Sağlık harcamaları bütün ülkelerin genel sorunu. Bir yandan yaşlanan nüfusun gereksinimlerinin karşılanması, bir yandan hastalıkların tedavisine yönelik geliştirilen yeni yöntem ve ilaçlar ve beri yanda hizmet giderlerindeki artış sağlık masraflarının öngörülenden daha fazla artmasına neden olmakta. Bu nedenle sağlık harcamalarının kontrol altına alınması bütün ekonomistlerin ortak uğraşı alanı haline geldi. Ne var ki harcamaların disiplin altına alınması sanıldığı kadar kolay değil. “Harcama kalemlerinin üzerinin çizilmesi” şeklindeki yaklaşım özellikle ilaç harcamaları için cazip bir çözüm gibi görülse de, çıktıların değerlendirilmesi ve yapılan kesintilerin yarattığı dolaylı maliyet, kağıt üzerindeki kontrolün genellikle başarılı olmadığını göstermekte. Örneğin Almanya ilaç harcamalarını azaltmak amacıyla yaptığı kesintinin genel sağlık harcamalarında artışla geri döndüğünü gördüğünde fazlasıyla şaşırdı. Buna benzer bir örnek ülkemizde de yaşandı, üst solunum yolu enfeksiyonlarında kullanılan bir antiseptik gargaranın geri ödemeden çıkarılması, antibiyotik reçetelenmesindeki artışla dengelendi. Sonuç olarak vardığımız nokta, zaten abartılı olmayan ilaç harcamalarının azaltılmasıyla sağlık harcamalarının önlenemeyeceğini gösterdi.
Sağlık harcamalarının önemli bir kalemini de tetkik giderleri oluşturmakta. Gerek görüntüleme yöntemleri, gerekse biyokimya tetkiklerine harcanan para ciddi rakamlara ulaşmakta. Bugün için bir “tam biyokimya” isteminin karşılığı birkaç yüz milyonun altına inmemekte. Bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans (MR), pozitron emisyon tomografisi (PET) gibi tetkikler ise milyarın üzerine çıkan maliyetlerle ilişkili. Ne var ki hastanın kusursuz değerlendirilmesi için görüntüleme tetkikine başvurulması çoğu kez kaçınılmaz olmakta. Size bu konuda verebileceğimiz en yakın örnek bir dostumuzun başına gelen kol çıkığı. Trafik kazası sonrasında yerinden çıkan kol yerine oturtuldu, ancak uyarımıza rağmen MR tetkikine gerek duyulmadığı belirtildi. Aradan geçen bir haftaya rağmen klinik tablonun düzelmemesi üzerine mecburen MR çekildi, sonuçta kırık ve kas kirişi kopmalarının da olduğu saptanınca, operasyonla halledilmesi gereken sorun, geç kalındığı için fizik tedaviyle çözülmek zorunda kalındı. Sonuçta ıstırap, zaman ve para kaybı, MR ve operasyon giderinin kat be kat üstüne çıktı.
Gereksiz tetkik büyük bir yük
Gerekli tetkikten kaçınmanın bir de gereksiz tetkik isteme boyutu var ki, Sağlık Bakanlığı’nın uygulama soktuğu “performans” yaklaşımına bağlı olarak daha da çetrefil bir boyuta sürüklenmekte. Sağlık Bakanlığı doktorların istedikleri tetkiklerden “performans” olarak yüzde almaları şeklinde bir uygulama başlattı. Görülen hasta ve istenen tetkik miktarından yapılan katsayıya bağlı bir ödeme sistemi, maaşlara destek olarak sunulmakta. Bu yöntem aslında özel hastanelerde uzun süreden beri uygulanmakta. Ne var ki adı üzerinde onlar “özel hastane” olduklarından bu tetkiklerin gideri hastalardan alınmakta. Devlet hastanelerine başvuran hastaların para kaynağı ise yine devlet. Nitekim bu uygulamanın olumsuz örneklerinden biriyle geçen haftalarda karşılaştık. Anadolu’daki bir devlet hastanesinden sevkli gelen bir hastaya, aklınıza gelebilecek (hiç kullanmadığı ilaçların kan düzeyleri de dahil olmak üzere) bütün tetkikler istenmişti. Bu kadar geniş bir tetkik yelpazesini hiç görmediğimizden, “isteyen doktor ya da yapan laboratuar görevlisi tanıdık mıydı?” diye ister istemez sorduk. Elbette değildi, mesele performansa bağlı alınan yüzdeden kaynaklanmaktaydı.
İnsan unsuru ön planda
Sözün özü sağlık harcamalarının azaltılması sanıldığı kadar kolay bir uygulama değildir. Siz bir taraftan kısmaya çalışırken, başka taraftan açık verirsiniz. Gereksiz diye istemezsiniz, altta yatan tabloyu atlamış olursunuz ya da eksik ya da gecikmiş tedaviye bağlı olarak hastanın canını yakarsınız. Bu nedenle harcamanın kısılması aslında en zor faktör olan insana bağlıdır. Öyle bir toplum yetiştireceksiniz ki, sağlığını korumayı yaşamının doğal bir dürtüsü saysın, yanlış davranış modelinden (sigara, hatalı beslenme, sporsuz bir yaşam) vazgeçsin. Öyle bir doktor yetiştireceksiniz ki, mesleği olan “tıp sanatını” layıkıyla uygulasın, hastalarının teşhis ve eğitimi için gerekli zamanı harcasın, gereksiz tetkik ve ilacın önünü alsın. Bu iki unsuru hesaba katmadığımız sürece sağlık harcamalarından tasarruf, sağlıktan tasarruftur.