Vücudun ve dokuların “ekose” hali

Bu yazıların temel amaçlarından biri insan vücudunun işleyiş ilkelerinin anlaşılmasıdır. Bizim bir organı anatomi, çerçevesinde yapısal olarak betimlememiz ya da işleyişinin genel kurallarını bilmemiz sistemin nasıl çalıştığını anlamamızı sağlamaz. Aslında sistemin nasıl çalıştığının anlaşılması da mümkün olmayabilir. Bazı durumlarda açıklanamayan bir kanaat vardır, ama betimlenemez. Yine de bazı genel bilgileri yeniden gözden geçirmek olasıdır:

 

İnsan vücudunun döllenmiş tek bir yumurta hücresinden geliştiği fikri yetersiz görünmektedir. Vücut o tek bir hücrenin çoğalıp organlara dönüşmesiyle ortaya çıkmaz. Bu hücre çoğalır, bunun içinde ayrı bir bölge ortaya çıkar, bunun geri kalanla etkileşimi vücudun biçimlenmesini başlatır. Ancak tam da bu aşamada rahim (anne) ve embriyo taslağı arasındaki sınırlar artık keskinliğini yitirir, Yani bebeğin anneye ya da babaya benzerliği genetik olmaktan ziyade ortak doku etkisine maruz kalmasına bağlı olabilir.

Kafa tabanı ve kafatası kemiklerinin biçimlenmesi ile omurga ve kol-bacak biçimlenmesinin prensipleri farklıdır. Ama esas açıklanamayan nokta kemiklerin hangi mekanizma ile kalsiyumu tutarak sertleştiğidir. Kemiğin kalsiyumunu tamamen çekerseniz, elinizde köpeklere verilen ödül kemikleri gibi hayli sert ve dayanıklı esas matriks kalır (denenmiştir).

Dokunun doku içinde köklenmesi

Organ sistemleri birbirinin devamı gibi görünse de, gelişimleri ayrı ayrı oluşan taslaklarının birbiriyle iç içe geçtiklerini düşündürür. Dolayısıyla akciğer ve kalbin birleşmesi adeta ”kök salma” mantığına dayanır. Bu durum pankreasın gövde içine yerleşimi için de geçerlidir. Böbreğin kabuk kısmı ve idrarın süzülüp mesanede toplanmasını sağlayan toplayıcı sistemi bile birbirinden tamamen ayrıdır.

Mesele beyin olduğunda iş daha da karışır, zira beynin vücuttan yalıtılmış olması, kendine ait bir kolesterol metabolizması bulunması gibi unsurları hesaba kattığınızda, hatta doğrudan doku özelliklerinize baktığınızda apayrı bir sistem olduğunu rahatlıkla kavrarsınız. Bu sistem daha çok üzerinde yaşadığı bedene uzantılar gönderip (sinirler) algılar ve kontrol eder. Bu anlamda bakılınca kaslar ve kirişler beynin doğal uzantısı olarak da algılanabilir.

Tek bir hücre değil, iç içe geçmiş dokular

Dolayısıyla insan vücudunun tek bir hücreden geliştiği düşüncesi her zaman tartışmalıdır. Hücrelerin ana kaynağı hala bilinmemektedir. Sistem sonrasında iç içe geçtiğinde “ekose desen” özelliği gösterir, yani farklı kökenden hücreler farklı dokularda benzer işleri yapmaya başlarlar. Bu nedenle bir hastalığın farklı sistemleri tutabilmesi de aslında rastlantısal değildir.

Böyle bir düşünce biçimi de elbette tıbbın “metastazın kopan hücrelerin dağılması”, “romatizmanın değişik dokuları tutması” gibi özelliklerinin farklı yorumlanabileceğini de anlatır. Aslında her şey gözümüzün önünde gerçekleşir, olaylar silsilesinin çoğu da tanımlanmıştır. Sorun kurguyu önceki akışından kurtarabilmekte, “ekose desenin mantığını” anlayabilmektedir.

 

7 cevaplar
  1. Neşe Yaman
    Neşe Yaman says:

    Dünyada pek çok kişi sizin gibi bilinmeyenleri araştırıp, bilinen yapmak için emek veriyorlar.Sizlere müteşekkiriz tüm insanlık adına, insan bedeni( yada kısaca canlılar) üzerinde araştırmalarınız devam ettikçe , pek çok sonuca ulaşıp (siz ve sizin gibi araştırmalarina hayatlarını adayanlar)mutlaka gelişmeler kaydedip bilinmeyenlerin sonuçlarına yaklaşacak ve insanlığa çok çok büyük hizmetler vereceksiniz.Canlilarla yaptığınız araştırmalar için hep , canlı materyaller etrafınızda olacak görerek , inceleyerek , deney yaparak vs vs sonuçları not edecek ilerleyeceksiniz.Bu konuda yolunuz daima açık olur inşallah.
    Benim konuya ilişkin sorumsa ruh üzerine ; evet canlılık hücre üzerinde başlıyor nedenlerini nasıllarını size elinizdeki incelemeler cevap verecek , bunun için materyal belli,peki ruh ! bu ruh nasıl oluyorda bir organizmada canlanıyor , yaşam buluyor, bunun bilindik bir materyali yok ,sizce buna cevap vermek çok çok ileride mümkün olabilirmi dersiniz ?

    Yanıtla
    • Derya Turgay
      Derya Turgay says:

      Madde varsa enerji vardır.
      Kalp durunca beyin 15-20 saniye kadar daha çalışıyor. Motosiklet kazasında ölüp (kalp durması), diriltilen (kalp çalışması) bir genç REDDIT sitesinde hastaneden yaptığı paylaşımda, arada geçen sürede zihninde zifiri karanlık gördüğünü yazmıştı.
      Ruh varsa, ne zaman terk eder vücudu ve nereye nasıl gider.
      Ruh konusu zihnimize din kitaplarından mı girmiştir?

      Yanıtla
  2. Derya Turgay
    Derya Turgay says:

    Yavuz Bey, insan bedeninin derinliğine iniyorsunuz. Konu gittikçe daha heyecan verici oluyor. Yazınızda konuyu yine tam bir yerde sonlandırmışsınız, Tefrika gibi devamını bekliyoruz.
    Sağ olun, var olun
    Turgay

    Yanıtla
  3. Mehmet Naki Çatalyürek
    Mehmet Naki Çatalyürek says:

    Hocam merhaba bu kadar karmaşık bir konuyu anlaşılabilir ve yalın bir hale getirip, akşam yorgunluğunuzda yazabilmek ruh ve beden sağlığınız mükemmel olduğunu gösterir. Bu durum da okuyucularınızı ziyadesi ile memlun ve mutlu eder.
    Benim sorum metastazın kopan hücrelerin dağılması konusunda yapılan çalışmaların ne aşamada olduğuna dağir bir veri varmıdır. Metastazı yaygın hastaların tüm tedavileri kabul etmesi doğru bir karar mıdır?
    Bu konuya değinirseniz, hastaların tedavi & yüksek fatura maliyetlerinden kurtulacağını, dolayısıyla hastaya ve aile bütçesine büyük fayda sağlayacağını ümit ederim. Okumak için zaman ayırdığınız için ayrıca teşekkür ederim.

    Saygılarımla iyi çalışmalar

    Yanıtla
  4. mayk49
    mayk49 says:

    Cok ilgisi olmayan bir yorum:

    Kalsiyum metabolizmasinda paratiroid hormonu etkilidir.

    Kalsiyumun dogru yere gitmesi icin besin olarak K2 vitamini ve/ya bor minerali gerekir.

    Okudugum her kaynaga gore ya K2den ya da bordan bahsederler, ama hicbir kaynak ikisinden ayni anda bahsetmez. Cok anormal bir durum. K2 veya Bor, her neyse, active X olarak nerdeyse 100 yil once tanimlandi (dogal hayvansal besinlerde olan bir madde olarak), ama kemik erimesi veya kireclenmesi olana hicbir zaman K2 veya bor verilmez, onun yerine sentetik D vitamini ve kalsiyum belki biraz da magnezyum verilir, ve bu ilaclara da muhtemelen boya aspartmam gibi zararli maddeler de tat, renk ve zarar vermek uzere katilmistir. Hic kimse de biz artik aspartamli ilac ithal etmiyoruz demez.

    NAC diye yararli bir ilac var, ama icinde aspartmam gibi kanserojen madde de var. Niye var.. tat versin diye desek, o hap suyla yutulacak, tat alinmayacak bile. Ille de tatli olsun diyorlarsa seker katsinlar, Gdolu misirdan yapilsa bile aspartamdan kat kat iyidir.
    DRokefeller gecen hafta oldu (ya da oyle bir numara yapti) ama TIPtaki mirasi devam ediyor. Bu multitrilyoner satanistin torunu olan Zukerberg de bizi elektronik araclarla gozetliyor.

    Yanıtla
  5. pelin
    pelin says:

    Ruh konusunda fikrimi belirtmek isterim. Doğum sonrası majör depresyona yakalandım . Bu hastalıkdan hatta cehennemden kurtulmam 3 yılıma mal oldu. Beyin düzgün çalışmadığında ne ruhunuz kalıyor ne kişiliğiniz. Ruh denen olguyu beyin yaratıyor ama sağlıklı çalıştığında oluşturuyor. Aynen kalbin düzgün çalıştığında atım oluşturması gibi.

    Yanıtla

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Derya Turgay için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir