ABD-AB işbirliği tarımımızı nasıl etkileyecek?

Geçtiğimiz hafta 33. Türk-Amerikan İlişkileri Toplantısı’na katılmak üzere Washington’daydık. Amerikan Türk Konseyi (ATC), Türk Amerikan İş Konseyi (TAİK) ve Dış Ekonomik İlişkiler Konseyi (DEİK) işbirliği ile düzenlenen Türk-Amerikan İlişkileri Toplantısı’nın bu yıl ki teması “Değişen Dünya İçin Kritik Ortaklık” idi. Toplantıların başlangıcı 1961’de başlatılan savunma alanındaki işbirliğine dayanıyor, derken genel ticareti de kapsayacak şekilde genişletiliyor. Bu seneki toplantının istisnasını ABD ile gerilmekte olan siyasi ilişkiler nedeniyle, Amerikan tarafını temsil eden başkan James Jones’un istifası oluşturdu. Zirve her ne kadar ticari ilişkileri amaçlasa da, siyasetin etkisi dışlanamıyor. İstifanın gerekçesini de Amerikan tarafının siyasi içerikli demeçleri oluşturdu. Yani Türkiye’deki kutuplaşmanın ucu zirveye dek uzandı.

TTIP dış ticaretimizi olumsuz etkileyecek

Zirvenin bizi doğrudan ilgilendiren çok fazla şey konuşulsa da, en çok üzerinde durulanı ABD ve AB arasındaki serbest ticaret anlaşması oldu. Altyapısı hala hazırlanmakta olan bu anlaşmaya Transatlantic Trade and Investment Partnership (Atlantik Ötesi Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması, TTIP) adı verilmekte. Birkaç yıl içerisinde yürürlüğe girmesi beklenen anlaşma bizi de doğrudan ya da dolaylı etkileyecek. ABD ve AB arasındaki ticaret kotalarının kalkması, bizim ihracat alanımızda da ciddi bir daralma meydana getirecek. Nişasta ve Glikoz Üreticileri Derneği (NÜD) Başkanı Rint Akyüz “AB ile Türkiye arasında olan Gümrük Birliği Anlaşması’ndan dolayı, AB’nin üçüncü ülkelerle yaptığı serbest ticaret anlaşmaları dolaylı olarak Türkiye’nin aleyhine çalışıyor. Bu çerçevede ABD ile AB arasında imzalanması planlanan Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşmasının, Türkiye dahil üçüncü ülkeler için refah seviyesini azaltıcı olacağı öngörülmekte. Yapılan ekonometrik hesaplamalara göre anlaşmanın dışında kaldığımız ya da ABD ile karşılıklı bir serbest ticaret anlaşması imzalamadığımız takdirde yıllık 20 milyar dolara yakın bir zarara uğrayacağımız konuşuluyor, dolayısıyla bu anlaşmanın dünya ve Türkiye ekonomisi üzerine etkileri çok önemli.” diyor. Akyüz, bu açmazdan çıkabilmek için üç alternatif olduğunu vurguluyor. Akyüz’e göre; AB giriş sürecinin çok hızlandırılması, AB’ye girip söz konusu anlaşmanın etkilerinden kurtulmak ya da ABD ile paralel olarak serbest ticaret anlaşmasını eşzamanlı olarak gerçekleştirmek, tüm bunlar olamadığı taktirde son alternatif ise AB ile olan Gümrük Birliği Anlaşması’nı, Serbest Ticaret Anlaşması’na çevirmek” diyor. Akyüz, AB ile ABD arasında yapılacak konuya ilişkin görüşmelerin tarım konusunda kilitleneceğini, tarımın stratejik öneminden dolayı anlaşmanın en zor tarafı olacağını ve bundan dolayı görüşmelerin uzayabileceğini, sözlerine ekliyor.

Buna karşılık ikili anlaşmalardan ortaya çıkacak pazar değişikliklerinin öngörülmesi ise henüz mümkün değil. Etkilenecek ihracat kollarının başında elbette tekstil geliyor. Türkiye tekstil alanında yüzde 17 ile Avrupa’nın ikinci tedarikçisi konumunda, TTIP’in yürürlüğe girmesiyle birlikte bu rakamın daralması ve Türkiye’nin daha geri sıralara düşmesi olasılığı ciddi bir risk oluşturuyor. Türk-Amerikan İş Birliği (TABA) Başkanı Ekim Alptekin de TTIP’in basit bir anlaşma olmadığını, NATO’nun ekonomik ayağını oluşturduğunu söylüyor. Dolayısıyla yorum açık; “Türkiye bundan zarar görmemeli, içinde olmalı”. Ancak nasıl içinde olunacağı konusu tamamen tartışmalı. Anlaşmanın ne zaman gerçekleşeceği belli olmasa da, her olasılık karşısında doğru pozisyon almak, analizleri doğru kurmak gerekiyor.

Zeytinyağı satıp, pamuk, buğday ve soya küspesi alıyoruz

ABD Tarım Bakanlığına göre Türkiye’nin ABD’ye 2013’teki ihracatı geçen yıla nazaran yüzde 30 artış göstererek 740 milyon dolara ulaştı. Bu artış da başı zeytinyağı ihracatı çekiyor. Aynı yıl ABD’nin Türkiye’ye ihracatı ise yüzde 8 artarak 2.1 milyar dolara ulaşıyor, bunun çok büyük bir kısmını pamuk, buğday ve soya küspesi teşkil ediyor. ABD’nin Türkiye açısından değerlendirmesi nalıncı keserinin hep kendi tarafında yontmasından farksız. Tarım ve gıda açısından bakıldığında bize satmayı planladıkları sığırdan semene dek çok fazla ürünleri var. Pazar analisti Dr. Mark Newman Türkiye’nin AB’nin 6. büyük ekonomisini oluşturduğu halde, beşte biri kadar et ve yarısı kadar süt tükettiğini söylerken elbette ekonomik büyüklüğü tüketim miktarıyla karşılaştırmak gibi standart hatayı yapıyor. Dolayısıyla verilmek istenen mesaj aslında “üstün verimli soyların aktarılmasının daha ekonomik” olduğu. Ne var ki bu soyların Türkiye coğrafyasında sürdürülebilir olup olmadığı elbette dikkate alınmıyor. Beri yandan ABD’nin bizden alacağı ürünler söz konusu olduğunda beklentileri giderek daralıyor. Sonuç olarak da son derece dengesiz bir ticari alışveriş çizelgesi ortaya çıkıyor. ABD TTIP’in Türkiye için riskler yarattığının elbette farkında, ama “fırsatlar” başlığı altında söyleyebildiği bir şey yok. “Savunma alanındaki işbirliği”, Kürecik’e radar kurdurtmayı biliyor, ama mesele ticari faaliyete gelince ekonomik imkanların paylaşılması gibi bir gaye söz konusu olamıyor.

Kahvaltıda Wisconsin Ezinesi ister misiniz?

Konseyin tarımdan sorumlu üyesi Joseph Lukitsch’in değerlendirmelerine göre Rusya Ukrayna krizi de TTIP’i hızlandıran bir etken. Anlaşma et ve süt ürünleri, şeker, şekerleme ve içecekleri etkileyecek. Ancak TTIP tamamen sorunsuz değil. Anlaşma gerçekleşirse ABD’nin koşulları hakimiyet kazanacak, örneğin AB et üretiminde hormon yasağını kaldırmak zorunda kalacak. Benzer bir diğer sorun ise GDO açısından yaşanacak, çünkü AB GDO’nun doğrudan insan tüketimine sunulmasını istemiyor. Bununla da kalmayacak, bazı ürünlerdeki coğrafi işaretleme kalkacak, örneğin permesan peynirinin yerel özellik taşıdığı reddedilecek, böylelikle Wisconsin permesanı gibi aslında olmayan bir şey de kabullenilecek. Bu durum geleneksel gıdada “jenerik” denen bir kavramın kabullenilmesi anlamına geliyor. Türkiye henüz bunların dışında, zira bizde isteyen Van peynirini her yerde üretebiliyor. “Jenerik” üretim kabullenilirse, Trabzon yağından Ezine peynirine dek her ürün her yerde üretilebilmesi olanaklı hale gelecek, kim bilir, pekala Wisconsin Ezine’si de üretileceklerden biri olabilir.

Öyle ya da böyle TTIP’in imzalanıp yürürlüğe girmesine hala daha zaman var. Oysa zaman dediğiniz nedir ki, akıp geçiveriyor. Siyasi otorite söz konusu anlaşmanın yaratacağı ekonomik risklerden gerçekten ne kadar haberdar, bu bilinmiyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir