Nişasta bazlı şeker konusunda okurlardan gelenler: Bütün yollar Cargill’e çıkar!

Nişasta bazlı şekerin (mısır şurubu şekeri, NBŞ) sağlık açısında zararları konusunda yazdığımız rapora ve yazıya çok sayıda e-posta geldi, okurlarımıza verdikleri destek nedeniyle çok teşekkür ediyorum. Bunların bir kısmını sizinle paylaşacağım, ancak görünen odur ki, meselenin kanser, diyabet gibi olağanüstü sakıncalı boyutlarının dışında bir de ciddi ekonomik boyutu bulunmakta. Mısır şurubundan elde edilen şeker, ekonomik porte olarak çok ciddiye alınması gereken bir ölçüye ulaşmış. Çok ciddi bir ikinci sorun da aynen GDO’lar için söz konusu olduğu üzere, kanundaki şeker tanımlamasından dolayı, etikete bakarak hangi ürünün içerisinde hangi şeker bulunduğunu bilememeniz. Yani tüketiciye seçme şansı da tanınmıyor.

Nişasta bazlı şeker ve nerelerde kullanılabileceği konusunda sektörü iyi bilen bir okurumuzun verdiği bilgileri paylaşmak istiyorum. Şöyle diyor okurumuz: “Konu hakkında kanundaki yanlışlıklar ve kotanın yüksek ve yeri geldiğinde az (yanlış kotalama yapıldığından dolayı) size farklı bir bakış açısından bilgi vermek isterim. Sırf ülkemizdeki şeker kanunundaki glikoz / früktoz tanımı yanlışlıklardan dolayı, Suriye’de 2001 yılı öncesi sayısı “bir” olan NBŞ fabrikaları şimdilerde 5’e çıkmıştır ve sırf Türkiye’ye çalışmaktadır.

Şeker endüstrisinde hammaddeler ve mısır şurubu kotasının arka planı

Seker konusu basit ama arap saçına dönmüş konunun hepsi dönüp dolaşıp 2001’de yurdumuzda IMF zoruyla çıkarılan Şeker Kanunu’na dayanmaktadır. Cargill’in 90’lı yılların sonunda şekerin ikamesi olan früktozu sırf içecek sanayi kullansın diye, Bursa’da kurduğu korkunç kapasiteli fabrikası, ülkemizdeki pancar sekeri sektörünü ciddi anlamda tehdit etmiştir. Bunun neticesinde toplam 990 bin ton früktoz kapasitesine karşı, AB’de de kullanılan toz sekere kota rejimi ve seker ikamesi olan NBŞ’ye de kota getirilmek istenmiştir. NBŞ grubuna früktoz ve glikoz girmektedir, ama önemli bir ayrıntı, früktoz içecek sanayinde tamamen şekere ikame olarak kullanılır, nedeni de mısırdan imal edildiği için çok daha ucuz olmasıdır. İçecek sanayi, toz şekeri de kullanabilir, ama kabaca önce sekeri su ile eritmesi, filtrelerden geçirmesi gerekir. Halbuki früktoz direkt sıvı halde gelir ve üretime geldiği gibi sokulacağından, üretim maliyeti ve kullanışı çok uygundur. Glikoz ise sanıldığının aksine şekerin ikamesi değildir, şekerin bir tamamlayıcısıdır, genellikle şekerleme sanayinde kullanılması zorunlu bir hammaddedir. Şekerlemelerin raf ömrünü artırdığı gibi yenilebilir hale getirmesinden dolayı, teknik bir hammaddedir ve toz seker ile beraber kullanılması “zorunludur”. Diğer bir deyişle, içecek sanayi, yüzde 100 früktoz ya da yüzde 100 seker ile üretim yapabilir, ama şekerleme sanayinde bu imkansızdır, ürününe göre üç aşağı, beş yukarı farklılık göstermekle birlikte yüzde 50 şeker ve yüzde 50 glikoz kullanılması zorunludur.

Burası muz cumhuriyeti midir ki, kotalar darbe usulü belirlenir?

AB’deki şeker kanunda ise glikozun şekerleme sektöründe zorunlu bir hammadde olduklarını bildikleri için, sadece früktoza yüzde 2 ile 5 arasında bir kota getirmişlerdir ve glikoz ise serbestçe satılmaktadır ve miktarı ülkemizdeki gibi 250-350 bin ton değil, 5 milyon ton glikoz kotasız olarak serbestçe satılmaktadır. Ama ülkemizde ise, bir isim karmaşasından olsa gerek ya da yabancı bazı fabrikalar (Cargill) ile Türk Şeker’in anormal kar etmesi için ülkemizde her şeye kota vardır. NBŞ’ye aynı zamanda glikoz şurubu diye de ad verilir, bu gruba insülin şurubu da girer, benzer şekilde bu şuruba da AB’de kota yoktur sadece ve sadece toz şeker ile früktoza kota vardır. Cargill bu sayede tüm NBŞ’lerden anormal kar etmiştir, korkunç kapasitesinin yüzde 40’ı ile çalışan bu fabrika tüm dünya Cargilller arasından en verimli fabrika ilan edilmiştir. Dünyanın hiçbir yerinde kazanmadıkları kadar kar etmişlerdir. Benzer şekilde dünya seker fiyatının 4-5 katından fazla fiyata satılan toz sekerde ise kazıklanan Türk halkı olmuştur. Ülkemizdeki yanlış kota rejiminden dolayı,  mal bulamayan bazı firmalar, glikozu Suriye’den çok düşük göstermelik fiyattan ya resmi olarak ithal etmişlerdir ya da kaçak olarak temin etmişlerdir. Suriye’de 2001 öncesi sayıları bir olan fabrika sayısı, günümüzde 5 tanedir ve hepsi ülkemiz için çalışmaktadır.

Öte yanda ülkemizde kurulu 5 tane NBŞ fabrikası da fatura oyunları ile ya da kaçak olarak üretim yaparak el altından fahiş fiyata mal satmaktadırlar. Zamanında yakalanan fabrikalar trilyonlarca ceza ödemişlerdir. Früktoz ile glikoz arasındaki farkı bilmeyenlerin yanlış uygulaması sonucunda ülkemizde anormal kaçakçılık olmuştur ve sonuçta kaybeden hep Türk halkı olmuştur. Ülkemizin mısırı ile üretilecek potansiyeli olan glikoz kotadan ötürü üretilememiş, yerine ithal mısırlardan üretilen ve kaçak ya da fatura oyunu ile ülkemize glikoz sokulmuştur. Neticesinde Toprak Mahsulleri Ofisi’nin elinde mısır stokları dağ gibi birikmiştir. Ya 2001’den beri olan biten bu çirkin ve kanunsuz olayları ya oturup seyredeceğiz, ya da Avrupa ülkelerinde uygulanan ve denetim edilen yeni bir Şeker Kanunu’nu ülkemizde acilen devreye sokacağız”.

Yorumu size bırakıyorum.

Konu ile ilgili önerilen önemli internet kaynakları:

http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem22/yil5/ham/b01201h.htm

http://www.zmo.org.tr/etkinlikler/abgst03/15.pdf

http://www.imdb.com/title/tt0390521/

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir