Gençlerden gelecekleri adına beklentim

Zaman zaman ilköğretim ya da üniversiteden öğrencilerle bir araya gelme şansımız oluyor, doğrusunu isterseniz aktarımların en verimlisi de bu şekilde gerçekleşiyor. Düşününüz ki, üniversiteye yeni girmiş gençler, önlerinde henüz yeni başlayacak bir yaşam, mezun olup serpilecekler. Bugün hayallerinin ne olduğunu tam bilemeseler bile, hayalleri olmaları gerektiğini düşünmekteler. Çünkü biz onlar her türlü kanaldan; televizyon, telefon ya da sokak ilanlarından bunu veririz. Tabletler ve akıllı tahtalarla donatırız sınıflarını, yeter ki ekrana dokunsun o parmakları ve soru sormak için asla kaldırmasınlar, “bakınız programda sorun giderme seçenekleri bile zaten var”.

Fotoğraf, yönetmen Damien Chazelle’in Princeton High School Studio Band’deki kişisel deneyimini aktardığı, 2014 yapımı Whiplash adlı filmden alınmıştır. Orkestra şefi Fletcer,  öğrencilerine “kendilerini aşmanın çok iyi bir orkestrada çalıyor olmaktan farklı bir şey olduğunu” anlatmaya çalışmaktadır.

Fotoğraf, yönetmen Damien Chazelle’in Princeton High School Studio Band’deki kişisel deneyimini aktardığı, 2014 yapımı Whiplash adlı filmden alınmıştır. Orkestra şefi Fletcer, öğrencilerine “kendilerini aşmanın çok iyi bir orkestrada çalıyor olmaktan farklı bir şey olduğunu” anlatmaya çalışmaktadır.

Çok değil birkaç yıl sonra mezun olduklarında, onları bekleyecek en acı gerçek, işsizlikleri olsa da, oldu ya bir iş bulup çalışmaya başladıklarında, yükselmenin çalışmakla değil, birbirlerinin sırtına basmakla gerçekleştiğini nasıl olsa kendileri öğrenecekler. Belki bir kısmı daha fazlasının peşine koşacak, akşam programlarında lisans eğitimi alacak. Oysa edindiklerinde yeni diplomalarını, önlerine hep yeni yeni kurslar, iş geliştirme seçenekleri konacak. Çünkü biz daha iyisine layık olduklarını fısıldayacağız kulaklarına ve kariyerle harmanlayacağız beyinlerini. Cep telefonlarının uzun kulaklıkları, birbirlerinin sesini bile duyamayacaklar.

Oysa onlar inatçılar ve ısrarla devam edecekler, yeni yeni eğitimler bitirecekler. Bir gün ellerindeki belgeleri aslında duvar kaplamaya yetecek kadar da çoğaldığını anladıklarında, amirleri, patronları, artık aşırı kalifiye kalan bu genç çalışanları, kıdem tazminatını hak etme riskleri adına kapıya koyacak. Eğitim şart, ama sonu illaki işsizlik olacak. Biz de kariyer sayfalarında ağırlayacağız onları, insan kaynaklarının genç neferlerini tahsis edeceğiz. İstemedikleri kadar CV örneği bulacaklar internette, bir dilekçe vermeyi beceremeseler bile, biz o CV’leri zaten onlar adına çoktan dolduracağız.

Onlar didinip çalışırken, “çocuk ve kariyer” yapmanın ayrı kavramlar olduğunu anlatmayacak kimse onlara. Daha hırslıları, yurt dışında yakaladıklarını sandıkları fırsatları, memlekette pek değerlendirme şansı olmadığını kavradıklarında, biriktirilen diploma hazinesinin, ne yeni bir kariyer ne de daha iyi bir iş anlamına gelmediğini üzülerek görecekler. Oyalamak için türetilen yeni yeni kurslar, aslında hoşbeş etmekten öteye geçmeyen formasyonlar çalmış olacak zamanlarını. “Bunu da yapayım ha şimdi” diyerek harcatılan zamanları, zaten hırs ile özenle harmanlandığında, ailelerinin kapısını çalmayı bile unutacaklar. Biz bayram reklamları vereceğiz onlara ve paylaşmak için de facebook sayfaları. Hatta kurduğumuz hazır mesaj sitelerinden “kes-yapıştır” girecekler, birbirlerinin var olduklarını ancak bu şekilde bilecekler.

Onlar, yani genç yetenekler, hala ısrar ettiklerinde kariyer tutkularında, beyaz yakalarına takılmış ipekten fularlar, ellerinde beş bin dolarlık çantalar ve ayaklarına geçirdikleri kırmızı tabanlı ayakkabıları, değil iş gezilerinde kaldıkları otellerin, onca para verip tatile gittiklerinin bile, neden hep aynı olduğunu hiçbir zaman anlamadan gidecek ve gelecekler. Biz onlara zaten tatil için yaşadıklarını söyleyeceğiz, “bunca çabaya değmez mi beş yıldızlı zımbırtı”, hatta istemedikleri kadar taksit fırsatı, nasıl olsa çalışıp öderler. Ve sonra mostralık bir kaçını “trend-topik” yapacağız, “başarı öyküsü” diye henüz yeni yetişenlere pazarlayacağız ki, alsınlar havucun tadını.

İşte bütün bunlara binaen ben, bizlere inat ve ihanet, artık “sadece mutlu olmalarını istediğimi” söylüyorum onlara. Biz cüruf olduk, onlar pişsinler, ama hiç olmazsa kavrulmasınlar.

3 cevaplar
  1. Derya Turgay
    Derya Turgay says:

    Bu yazının Dr. Yavuz Dizdar’ dan çıktığını aklım kesmedi, şaşırdım. İçerik bir toplum sosyoloğunun düşünceleri olabilir. Yavuz Bey bu düzeye de ulaştıysa, tek kelimeyle bravo.

    Yanıtla
  2. Sumru Çığır
    Sumru Çığır says:

    Her cümlesi anlamlı, çok güzel yazınız için sağolun. Yeni nesillerin yetiştirilmesinde kendini sorumlu hissedenler, insanın kendi yeteneklerine uygun bir alanda işe yarayıp, mutlu olabileceğini bilenler, tanıdığınız gençlerin kabiliyetlerini fark edip, onları doğru yönlendiriyor musunuz? Gençlerimizi bir A4 kağıdı uğruna feda etmeye, yanlış seçimlere mahkum etmeye devam edersek, nasıl bir toplumda yaşamak zorunda kalacağız? Ancak parlak bir kariyeri olmayan büyüklerin de sözlerine itibar edilir mi diye düşünmeden de edemiyorum?

    Yanıtla
  3. Murat Şenel
    Murat Şenel says:

    Her zamanki gibi, sonraki paragrafta ne gelecek merakı ile bir solukta okuduğumuz, kafamızda düşünce fırtınaları oluşturan bir yazı daha. Emeğinize sağlık, teşekkürler.
    Peki şimdi ben ne yapmalıyım? Arkadaşları ve öğretmenleri tarafından sevilen başarılı bir dokuzuncu sınıf öğrenci velisi olarak doktor yada makine mühendisi olmak isteyen oğlumu yukarıda anlattığınız dişlinin çarklarına kaptırmadan hayata nasıl hazırlamalıyım?Karşılaşacakları olumsuzluklardan “dürüstlük” “namus” “saygı” gibi insani değerlerden taviz vermeden kurtulmalarının yolları varmı? Saygılarımla.

    Yanıtla

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Murat Şenel için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir