Sağlık Bakanı ve SGK’ya “sağlık ve ilaç kapsamında son derece açık” sorular: Siz ne yapmak istiyorsunuz?

Tam Gün Yasa’sı bütün uyarılarımıza rağmen Cumhurbaşkanı tarafından onaylandı, “hayırlı olsun (!)”. Bu onay, geçen yıl sonunda (4 Aralık 2009) “düzenlenen ilaç kararnamesi ile birleştirilince, Türkiye’de sağlık sisteminin nasıl içerisinden çıkılamaz bir hal aldığı aslında açıktır. Ben bu durumun “tam gün kısmını” doğrudan Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a da anlattım, Başbakan’a hakkını teslim ettim. Sayıları 50-100’ü geçmeyecek (çoğu profesör) açgözlü doktor güruhu açısından “yüzde 100 haklı olduğunu” söyledim. Ancak “elmalarla armutları aynı kefeye koyarsa”,  kurunun yanında işini yapan yaşın da (yaş: canlı, layıkıyla çalışan anlamında) yanmakla kalmayacağını, “çözüm değil yıkım” yaşanacağını son derece net ifade ettim. İlaç bütçesinin yüzde 40 gibi insafsız bir oranda budanmasının “dalga ve “tsunami” etkisi yaratacağını (DÜNYA, 18.11.2009) açık bir şekilde vurguladım.

Şimdi mevcut durumun ne olduğunu vaka örnekleriyle anlatayım, anlaşılması belki daha kolay olur:

Geçen hafta bir gece yarısı (saat 02.30), bir hastamın İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi (Çapa) Acil Nöroloji bölümüne (klinik diyemiyorum, toplam yedi sedyeden oluşan yetmiş-seksen metre kare bir ünitedir) kaldırılması nedeniyle gittim. “Tek bir asistanımızın” gelen onca vakayı hemşiresiz ve hastabakıcısız karşıladığını gördüm. Aynı anda başvuran inme geçiren bir hasta için tek dozu 1400 TL olan bir ilacın (asistanımızın çaresizliğine atfen) istendiğine şahit oldum. Hasta yakınları, ilaç Merkez Eczane’de zaten bulun”a”madığı için, “piyasada da bulmanız zor, ama bulursanız parayı denkleştirip alın” temennisi ile uğurlandılar. Bu ilaç, “streptokinaz” denen bir ileri teknoloji ürünü, ANCAK dört (4) saat içerisinde uygulanması gerekiyor, sonrasında uygulasanız bile hastanın felci geri dönmüyor. Soru: Bu “gariban” hasta, olasılıkla bulamayacağı, bulsa da 1400 lirayı denkleştirip alamayacağı ilacın yokluğu nedeniyle “felçli kaldığında” ailenin “manevi ve maddi felaketini” Sağlık Bakanı mı karşılayacaktır?

Mitoksantron denen kanser ilacının fiyatı yeni düzenlemeden sonra 60 TL’den 30 TL’ye inmiş, ancak kar marjı çok düştüğü için artık hiçbir firma ithal etmek istemiyor. Bu ilaçla tedavi görmekte olan kanser hastalarının tedavisi bütünüyle aksamakta. Soru: İthalatı tamamen durmuş bulunan bu ve benzeri ilaçların “eczanelerde bulunamaması” durumunda, zamanında getirilmesini Sağlık Bakanlığı mı yoksa SGK denen kuruluş mu üstlenecektir?

İstanbul’da (özellikle dört yaşın altındaki) kanser hastası çocukların radyoterapileri (radyasyonla tedavileri) Medical Park gibi özel hastaneler de dahil olmak üzere sadece İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi ve Onkoloji Enstitü tarafından yapılmaktadır. Çünkü bu hastalar tedavi sırasında hareket etmemeleri için anestezi altında tedaviye alınırlar ve bu olağanüstü koşulu (koordinasyonu) sağlayabilen “başka merkez yoktur”. Bu hastalarımızdan ikisi için AK Parti Bitlis Milletvekili ve AK Parti Muş İl Başkanı yatırmam ricasıyla telefon ettiler. Biri 4 yaşında yoğun bakım desteği gereken, diğeri ise 9 yaşında boyundan aşağısı felçli bu çocuklarımızı yatıracak yatak bulamadım. Soru: Bu çocuklarımızı Sağlık Bakanı gereken özel koşulları oluşturup kendi evinde mi yatıracak, yoksa ben mi evimi açayım?

Çok saydığım aylardır işsiz bir ağabeyim, eşinin tansiyon ilaçlarını artık sağlık ocağında yazdıramadıklarını, çünkü “uzman doktor kaşesi” gerektiğini söyledi. “Getir ağabey, ben yazarım” dedim. İlaçların bulunması dışında, artık karneye yazdırılabilmeleri de bir başka sorun. Soru: Bu hasta tansiyon ilaçlarını yazdırmak için üniversite hastanesine gelmek zorunda kalıyor, çünkü tanıdığı “ben” varım. Diğer hastalar ilaçlarını yazdıramayıp, bir gece yarısı felç geçirip gelirlerse bunun sorumlusu kimdir?

Geçtiğimiz ay içerisinde, İstanbul’un farklı farklı hastanelerinde tedavi gören ve bana ulaşan üç hastada ilk tedavi sonrası ağır sinir hasarı (polinöropati) gelişti. Bu alışılmadık durumu araştırdım, bir kere, gördüm ki bu ilaçlar adı sanı bilinmeyen firmaların ürettiği Avustralya üzerinden ithal edilmiş “mamuller”. Dahası fark ettim ki, bunlardan metotreksat denen ilacın 500 miligramının fiyatı 36.19 TL, 5 gramlığının fiyatı (miktarın on katı) 767.59 TL (fiyatın yirmi katı). Soru: SGK denen kuruluş bu ilaçları hangi kalite güvencesi ve hangi fiyat kıstasıyla ithal ettirdi?

Sayın Başbakanım ve Sevgili Sağlık Bakanım şunu çok iyi bilsinler; ben özel hasta bakmam, çünkü benim için bütün hastalar özeldir! Masraf olmasın diye hiç ısıtmadığım evimde (kışın 5-10 derecede) üç kedimle “ÖZden gelen ilahi sıcaklığımızı” paylaşarak yaşarım. Her sabah saat beş buçukta kalkar, yedide hastanede olur, elimden gelen her şeyi yaparım. SSK poliklinik mütehassısı “talihsiz cerrah” babamı gömelim dört yıl oldu, bana aktardığı en büyük emaneti “dürüstlüğü” idi. Anam sekiz yıldır Alzheimer hastası, üç yıldır da yatalak. Devlet ne verirse odur, fazlasını asla aramam, çünkü ben zaten “Devlet”imin memuruyum.

Ama uğruna dik durduğum Millet, “fakru zaruret içerisinde harap ve bitap düşmüş ise” sözümü bir zerre olsun esirgemem.

Nükleer ihaleleri ve GDO’yla düzülen tarlalar bir tarafa; kömür ulufeleri, TOKİ konutları, duble yollar da “vız gelir, tırıs geçer!”

Bu sorularıma makul yanıtlar verilemezse, biliniz ki, “gerekirse” yaşamımı adadığım “İstanbul Üniversitesi Devlet-i Aliyyesi’nin şefkatinden BİLE” feragat eder, “Millet’imin sinesine”  dönerim!

Acilen cevap bekliyorum…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir