Tarım ilacı kalıntısı evde tutturulmuş yoğurtla giderilir

Beslenmede sebze ve meyveler elbette çok önemli bit yer tutar. Asında insanın diş yapısına baktığınızda kesicilerin ve öğütücülerin iyi gelişmiş olduğunu görürsünüz. Bu insanın beslenmesinin daha çok sebze ağırlıklı olması anlamına gelmektedir. Nitekim bizim geleneksel mutfağımıza baktığınızda da kemikli et katkılı yemeklerin ağırlıklıdır. Coğrafyada karasal kesime geçildikçe et varlığını korur, ama ağırlık bu kez tahıldadır. Sadece bu kadarı bile beslenmenin geleneksel olmasının ötesinde coğrafi özellikler gösterdiğini de destekler. Ne var ki gıdanın endüstriyel koşullarda kalitesiz, ama bol üretilebilmesi, “dengeli beslenme” kavramının kötüye kullanılmasına yol açmıştır. Pek çok endüstriyel ürün önce “çok sağlıklı olduğu” dayatmasıyla hayatımıza sokulmuş, sonrasında da örneğin “Amerika’nın şu kadar tüketiyor” olmasından yola çıkılarak her şeyden çok miktarda yenmesi hedefi konmuştur. İşin üzücü yanı, bu söyleme hep bilim camiasının aracılık etmesi ya da bizatihi sözcülüğünü üstlenmesidir. Üretim miktarının kalitesiz de olsa artması ihtiyacı karşılamanın ötesine geçmiş, medyayı da kullanarak tüketimi körüklemiştir.

Tarım ilacı sicilimiz pek parlak değil

İlaçların ve kimyasalların kullanılması sebze ve meyce üretimini de olumsuz etkilemiştir. İlaçlar günümüzde sadece bitkinin sağlığını korumak niyetiyle kullanılmamaktadır. Bizim bildiğimiz tarım ilaçları, tarım zararlılarıyla mücadelede kullanılır. Aslında bunun ilaçlarla yapılması da gerekmez, zira bazı bitkiler bazı zararlıların doğal düşmanıdır. Yani siz bir tarlanın değişik yerlerine zararlıları uzaklaştıran bitkileri de serpiştirirseniz, aslında ilaç kullanmanıza gerek yoktur. Bu yaklaşım kuşkusuz gübre kullanımı için de geçerlidir. Bitkisel atıklardan oluşturulacak doğal gübre, toprağın dengesini bozmaksızın en fazla besleme gücüne sahiptir ve toprağı zenginleştirir. Oysa suni gübreler verimi başlangıçta artırır görünse de, toprağı birkaç yıl içerisinde bitirir.

Ne var ki ilaçların hatalı kullanılması durumunda esas risk bizim soframıza ortaya çıkar. Bu hafta başında Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan bir haber sorunun boyutunu bir kez daha vurguladı. Akdeniz Üniversitesi’ne bağlı Gıda Güvenliği ve Tarımsal Araştırmalar Merkezi’nde yapılan araştırma “Meyvemizi bile zehir ettiler” başlığıyla yayınlandı. Buna göre 2013 ve 2014’te yürütülen Antalya merkezli çalışma domates, yeşil biber, salatalık, kabak, patlıcan, çilek ve portakal gibi tesadüfi toplanan 400 ayrı sebze ve meyve örneğinin yüzde 21’inin, 2014’te ise incelenen 309 adet gıda örneğinin yüzde 25’inin mevzuatta belirtilen üst limit değerlerin üzerinde pestisit (böcek ilacı) kalıntısı içerdiği belirlendi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı da bir açıklama yaptı. Buna göre Antalya’da 2012’de 13 bin 285 numunede pestisit kalıntısı bulunan meyve sebze oranı yüzde 2.69, 2014 yılına gelindiğindeyse ise 11 bin 893 numunede bu oran yüzde 2.5. Bakanlık ayrıca çok sayıda tedbir alarak Türkiye’deki kalıntı oranlarını düşürdüğünü ve son 3 yılda olumsuzluk tespit edilen 101 bin 75 kilogram ürün imha edildiğini, üreticilere 1 milyon 37 bin 330 TL para cezası uyguladığını belirtti.

Ekolojik üretim çok önemli, ev yoğurdu ihmal edilmemeli

yks_15951595159

Öyle ya da böyle, tarım ilaçlarının sorun olduğu zaten bilinmekte. Özellikle kökten verilen ilaçlar, erken hasat yapılırsa, bitkinin dokusunda olduğundan, yıkanarak uzaklaştırılamamaktadır, dolayısıyla bizim vücudumuza da geçer. Bu durumda “meyvenin olgunlaşmasını durduran ilaç, insanın hormon dengesini de değiştirmez mi?” sorusunun yanıtlanması gereklidir ki, elbette değiştirir.  Bu en azından sperm yapımının azalması, hareketliliğinin bozulmasıdır, bunun uç noktası ise kanserdir. Düşününüz ki bu ilaçların çürümeyi önlemeden, raf ömrünü uzatmaya kadar amaç dışı onlarca kullanım biçimi mevcuttur. İşin kötüsü, köylü bu tür amaç ilacın kötüye kullanılması konusunda bilinçsizdir. Sorumluluğu üstlenmesi gereken okumuş kesim, zaten ilaç pazarlamacılarına dönüşmüştür.

Peki bu durumda biz ne yapabiliriz?

  1. Olabildiğince ekolojik / organik pazarları tercih edip riski ciddi biçimde azaltırız.
  2. Açık süt alır, yoğurdu bundan tuttururuz. Yoğurt bilinen en güçlü doğal koruyucu gıdadır. Tarım ilacı kalıntılarını etkisizleştirmenin ötesinde, vücudun bunların üstesinden gelme becerisini de artıracaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir