Teknolojiye bağlı dil körelmesi

İnsanlar bütün modern olanaklara rağmen eskisi kadar duygulu olamamaları aslında şaşırtıcı görünmemektedir. Duygu insanın iç muhasebesi sonucunda ortaya çıkar, aslında vardır, ama etkinleştirilmediği sürece varlığından haberiniz bile olmaz. Müzik bunun etkinleştirilmesinde çok güçlü bir rol oynar, aynı şey elbette sözle de gerçekleşebilir. Ne var ki sözün anlam ifade edebilmesi, söylendiği kişinin bunu algılayabilmesine bağlıdır. Gelişen yaşam standartları duygularla tahterevalli oynaması bu nedenle şaşırtıcı değildir, aslında standart arttıkça duygu aşağı çekilmemekte, ama seçenekler hazır sunulmaya başlandığında kişinin bunu ifade becerisi körelmektedir.

Resim: Emeticon (duygusal ikon) biçimleri, https://sc.mogicons.com/resources/images/emoticons-list.png adresinden alınmıştır.

Resim: Emeticon (duygusal ikon) biçimleri, https://sc.mogicons.com/resources/images/emoticons-list.png adresinden alınmıştır.

Teknolojinin getirdiği ciddi sorunlardan biri dilin ve sözün kullanılmasını aşırı basite indirgemeye olanak sağlaması gibi görünmektedir. İnsanlar zaten birbirleriyle artık pek konuşmamakta, iletişim ekran üzerinde gerçekleşmektedir. Ekran kullanım açısından çok pratik değildir, ama konuşmanın geri plana itilmesi kelime haznesini ve uygulama çeşitliliğini de ciddi ölçüde azaltır (kelimeler aslında bilinmekte, ama hatırlanamamaktadır). Bunu daha çok bir yabancı dili bilenlerin “kullanmama körelmesinde” gözlemleriz, dil unutulmaya başlandığında anlama hala olası, ama yanıt imkansız hale gelir. Ekranın yarattığı durum da bundan farklı görünmemektedir, bir süre sonra yazım da kendine özgü bir kısaltma sistemine girer, “tmm, mrb” gibi kısaltmalara dönüşür.

İfade zaafından doğan “emoticon” çeşitliliği

Ne var ki kelime haznesi iyice daraldığında ekranın yazılımı bu kez başka bir seçenek sunar, özellikle görüş ya da duygu beyan edilmesi gereken durumları sembollere dönüştürür. Günümüzün ekran sistemleri çok sayıda sembole izin verir, bu basit bir gülümseme işaretinden farklıdır. Ne var ki “facebook” gibi sosyal paylaşım siteleri işlemi daha da basitleştirir, “beğenmek ya da beğenmemek” şeklinde dönüştürür, hatta beğenmek dışında başka seçenek yoktur. Bu dilin kullanımı açısından durumu daha da ağırlaştırır, yazmak istemeyenler zaten uzun yazıları okuyamayacak kadar körelir. Beyin haznesi zayıfladığından bu kez daha hızlı, ama daha az karakter sayısından oluşan yazılımlar kullanılmaya başlanır.

Göründüğü kadarıyla teknolojinin sağladığı iletişim olanakları seçenekleri artırdıkça cümle okuma ve kurma becerisi özellikle genç kesimde iyice zayıflar. Buna okuma-yazma tembelliği değil de “tahammülsüzlüğü” demek daha doğru olacaktır. Günlük sözlü iletişim 500 kelimelik bir hazneyle rahatlıkla sürdürülebilir, duygu gibi daha karmaşık ifadelerde ise (artık zaten birbiriyle konuşmayan kesim için) uygun olduğu düşünülen grafik yüzler hazır olarak sunulur. Böylelikle beyni kullanmanın en önemli getirisi olan dil, işaret diline dönüşmeye başlar. Bu durumdan muhtemelen herkes memnundur, sadece gülümseyen ya da gözünde bir damla yaş bulunan “smiley” formları değil, göz kırpan, dil çıkaran hareketli biçimler de artık mevcuttur (emoticon).

Konuların tartışılamadan “evet /hayır” biçimine indirgenmesi

Teknolojinin neden olduğu sözlü ifade zaafının kaybının nereye kadar devam edeceği pek öngörülememektedir. Ancak Özdemir Erdoğan’a söylenmiş olan “modern yaşam kalıcı olanı değil, ritmik, tekrarlayıcı, ama özellikle de tüketilebilir olanı istemektedir” mantığı, müzikte de karşılık bulur. Yeni müzik, teması olmayan, akılda kolay kalan sözlerle bezenmiş ritim tekrarlarından oluşur ve sezonluk ürünler olarak piyasaya çıkar.

Bunların elbette uygarlıkla bir alakası yoktur, olanaklar teknolojiyi doğurmuş, teknoloji de insanın iletişim becerilerini simgelere indirgemiştir.

Bu yaklaşımın varabileceği en uç nokta kaçınılmaz olarak “evet / hayır” basitleştirmesi olacaktır.

6 cevaplar
  1. mayk
    mayk says:

    Son iki cumleye bakarak:

    Siyasi degerler de belli sembollere indirgenmistir. Bazi hassas kelimelere ornek (hepsi yan yana gelecek seyler olmasalar da): demokrasi, ezan, bayrak, sehit, gazi, Ataturk, Abdulhamit, Saidi Nursi, Necip Fazil, Nazim Hikmet, Darwin, Menderes, darbe, duble yol, turban, dindarlik, ermeni, kurt, turk, milliyetcilik, muhafazakarlik, sosyalizm, Perincek, feto, ozgurluk, seref, namus, kaset, halk, millet, milli irade, faiz, ..
    Herkes bunlara zihninde onceden bir puan vermistir. Kurdugunuz cumlenin icerigi ve dogrulugu onemli degildir. Bu degerlerden hangisine puan yazdiriyor gibi gorundugunuz onemlidir.
    Herbiri +1 veya -1 olan zihninizdeki puanla, mesajdaki puan her sembol icin carpilir, sonuclar toplanir.
    Bu toplam o kisinin mesajciya verdigi nottur.
    Hayircilari hain ilan eden imamin cemaat tepki gosterince, besmeleyle kendini kurtarmaya calismasi
    bu yanlis, ama malesef ise yarayan yontemin bir uygulamasidir.

    Turkiyenin anaakim medyasindaki tarafsiz tartismalarda sag kesimi temsil edenler surekli demagoji yapmaktalar,
    sol/ilerici kesimdekilerden ise sivri dilli olmayanlar arasindan secilmekte, ve onlar biz anlasak ta ortalama halkin anlamayacagi bir dilden konusmaktalar. Muharrem ince yerine Altan Oymen konusturulursa cok etkili bir sonuc alinmaz (ikisi de dogru soylese de).

    Bazi seyleri basitlestirmek gerekir. Cevabin evet/hayir’a indirgenmesi her zaman kotu olmayabilir.
    Referandumda hepsine evet demiyorsaniz, hayir demeniz gerekir. Cunku begendiginiz seyler varsa bile muhtemelen tuzak olarak eklenmislerdir.
    Vatandasin ilk soracagi soru su olmalidir: Nerden cikti bu anayasa, baskanlik,..
    Evet mi hayir mi sorunun cevabi cok kolay, ama once soru netlestirilmelidir.
    Tek adam rejimine (padisahliga) evet mi hayir mi.
    Dogru soru budur.
    Zaten boyle bir referandum da yapilamaz, ama iste, guc bende, yaparim zihniyeti hakim.

    Yanıtla
  2. Nergiz Örs
    Nergiz Örs says:

    Yazdıklarınıza katılmakla birlikte, bu olumsuzluk kısa zamanda, yetersiz zeminde daha fazla anlam ifade edebilme ihtiyacından doğuyor bence. Whatssup, facebook vs.ortamda uzun uzun cümleler kurabilmek için ne o kadar zamanımız , ne de uzun ifadeler için gerekli yerimiz var. İnternet ortamında bile noktalama işaretlerine ve dilbilgisi kurallarına uymak için aşırı özen gösteren ben bile bu işaretleri kullanıyorum ve uygun işaretleri bulmaya çalışırken çok eğleniyorum. Bilincinde olmak ve körelmemek kaydıyla, sadece araç olarak kullanılmasında sakınca yok diye düşünüyorum.
    Ancak yazınızda dile getirdiğiniz kaygılar, Türkiye insanlarında uzun zaman içerisinde bilinçli olarak oluşturulmuş yozlaşma, tembellik, düşünmeme, okumama, yazmama ile birlikte düşünüldüğünde bu ifade tarzının çok fazla alıcı bulmuş olması değerlendirilmesi ve düşünülmesi gereken bir şey tabi …
    sağlık programlarından takipçiniz

    Yanıtla
  3. Eyüp Yüksel
    Eyüp Yüksel says:

    Değerli Dr. Yavuz DİZDAR Hocam, aydın ve düşünür hocamız, geniş kapsamlı düşünen tıp adamımız, hekimimiz olarak, psikiyatrlardan önce bu konuya değindiğiniz için halk olarak çok saygı duyar, sizi kutlarız. Bu resimsi sözümona iletişim simgeleri acaba mağaralarda resim yaparak anlaşma Taş Devri dönemine bir geri dönüş mü acaba? Ortaçağ’a dönüyor oluşumuzu da sollayan? Batı kültürü eşittir eğer teknoloji kültürü ise, artık Batı uygarlığı (!) bize ve dünyaya ilkelliği ama bir ekosistemin, arkaik bir türün veya arkeolojik bri sanat yapıtının değil de, basit bir çöplüğün ilkelliğini, acizliğini mi empoze etmeye çalışıyor bu arada kendisini de apoptosis ile yok ederek, lizozomal işler kabilinden? İlkokulda da üniversite de böyle olacağını öngöremiyorduk. İmam Hatipliler ise hiç öngöremez ama bu teknolojinin üretilmesine yabancılaşmış, ne ki, tüketimini ateşleyen davranışı uygarlık sanarak kendini kaptırıyor. Bu durumda cehalet iki uçlu, aynı doğrultuda ama zıt yönde iki vektör gibi, biri İmam Hatipli yer kapan makam para kapana gözü doymazlar, diğer yanda liberal, sosyal demokrata ve ama ABD’de, AB’de güya teknoloji öğrenip sözünü, özünü, iletişim biçemini ona göre ayarlayanlar. Bu tür batıcı sömürge aydınları, ki bunlar gençlerin çoğunu, İmam Hatiplisi de dahil kendisine çekmeyi başarmıştır artık ve siyasetten dinle nemalananlar; bu her iki grup da, sığlaşmaya doğru, uçurumun kenarına doğru bilinçsizce, sorgulamadan, düşünmeden, ama kullanarak, kendini kullandırarak, tuşlara basarak süratle yol almaktadır. Dünyanın kötü gidişatını bu iki kafa yapısı da, edilgen beyinleriyle kurtaramayacak. Dünyanın ekosistemi de, kentleri de, ahlakı da, davranış kalıpları da acımasızca bozulmakta, çökmektedir. Bunu ancak seviyeli, sorumlu felsefeciler, sizin gibi sorumlu bilimadamları ve nitelikli gençler, soylu yaşlılar, geçmiş değerlerin mirasına sahip çıkan, bunu hafızasında UNESCO gibi tutma kapasitesine sahip aydın bireyler ve sağduyusu olan, hoşgörülü, canlı, üretken ve dinamik iyi niyetli halka, sıradan sade vatandaşlar, zamanı gelince düzeltecek. Sosyal evrimleşmenin durumu bu aralıkta berbat görünse de, sona gidiş, maksimum (hangi baseline’a göre?) gidişat belirli bir aralık için geçerlidir, şimdi, henüz dünyanın kaderi bence belli değil; çok ileride olumlu dönemler de yaşanabilecektir; kötü, ilkel bu kadar güçlü olmaz; tıpkı paleoekolojik dönemlerden sonra, bazı türlerin yokoluşundan o ümitsiz extinction döneminden milyonlarca yıl sonra, günümüzde bazı değerli türlerin en olmadık habitatta, yanardağında, okyanusun dibinde bakteri formunda bulunması gibi. Belki modası geçti ama yaşadığı yerler hala var; diyalektik düşünmeli; mesela depremlerden yakınıyoruz, korkuyoruz, çok haklı olarak. Biz ama ancak bu küçük ölçekte, korku seviyesinde düşünebiliriz; bunu cep telefonu, bilgileri sayan daktilo, örütbağ enternet bile önleyemez, ne teknolojisi?! O güce teknoloji ikonlarıyla emocitionları ile ulaşamaz. Zaten günümüzde kast edilen teknoloji = popüler kültür. Keşke sağ olsaydı Ünsal Oskay ne güzel analiz ederdi şimdi. Bizim milletimiz de, her işte bir hayır vardır, her şerde bir hayır, diyerek diyalektik de düşünür zaman zaman. Her neyse, depremler, yani kıta levha tektoniği hareketleri, magmanın üzerinde yüzen kıta levhaları bu denli devingen olmasa dünya dümdüz olur, okyanuslar tüm dünyayı kaplardı. Asıl o zaman tümden bir yokoluş gündeme gelirdi Homo sapiens için. Bu durumda bu çöplük popüler kültür “teknoloji”nin iletişimi koparması, insanoğlunun kendisine yabancılaşmasını bastırmasını belirli bir aralıkta, bir kaç asır idare edebiliriz, ehveni şerdir. Kötü olan yanı gençlerin vücut reflekslerini de, duygularını da, çevikliklerini de kaybetmiş hantal yaşlılara dönüşmüş olmalarıdır ki buna da, gereksiz antibiyotik kullanımına ve hele sigara kullanımına karşı büyük savaş vererek başarmış Sağlık Bakanlığımızın el atacağına, çözebileceğine inanıyorum.

    Yanıtla
  4. ebru tutuncu
    ebru tutuncu says:

    Yavuz hocam bir Türkçe öğretmeni olarak söylüyorum ki yazılarınız özgün.Bu nitelikte başlıkla birlikte konuların açılımı mantık süzgecine yerleşmesi muhteşem bir dil becerisiyle oluyorLütfen yukarıdaki yazılarınızı bir kitap olarak yayınlar mısınız?Beyinlerimize sağlıklı bilgilerin girmesine önayak olun lütfen.Tesekkürler

    Yanıtla

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

mmetin için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir