesinin benimsetilmesidir. Değerli olan bilgi bu düşünceyi benimsetebilecek anahtarları ya da yorumları ortaya çıkarabilecek olandır. Mevcut görüş dogma aşamasına eriştiğinden artık kütledir, ama beri yandan da iç dinamiği nedeniyle kırılgandır. Buna açılacak küçük bir çatlak kütlenin yontulmasını ve anlama bürünmesini kolaylaştıracaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir