Geride kalan çocuğa mektup

Çok değil, on beş gün önce öksüz kaldın, pek azımızın ansızın sarılıverdiği bir yalnızlıktır. Öyle bir yalnızlık ki, içten gelir, kalıverir ve insanla kapanmaz. Soracağın sorulara, diğerleri gibi, ben de yanıt veremem. Sözlerimi yanıtın yetmediği yerden başlayan sevgi cümleleri olarak hatırla. O sevgidir seni tanımasam bile bana bağlayan, sakın unutma.

Doğru, hayatın tek gerçeği olan ölümün yüzünü çok küçük yaşta tanıdın. Bu sana sunulmuş iyi bir ayrıcalık değil elbet. Ancak dünyada seksen yaşına varıp da bu gerçeği anlayamayan milyonlarca insan vardır. Oysa insanlar doğar, yaşar ve ölürler; sadece doğum tarihleri bellidir. O nedenle, sakın inancını kaybetme. Gerçekle çok küçük yaşta tanıştırılmış biri olarak öyle bir yaşam yaşamalısın ki, zamanın bütün hızına karşı, senin de adın geride kalsın. Öyle bir hayat sürmelisin ki, tıpkı baban gibi, adının şerefiyle hatırlanmalısın.

Bugün ve elbette gelecekte de kendine sık sık soracaksın, “neden ben” diye. Bil ki sen ilk değilsin ve ne yazık ki son da olmayacaksın. Olan bitenin yekten sorumlusu olamadığın bir dünyada “neden ben” diye sormak hakkına sahipsin. Ne var ki bu sorunun cevabını zaten hiç bilmeyeceksin. Yapabileceğin tek şey, gelecekte, aklın erip, elin yetiştiğinde senin gibi olanlara sahip çıkmaktır. Acılar paylaşıldıkça azalır, sevinçler paylaşıldıkça artar. Emin ol bugün senin hissettiğinden daha zor durumda kalacaklar da olacaktır. Hiç kimsenin bulunmadığı yaşamlar topyekun yalnızlığa durmuştur. Onlara sen sahip çıkacaksın, bugün önceden karşılaştığın acın ancak böyle sükut bulur.

Sakın öfke duyma, kin besleme. Kin ve öfkenin çözüm olduğu görülmemiştir. Kin intikam doğurur, intikam yenileriyle karşılık bulur. Sorunlar intikamla çözülseydi, yeryüzünde yaşayan tek bir insan kalmazdı. Kinini sevginle dindir, haklıyla haksızın karıştığı bu ortamda, o sevgi gün gelip kin besleyebileceklerine de lazım olacaktır. Unutma, herkesin barış içinde mutlu yaşayabilecekleri bir dünya yaratmak ütopyan değil, amacın olmalıdır.

Bugün seni avutmak için kol kanat geren pek çok yakının çevreni sarmakta. Yarın çoğu çekildiklerinde günlük yaşamlarının sıradan akışına, sakın kendini unutuldun zannetme. Dostluklar zor günlerde belli olur, yalnızlığının zirveye durduğunu hissettiğin zamanlarda, emin ol yanında olacak birileri yine de bulunur. Ama sana düşen asıl zor görev, kendi başlattığın dostlukları yaratabilmendir. Sana ait dostluklar miras aldıkların değil, senin atacağın tohumların meyveleridir. Onları olgunlaştırmayı da başarabilirsen, tadından yenmeyecek meyvelerin gerçek sahibi olacaksın.

İdeallerinden sakın vazgeçme, zira idealler zaten hayata endeksli değildir. Bugün yaşadıklarını ideallerinin vazgeçilmez bir parçası yap ki, daha bir değer bulsun ve sağlamlaşsınlar. Küçük yaşta biçilen yalnızlığın hakkını sen yoksa nasıl çıkaracaksın? Zorlukla mayalanan idealler, gelecek güzel günlerin temelini tutar. İşte bu nedenledir ki, anılarının en derin ve buruk parçası olacak bugünlerini de sakın unutma. Geride sadece derin bir hüzün kalmamalı, yarın düşündüğünde bugününü gözlerin nedensiz dolmamalı.  Sanma ki yaşam hep böyle tatsız, hayat insafsızdır. Lakin kader tarafsızdır ki, sen buna açıklayamasan da “sınanma” diyebilmelisin.

Bu yazı benim en zor sınavımdır, ne kadar çalışsam hakkını veremeyeceğimi bilsem bile, sevgimin sorumluluğundan kaleme aldım. Sözün bittiği yeri öğüt doldurmaz, beni bağışla. Lakin amacım öğüt vermek değildir. Ben herkesin görüp de söyleyemediğini yazmaya çalışırım; bu kötü güne düşülen bir not, belki bir başlangıç noktası. Gerçek ne kadar bir olsa da, onu oluşturan nedenler çeşitlidir, yarın bir gün kendin de göreceksin. On yaşının korkusu, kırk yaşının gerçeğidir. Benim sözümün bittiği yer senin başlangıcın, ama aynı zamanda sarsılmaz temelindir.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir