Televizyon denen sihirli kutu

Medyanın yaşamımızı belirleyen önemli unsurlardan biri olduğunu ileri sürsek sanırım çok fazla çelişkili bir iddia olmayacaktır. Ülkemizde çok değil, bundan yaklaşık otuz yıl önce televizyonun etkinlik alanı genişlemeye başlar. Bu genişleme kuşkusuz kanal sayısının artmasıyla ilişkilidir. Benim çok fazla kanallı yayın konusundaki ilk kişisel deneyimim 1994’te kısa bir ABD gezisine dayanır, yüzlerce kanalın olduğunu görmek, bunların bir kısmının ücretli sinema kanalı olduğunu anlamak çok şaşırtıcı olmuştur. Evde oturup zaman geçiren biri için bu olağanüstü çeşitlilik mutluluk verici görünür. Uzaktan kumanda kavramının bile o yıllar için yeni sayılacağını düşünürseniz, şaşırmamak elde değildir.

Görsel: Kaçak adlı dizide Dr. Richard Kimble’ı oynayan David Janssen (1931-1980). Dizi (ülkemizde 1974-1977 gösterilmiştir) eşini öldürmekle suçlanan doktorun peşindeki Komiser Philip Gerard’la olan ilişkisi üzerine kuruludur. Dr. Kimble cinayetin aslında Kolsuz Adam tarafından işlendiğini ispatlamaya çalışmaktadır.

Derken çok kısa süre içerisinde durum ülkemizde de tezahür eder; önce 1989’da ilk özel kanalın (Star) kurulmasıyla başlayan çeşitlenme, günümüzde sınırsız sayıda kanalın seyirci kitlesine ulaşmasıyla sonuçlanır. Bunların bir kısmı özelleşmiş kanallardır; sinema, belgesel, gezi, yemek kültürü, müzik, yerel ölçek vb. çok fazla çeşitlilik sunar. Nitekim yaklaşık yirmi beş yıl önce benim de sınırsız seyredebileceğimi düşündüğüm kanal gezi ve yemek kültürünü harmanlayan Alice olmuştur. Akdeniz kıyılarında seyahat, restoranlar, değişik mutfaklar üzerine programların bulunduğu bu kanal keyifle kültür edinmenin en iyi seçeneklerinden biriydi, ama kısa süre içinde yayından çıkarıldı.

Seyretmenin artısı ve eksisi

Yaşamı akşamları televizyon seyretmek çerçevesinde şekillenen her türlü eğitim seviyesinden insan, televizyonun yaşamdan götürdükleri konusunda aslında pek fikir sahibi olmaz. Bunun en kısa süreli deneyimi elektriklerin kesilmesidir. Tam beklediğiniz dizi başlayacakken ortaya çıkan kesinti katlanılamaz bir kayıp olarak kabul edilir. Ancak esas fark televizyonun tamamen ortadan kaldırılmasıyla anlaşılabilir. Özellikle akşamları artık ortak bir seyirlik durum kalmadığından yalnız yaşayanlar için okumak, aile ortamları içinse konuşmak, yani sohbetin getirisi ortaya çıkar. Çok sayıda kanal ister istemez ekranı aktarırken iletişimi sınırlandırır. İş günümüz vardığında ise durum daha karmaşıktır, zira televizyonun lüks olmaktan çıkması birden fazla ekranın alınmasını kolaylaştırdığı gibi, bilgisayarlar, hatta cep telefonlarının da ekrana dönüşmesi bu kopmanın nihai biçimidir. Artık herkesin kendine ait bir kanalı vardır, isteyen istediği diziyi Youtube üzerinden de seyredebilir.

“Aslında izlemeye değer bir şey yok” mazereti…

Peki o halde insanlar neden televizyon seyreder? Zira toplum ortalamasında yine de televizyon salonun başköşesini işgal etmeyi sürdürür. Kime sorsanız televizyonun iyi bir alışkanlık olmadığını ifade eder, “aslında izleyecek bir şey yoktur”, ama televizyonun her şeye rağmen özellikle akşamların vazgeçilmez eğlencesi konumunu korur. Tamam, iyi bir filmin sinemaya gitmek gereksinimi olmadan birlikte seyredilebilmesi bir avantaj olabilir, ama ortalama kanallar zaten iyi filmleri nadiren oynatır. Gösterim ya olmadık saatlerde yapılır, ortalama filmler ise genellikle boşluk doldurmak amacıyla yayınlanır. Diziler sezonlar halinde yayınlanan pahalı prodüksiyonlar olsalar da iyi filmlerden çok daha fazla kabul görürler. Çok kanallı sistemde kumanda zorunludur, ama evin hakim otoritesinin kim olduğunu da belirler. Ortak ilgi alanı yaratacak yapım ya çok azdır ya da yayınlanmasından kısa süre sonra diğer kanallar tarafından da benimsenerek seyirci kitlesi yine bölünür.

Bu kısa girişin ardından kendi çapımızda televizyonu irdelemeye çalışacağız. Biz neden televizyon seyrederiz, kanalların sayısı neden arttı, bu artış neyi getirdi, neleri götürdü, zaman zaman dile getirilen medya maymunluğu nedir, bunlara cevap arayacağız.

4 cevaplar
  1. Nur Nurefşan
    Nur Nurefşan says:

    Her nesneyi kullanım amacına uygun kullanırsak zarar yerine fayda sağlarız. Televizyon da hayatımızın bir parçası oldu. Güzel bir araç diye düşünüyorum. Ancak kötü emeller dahilinde gizlenmiş figürlü ya da bilinçaltı mesajlar çok tehlikeli. Masum yavrularımız için hazırlanan çizgi filmlerin içeriğinde ki zehirli mesajlar çoktan bir nesli zehirledi bile. İyi olanları ise çok az sayıda üretilip sunuldu.
    Edep ahlak kavramıyla örtüşen bütün program ya da yapımlar güzel ancak aksi durum zarar veriyor. Bir neslin ahlakını bu şekilde yok ettiler. İçi boş programlar sadece zamanımızın katili oldular.
    Güzel kullanırsak güzel ilkecilik yayın olursa neden güzel olmasın ki; tvi bir eksiğimizi tamamlayabilmeli , bizi eksiltmemeli .Bizden bizi alırsa sonuç felaket olur.
    Bıçak da tehlikeli ancak gerekli.

    Yanıtla
  2. mehmet dal
    mehmet dal says:

    Hocam bence bu yazı artık geride kaldı. Bizim evde artık televizyon seyredilmediği için kaldırdık. Bunun yerine sınırsız internet ve herkesin ya bilgisayarı yada tableti var; yada elinde akıllı telefonu var. İsteyen istediği şeyi seyrediyor, müzik dinliyor dizi iziliyor (istediği zaman ara verebiliyor, kaçırma diye bir sorun yok, hatta tabletini alıp mutfağa yada başka bir yere gidebiliyor) .. Gazeteleri okuyabiliyor… Haber portallarına bakıyor… Youtube spor kanallarını açıp evde kendi kendine spor yapabiliyor ( bunu ben yapıyorum) … vs…… Televizyonda da smart tv diye bir şey var.. Yada küçük bir şey bağlayarak televizyonu android işletim sistemi haline getirebiliyorsunuz; bir de uzaktan kumandalı klavye ve mouse taktınız mı o da oluyor bir bilgisayar.. İnternete bağlan istediğin filmi izle… Netflix gibi ücretli kanallar bile çıktı. Ayda az bir ücret ödeyerek binlerce filme diziye ulaşabiliyorsunuz, hem de istediğiniz yerden. Hatta evde dizini filmini kaydedip başka bir yerde internet olmaksızın cep telefonundan izleyebiliyorsun… Hocam siz hala tv mi seyrediyorsunuz… :)

    Yanıtla
  3. Fazıl HORTAÇSU
    Fazıl HORTAÇSU says:

    İki açıda bakabiliriz;
    1 – Ticari (Buna mecra diyor reklamcılar…) Reklamlar. Direkt veya in direkt.
    2 – Eğlence (Entertainment…) Diziler, filmler, spor müsabakaları vs.

    Mehmet’in yazdığı gibi, TV aygıtını geliştirenler içine internete bağlanabilme özelliğini ilave ettiler. Smart TV denilen budur. İşte o zaman kanal mecburiyeti veya kısıtlaması ortadan kalktı. Aygıt özgür oldu. Bir ülkede internet ne kadar özgür ise senin aygıtın da o kadar özgür olabiliyor. Hatta arka kapılar var…

    Siyasi, ticari, iletişim veya hoşca vakit geçirme, eğitim (Çok Tehlikeli, çünkü ne kadar doğru olduğu belli değil..)
    Birçok amaçla bir çok kişi veya kurum tarafında kullanılabilir. Devlet denetimi olabilir (veya oluyormuş gibi olabilir)

    Bütün bunların dışında benim için artık (internet dolayısı ile) tamamen benim kontrolum dahilinde olan bir alet…
    Bir üyelik sistemine ailece üyeyiz ancak onların sadece; belgesel, yemek ve spor (Tenis, olimpiyatlar, araba yarışları, basketbol, futbol, voleybol gibi..) kanallarını izliyorum. Sevmediğim kişiler konuşmaya başlayınca (içimi döküp) kanal değiştiriyorum (deşarj – bu işin sosyoloji tarafı , ayrıca irdelenebilir..)

    Steve Jobs ölmeden önce insanların TV konusunda hiç bir kayda değer atılım – buluş yapmadığında yakınmaktadır.
    İcat edildiği tarihten onun ölümüne kadar olan zaman dilimini kastediyor.. ve yapacak çok şey var diyor.(kitap: Jobs- Biyografisi) Boşluğu görmüş..ömrü yetmedi .

    Sanayi olarak imalatı uzak doğunun tekelinde artık. İçerik olarak evrene yayılmış durumda. Çok su kaldırır …

    Yanıtla
  4. YEŞİM BULUR
    YEŞİM BULUR says:

    Hocam bu konu gerçekten üzerinde durulmadı gereken önemli bir konu.Gerçekten televizyon izlemek ve bütün gece saatlerini o kutunun karşısında geçirmek insanı hayatın akışında koparıyor.Ailenizle geçireceğiniz kaliteli zamandan alıyor ve insanı umutsuz ve mutsuz ediyor.Ben uzun süre önce bu kanıya vardım ve izlediğim program ve haber sayısını minimuma indirdim ve diziyide tabiki hatta dizi izlememeye karar verdim.Çünkü sürekli şiddet,kavga mutsuzluk aldatma bana ne veriyor hiçbirşey o arada çocuğumu ve eşimievereceğim kaliteli zamanı kaçırdığımı düşündüm ve bıraktım.Telefon,internet ve tablet bunlar zaten işyerinde yeterince gördüğümüz şeyler ve gecede kapatmayı tercih ediyorum.Ama çevreden bir süre sonra bunu gördünmü görmedinmi dediklerinde biraz yabancı kalıyorsunuz ama olsun öyle olsun ben böyle mutluyum ve böyle devam etmeyi düşünüyorum.

    Yanıtla

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir