GDO’lu tarımda kullanılan ot ilaçları doğumsal anomali yapıyor

Genetiği değiştirilmiş organizmaların (GDO) sağlık riskleri konusunda gün geçtikçe daha fazla veri birikiyor. Bu yeni sonuçların vurguladığı birinci nokta, bugüne dek yapılan araştırmaların hemen hepsinin GDO’ları geliştiren endüstri tarafından yapılmış olduğu ve bu nedenle aslında büyük eksiklikler içerdiği. İkinci aşamada ise saptanan risklerden bahsediliyor. Yeni bulgulardan biri geçtiğimiz haftalar içerisinde basında da yer aldı. Glifosat adlı tarım ilacı zararlı otların ortadan kaldırılmasında kullanılmakta. Bu daha önce de sözünü ettiğimiz “çiftçinin tarlayı çapalayıp zararlı ot mücadelesi yapması” yerine önerilen “çabasız” tarımın bir yöntemi. Fakat zararlı ot ilacı soya gibi tarımı yapılacak bitkiyi de etkileyeceğinden, soyaya herbisit direnç geni yerleştiriliyor. Bu genin nakledilmiş olduğu soya ya da mısır, tarlada biten zararlı otlar için kullanılan ilaca karşı dirençli, aynen çiftçinin ifadesiyle söyleyelim “otlar küçülürken, ürün büyüyor”. Ne var ki Arjantin’de özellikle bu tür tarım yapılan yerlerde doğumsal anomalilerin artması üzerine bir şeylerin yanlış gittiği ortaya çıkmaya başlıyor. Bunun olası iki nedeni var, çiftçi ve bölgede yaşayan hayvanlar ister istemez glifosata maruz kalıyor. Ancak daha büyük sorun, glifosata dirençli GDO’nun dolaylı etkileri.

Bunun üzerine dünyada en fazla genetiği değiştirilmiş tarım yapılan Arjantin’de bir araştırma gerçekleştiriliyor (1). Glifosat ve benzeri tarım ilaçlarının tavuk ceninleri de dahil olmak üzere omurgalılar üzerindeki etkilerine bakılıyor. Araştırma sonuçları çok önemli bir sorunu ortaya koyuyor, glifosat ciddi anomalilere neden olmakta. Embriyoların özellikle sinir sistemleri etkileniyor, sinir dokusunun oluşumu bozuluyor. Kafa orta hat bozuklukları saptanıyor, aynı şey sırt bölgesindeki sinir dokusunun (omurga ve omurilik) kapanmasında da ortaya çıkıyor. Bütün bu veriler Arjantin’de tarım yapılan bölgelerde sık görülen düşük ve anormal doğumları açıklar nitelikte sonuçlar veriyor. Arjantin’de GDO’lu soya üretimi 19 milyar hektarlık bir alanda gerçekleştiriliyor ve yılda 290 milyon litre glifosat kullanılıyor. Yapılan pek çok çalışma glifosat ve benzeri ot ilaçlarının hormon sistemiyle etkileştiğini ortaya koyuyor. Ancak bu araştırmada ortaya konan değişikliklerin retinoik asit sinyal sistemiyle ilişkili olduğu sonucuna varılıyor, işin kötüsü bu sistem sinir sistemi dışında da daha pek çok yerde etkin görev üstleniyor, kanser gelişimi de bunlardan biri.

İlaçların GDO’lu ürünün yenmesiyle dolaylı zarar vermesi de olası

Şimdi gelelim sorunun olası daha ciddi dolaylı etkilerine. Tarımda bitki dışarıdan ilaçlandığında bunun doku içerisine nüfuz etmesi olasılığı daha düşük. Ancak glifosat gibi bir ot ilacı verildiğinde, bu otun dokusuna kökten alınarak etki gösteriyor. Direnç geni nakledilmiş soyalar, glifosata ister istemez dayanıklı. Ancak bunun glifosatın bitkiye geçmemesinden mi, yoksa etki mekanizmasının engellenmiş olmasından mı kaynaklandığı açık değil. Bu nokta çok önemli, glifosat soyaya geçiyor ve onu etkilemeden dokusunda bulunuyorsa, onu yiyen hayvanlara da geçecektir. Soya glifosata dirençli olabilir, ancak hayvanda (insanda) aynı direnç olmadığından etkilenecektir. İşte bu çok ciddi bir sorundur. Ülkemizde GDO’lu soyanın ithalatı serbest bırakıldı. Bu soya her ne kadar hayvan yemi olarak kullanılacak dense de, başta bisküvi endüstrisi olmak üzere, diğer endüstriyel alanlarda kullanılmadığını kimse garanti edemez.

Sayın Hayrunnisa Gül bile durumdan tedirgin, TOBB ise göz göre göre taraf oluyor

Geçtiğimiz hafta endüstriyel gıdaların sağlık riskleri konusunda iki haber daha peş peşe geldi. Cumhurbaşkanımızın eşi Hayrunnisa Gül, “çocuklarına ne yedireceğini şaşırdığını” açıkladı. Bu duyarlılığın artması açısından çok sevindirici bir haberdi. Bunun hemen akabinde Bursa’dan Avukat Erol Çiçek Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın gıda analiz sonuçlarını açıklaması gerektiği konusunda mahkeme kararı elde etmeyi başardı. Marka adı açıklanmasa da (nedense açıklanamıyor) pek çok gıdada bakanlık tarafından da saptanmış ciddi sorunlar bulunduğu açıklığa kavuşmuş oldu. Ancak avukat arkadaşımız nişasta bazlı şeker konusunda yanıt elde edemedi. GDO’lar konusundaki bir özel toplantı ise T. Gıda Sanayi Meclisi ve T. İçecek Sanayi Meclisi tarafından 11 Nisan’da Ankara’da düzenlenecek. Ancak “Biyogüvenlik Kanunu, Uygulamalar ve Sektöre Etkileri” başlıklı bu çalıştayın bize iletilen programına göre, GDO lobisinin görüşleri bu kez TOBB çatısı altında dile getirilecek. Benzer bir hata geçtiğimiz yıl içinde İstanbul Ticaret Odası’nda da yaşanmış, İTO lobinin görüşlerine alet edilmişti. Bu toplantıyı da sizler adına izleyeceğiz ve yukarıda özetlenen çalışmaları dile getireceğiz. Batı uzantısı akademi mensubu meslektaşlarımız kanserin nedenlerini sigara dışında istedikleri kadar mangalda et pişirmeye bağlamaya çalışsınlar, vatandaş en büyük tehlikenin gıda endüstrisinin kendisinin olduğunun artık farkında.

  1. Paganelli A, Gnazzo V, Acosta H, Lopez SL, Carrasco AE. Glyphosate-based herbicides produce teratogenic effects on vertebrates by imparing retinoic acid signalling. Chem Res Toxicol 2010; 23: 1586-95.
3 cevaplar
  1. Ergin Demir
    Ergin Demir says:

    Nişasta bazlı şeker çok yakında ülkemizde tarih olacak, niye mi? Çünkü şeker fabrikaları geçen hafta özelleşti. Artık nişasta bazlı şekerin ne kadar zararlı olduğunu anlatan programlar görebiliriz. Tesadüfe bakın, Greenpeace bile kampanya başlattı.

    Yanıtla
  2. NURHAN SANER
    NURHAN SANER says:

    beni ısırmayan yılan bin yaşasın mantığında ki bu insanlar kendi nesillerini para karşılığında yok ettiklerinin farkında değiller. kışın aldığım bir domatesi kestiğimde içindeki çekirdeğin çimlenmiş sürgün vermiş olduğunu gördüğümde bu kullanılan ilaçların sonuçlarının çok ciddi sıkıntılar vereceğini anladım. Ama malesef ki yapılan uyarılar birilerinin cebine dokunduğunda her türlü gerçeğe gözlerini yumup kayıtsız kalıyorlar.

    Yanıtla
  3. bersu
    bersu says:

    sayın dizdar açıklamalarınıza yürekten katılıyoruz.fakat bizler sizleri basından veya netten izlesekte sonuç olarak doğal ürünlere nereden ve nasıl ulaşabileceyimizi bilemiyoruz.sizden isteğim bu bilgileri bize mailden ulaştırabilirmisiniz.iyi çalışmalar.

    Yanıtla

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir