AKP Hükümeti, seçim öncesi aldığı hızlı bir kararla, sağlık sisteminde sevk gerekliliğini kaldırdı. Artık vatandaşlarımız sağlık karneleriyle birlikte başta üniversite hastaneleri olmak üzere istedikleri hastaneye başvurabilecekler. Bir seçim manevrası olarak değerlendirdiğimiz bu karar, tahmin edileceği üzere uygulamaya girer girmez ciddi bir karmaşaya neden oldu. Fakülte hastaneleri yoğun talep nedeniyle kitlendi, pek çok poliklinikte kavga çıktı. Buna karşılık devlet hastaneleri tarihlerinin en rahat dönemine girdiler. İşin kötü yanı bazı televizyon kanalları da bu gelişmeyi olumlu bir haber olarak vurguladı. Hastaların devlet ve SSK hastanelerinin kapılarında beklemelerinin gereksiz olduğu, doğrudan “özlemi duyulan” üniversite hastanelerine başvurabilecekleri altı çizilerek verildi. Sorun bu noktada da kalmadı, eczaneler uygulamada çıkan sorunları ve aşağıda anlatacağımız “planı” protesto etmek amacıyla İstanbul’da pazartesi ve salı günleri ilaç vermediler. Dahası yeni uygulama gereği “iğne” (enjeksiyon) formundaki ilaç reçeteleri için “yatış-çıkış” şartı kondu ve sistem kilitlendi. Sonuç olarak zaten kör-topal olarak yürümekte olan sistem tamamen tıkandı. Yaşanan karmaşa elbette kısa bir süre içerisinde “kendi içinde” bir düzene oturacak, ancak uygulama bu şekliyle ne yerindedir, ne de sağlık sorununa bir çözüm getirebilir. Neden, anlatmaya çalışalım
Sorun sistemin yetersiz olmasından kaynaklanıyor
Bizim her ne kadar doktor eksiğimiz olduğundan söz edilse de, pek çok alanda olduğu gibi, sağlık sektöründeki yetersizlik de dağılımın eşit olmamasından kaynaklanmaktadır. Doktorlar büyük illerde yoğunlaşmıştır, ancak doğuya doğru gidildiğinde sağlık ocağı dışında doktor bulunması çok güçtür. Hastaneye erişim sistemi ise sevk zincirinin denetimi altındadır, buna göre hasta önce temel sağlık birimi olan sağlık ocağına başvurur, burada sorun çözülemezse, sırasıyla devlet hastanesine ve üniversite hastanelerine aktarılır. Bu sevk zinciri, sistemin doğru işlemesi açısından fazlasıyla gereklidir. Sağlık ocağı şartları altında çözülebilecek sorunların, ihtisas hastanelerinde izdihama yol açmasını önler. Batı ülkelerinde de durum aynıdır, aile hekimleri hastanın bir üst sağlık kurumuna geçişini denetler. Ne var ki bu sistem bilgili ve deneyimli doktorlara ihtiyaç duyar. Siz doktor sayısını artıracağız diye bilgisiz doktor yetiştirirseniz, hastaların sisteme güveni bozulur, sevk süzgeci zaten işlemez hale gelir. bu durumda hasta doğrudan üniversite hastanesine başvurmak ister. Bu istemi, sistemi düzeltmek yerine seçim propagandası malzemesi yaparsanız, bugünkü karmaşa ortaya çıkar. Üstelik üniversite hastanelerinin elinden hastayı geri çevirmek hakkını da geri alırsanız ve “10 gün içinde bakmazsan 10 bin YTL ceza ödersin” derseniz, bir de aba altından sopa göstermiş olursunuz.
Sadece kamu hastaneleri değil, eczaneler de dışlanıyor
Ne yazık ki, işin bir de ileriye yönelik politik ve çıkar boyutu bulunmakta. Bugünkü “sağlıkta dönüşüm programı” kamu hastanelerini dışlayan, özel hastaneleri ve özel sağlık sistemini özendirici bir yanlılık taşımakta. Devlet hizmet alımında ödeyeceği parayı, gerçekle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlamakta, hastadan ek para alınmasını yasaklamakta, kamu ve üniversite hastanelerinin hak ettikleri alacakları da ödememekte. Öte yandan benzer bir dışlama ilaç alımları için de hazırlanmakta ve eczaneler devre dışına çıkarılmakta. Bu konuda ileri sürülen en önemli iddia, ilaç alımlarının anlaşmaları eczane zincirlerine indirgeneceği, AKP çevresi tarafından kurulacak eczane zincirinin de bu görevi üstleneceği şeklinde. Doğrusunu isterseniz Sağlık Bakanı, olan bitenin tamamen dışına itildi, bu nedenle sözümüzün muhatabının AKP Hükümeti olduğunun altını çiziyoruz.
Sözün özü Türkiye’de hasta veya sağlık çalışanı olmak giderek zorlaşıyor. Sevksiz başvuru yaklaşımının bu şekliyle bir yere varılamayacağı, zaten sorunlu olan sistemin daha da çıkmaza gireceği açıktır. Ancak seçim bitene kadar söz konusu hatalı kararın geri alınmayacağı tahmin etmek de zor olmasa gerek. Bu zihniyet söz konusu sorunu tıpkı ilçelerin il yapılması gibi, bütün hastanelerin üniversite hastanesi yapılmasıyla çözerse sakın şaşırmayın. Olacağına bakın.