Sağlık Bakanlığı bir süre önce “eşdeğer” ilaçların özendirilmesi konusunda bir girişimi açıkladı. Eşdeğer ilaçlar bilindiği gibi içerik açısından benzer bileşime sahip ilaçlar anlamına geliyor, yani etken madde miktarının aynı olduğu kabul ediliyor. Ne var ki etken madde miktarının aynı olması her zaman eşdeğer olduğu anlamına gelmiyor. Burada ön plana çıkan kavram biyoeşdeğerlilik, yani özellikle ağızdan kullanılan ilaçlar için ilacın aynı dozunun alınması durumunda kana geçen miktarın da aynı olması. Zira iki ilacın ancak bu koşulların gerçekleşmesi durumunda benzer etkili olacağı kabul ediliyor. Aynı miktarda etken madde konmasına rağmen neden hala benzer etkiyi göstermediğini sorabilirsiniz? İlaç, sadece etken madde değil, etken maddenin vücuda emilmesini kolaylaştıran çözücülerden oluşan bir formülasyondur. İlaçların aç karnına-tok karnına alınması mantığıyla bakmaya çalışalım, demek ki ağızdan yutulan her şey tamamen kana karışmamakta, ortamdaki başka maddelerin varlığında emilim etkilenmektedir. Örneğin ilaçların emilimini en çok etkileyen gıdalardan biri greyfurttur. Bu örneğe benzer şekilde, ilacın etken maddesinin emilmesi de çözücülere bağlıdır. Dolayısıyla orijinal ilacın benzerini üretmek demek, aynı kan “farmakokinetik” profile sahip bir ilaç üretmek demektir.
Jenerik ilaçların önemi
Patent süresi dolmuş ilaçlar için eşdeğer ilaç üretilebiliyor ve böylelikle jenerik piyasası oluşuyor. Jenerik ilaçlar bütün dünyada çok büyük öneme sahip, birincisi ilaç fiyatlarında rekabetçilik gereği ciddi bir düşüş sağlıyorlar, ancak diğer yandan bakıldığında yeni geliştirilecek ilaçlar, yani ilaç Ar-Ge’si için de aslında motivasyon ve ivme sağlıyorlar. Bu nedenle bütün ülkelerin jenerik ilaçlara özel önem vermeleri hem vatandaşın, hem ekonominin hem de ilaç endüstrisinin yararına. Ne var ki jeneriklerin biyoyararlanım testlerinin yapılmış olması ve aynı etkiyi gösterdiklerinin kanıtlanması gerekiyor. Doktor önerdiği, hasta kullandığı ilaçtan şüphe duymamalıdır. Kısa süre öncesine kadar biyoeşdeğerlilik testleri zorunlu koşulmadığından ilaçların gerçekten biyoeşdeğer olup olmadıkları konusunda sıkıntılar yaşanmıştır.
Pazarlama değil tercih rol oynamalıdır
Bu noktada hatırlanması gereken bir diğer unsur da devletin geri ödeyen kurum olarak daha ucuz olanın tercih edilmesi için yaptırım uygulayabileceğidir. Jenerik ilaçlar bütün dünyada orijinallerinden daha ucuzdur, ne var ki ülkemizde orijinal ve jenerik ilaçlar arasındaki fiyat farkı batı ülkelerinden çok daha azdır. Bu durumda bizim koşullarımızda, sanıldığı kadar büyük tasarruf sağlanamamaktadır. Dikkate alınması gereken bir diğer durum da vatandaşın ilaç tercihi konusunda inisiyatif kullanabilmesi ve bu aşamada zorlukla karşılaşmamasıdır.
Zira etiket fiyatının dışında, depo ve eczane dağıtımı sırasında da rekabet söz konusudur ve bu rekabet eczacıya çoğu kez pirim olarak yansımaktadır. Bu durumda eczaneler daha kazançlı olan ilacı “pazarlar” hale gelmektedir. Oysa ilaç pazarlanacak bir ürün değil, doktor önerisi ve hasta bilgisi ile kullanılması gereken ”tıbbi zorunluluktur”. Dolayısıyla tercih pazarlama ya da fiyat zorunluluğuyla değil, bilimsel veriler ve kişisel güven doğrultusunda olmalıdır.
edilmelidir.