Kök, toprak ve bakteri etkisi, sistemlerin işleyiş ilişkisi

Sindirim ve solunum sistemlerini geçen hafta aktardığımız bakış açısıyla yeniden değerlendirelim. (1) Her iki sistemden aynı dokudan gelişmektedir, yani yemek ve solumak aslında aynı sürecin farklı parçalarıdır. (2) Her iki sistemin de kendine özgü bir bakteri örtüsü vardır (flora), bunlar arasında da benzerlikler vardır, ancak kalın bağırsak ya da solunum yollarındaki yerleşimleri rastlantısal değil, özelleşmiş görünmektedir. (3) Her iki sistem de bir şekilde temas yüzeylerinden (sindirim sistemi için gıda, solunum sistemi için hava) “mukus” olarak adlandırılan sümüksü bir salgı ile yalıtılmışlardır. Yani sistemler içerikleriyle doğrudan yüzeyi örten hücrelerle değil, bunların bir kısmının salgıladığı mukus aracılığıyla temas ederler. İşlevin sürdürülmesi için mukusun varlığı zorunludur, olmaması ya da azalması durumunun bağırsaklardaki karşılığı enflamatuar (yangı ile seyreden) bağırsak hastalıkları (kolit, ülseratif kolit vb.), akciğerler içinse olasılıkla benzer mekanizmalarla astım vb. solunum yollarının enflamatuar hastalığıdır.

 

Fotoğraf http://tarimtv.tk/topraksiz-tarim adresinden alınmıştır.
Fotoğraf http://tarimtv.tk/topraksiz-tarim adresinden alınmıştır.

Kök bir su emme uzantısı değil, ortak yaşam merkezidir

Bu bakış açısı aslında sadece sistemlerin nasıl çalıştığına değil, hastalıklarının mekanizmasına da başka bir seçenek sunar. Birincisi, gerek astım, gerekse enflamatuar bağırsak hastalıkları hep bağışıklık sistemiyle ilgilendirilmiştir. Oysa her ikisi için de probiyotik alınmasının koruyucu etkisi bilinmektedir, yani sorunu tetikleyen “dokunun verdiği aşırı yanıt”, temas ara yüzeyindeki mukus tabakasının ortadan kalkmasıyla ciddi ilişkili görünmektedir. O zaman mekanizmanın anlaşılması için bitki kökleri ve bakteri ilişkisini yeniden hatırlamak yararlı olacaktır. Bitkilerin kökleri ve toprak bakterileri arasındaki ilişki kalın bağırsak dokusu ve florası arasındaki ilişkiyle neredeyse bire bir benzerdir. “Kök bakterinin beslenmesi için toprağa doğru bir salgı bırakır (eksüda), bakteri bunun içerisinde çekilir ve o da kendi salgılarını bırakır, bitki ve toprak asasında kök ve bakteri salgılarından oluşan bir “gri zon” meydana gelir. Bu bir cins karşılıklı faydalanma (simbiyoz) ilişkisidir, ancak bitkinin sağlıklı gelişimi ve olasılıkla ürünün en üst kalitesi açısından zorunludur.

Eğer bitkinin kökünü “topraksız tarım” mantığıyla doğrudan suyun içerisine daldırır ve ihtiyacı olan temel elementleri verirseniz, bitki yine büyür, hem de inanılmaz büyür. Bunun bir uygulaması suda domates yetiştirilmesidir. Bizim gördüğümüz uygulama “sera ortamında” yılda bir kez dikilen (suya sallandırılan desek aslında daha doğru olacak), 100 metreye dek uzayabilen ve uzadıkça tankın etrafına dolanarak ucundan domates benzeri bir meyve vermeye devam eden tekniktir. Basit gibi görünse, meyve vermesi açısından başarıyla sonuçlansa ve üstüne üstlük “organik” payesini alabilse de, aşırı uzamanın neden kaynaklandığı açıklaması havada kalmaktadır. Büyümede olasılıkla bileşik bir etki söz konusudur, ancak iki temek değişken açıktır, “sera ortamı ve bakterilerin olmaması”.

Bakterilerin dış duvarı ve vücudun hücreler arası sıvısı birbiriyle benzerdir

O zaman bitkiler için geçerli gri zonun, yani bakteri ve salgı ortaklığının kalın bağırsaklar için de geçerli olup olmadığı sorgulanır hale gelir. Sık sık bahsettiğimiz gibi, canlı sistemin işleyişi temel olarak benzer görünmektedir. Bağırsak (dolayısıyla akciğerler de) dışarıya mukus salgılar, mukus bakteriler için ortak yaşam alanını kurar, olasılıkla bakteriler dokunun düzenlenmesi ve vücudun gelişimi için etkin bir takım maddeler salgılar ve siz bu karşılıklı etkileşim dengesiyle sağlıklı yaşarsınız. İşin ilginç yanı, bakterilerin dış kapsülleri (peptidoglikan tabaka) ve doku arası sıvıyı oluşturan vücut glikozaminoglikanları (şekerlenmiş proteinler olarak adlandırdığımız GAG) yapısal olarak benzerdir. Bakteri gelişimini durduran antibiyotikler (özellikle makrolid sınıfı) ister istemez vücutla da etkileşir. Gıdanın içeriği açısından durum daha da çelişir, bağırsak boşluğu ve (bilinmese de) solunum sistemini döşeyen hücreler içerikten beslenir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir