Geçtiğimiz hafta İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği (İGİAD) tarafından düzenlenen iftar yemeğine katıldık. İGİAD yaşam görüşü açısından daha muhafazakar olan iş camiasının bir kuruluşu olarak kabul edilse bile, bu toplantıdan edindiğim izlenim, ülkemizin geleceği konusundaki iyimserliğimi pekiştirdi. Neden? Birincisi İGİAD iş anlayışını dürüstlük ve etikl ilkeler zeminine oturtmakta son derece etkin bir bir tavır izliyor. Toplantının açılışında hazırlanmış olan barkovizyon gösterisinde dile getirilenler de aynen şöyle oldu: “Rüğşvet, yolsuzluk, hileler, aldatmacalar… Birbirinden şüphe eden ortaklar… daha çok kazanma arzusuyla kendi dışındakini hor görenler… Sonuç: Krizler, işsiz ve huzursuz bir toplum. Bugün için Batı’nın sorunu olarak ortaya çıkan bu durum ülkemizde de farklı değil. İhmal edilen iş ahlakı. Buna karşılık İGİAD dürüst, verdiği sözde duran, ahlaklı olmayı rekabet unsuru haline getiren bir inançla 2003’te yola çıkmış. Amacı ticari faal,iyetin artırılması, küçük sermayelerin birleşmesi, uzun ömürlü ortaklıklar kurulması ve çevreye saygılı b,ir yaklaşımı amaçlıyor. Kendisi gibi kurumların bir araya gelmesinisavunuyor. Bu amaçla her yıl iş ahlakı ve girişimcilik seminerleri düzenliyor,yönetici geliştirme programlarını sürdürüyor. Dernek gerçekten pek çok derneğin başaramadığını başarmış, düzenli çıkan bir bülten ve kitaplar yayınlamış.
Toplantının başlangıcında konuşan İGİAD Başkanı Şükrü Alkan ise şu konuları vurguladı: “kurulduğumzundan beri iş ahlakı temelini yerleştirmeye çalıştık. 2008’in son çeyreğnde dünyayı abluka altına alan kirizi, yaşayarak, ,drak ederek geçirdik. Öyle bir ortam geldi ki, ticari ezberler bozuldu, planlar yenşiden gözden geçirildi, krizden herkes kendi nasibini aldı. Bizim üyelerimiz çok fazla etkilşenmedi inancındayım. Bunda etlkkili olan üç unsur bulunmakta: Birincisi üyelerimiz öz sermayeleri ile iş yapmaktalar. İkincisi banka ve diğer finans kurumlarıyla mesafeliler, ayaklarını yorganlarına göre uzattılar. Ve üçüncüsü yedek akçe kültürümüzün oluşmuş olduğunu gördüm. Bu kriz finans sektörünün krizi oldu ve biz de 2008 İş Ahlakı Raporu’nda finans sektörüne dikkat çekmiştik”. Alkan’ın b,ir saptaması var ki özellikle dıoğru,” en önemli şey itibarın kaybedilmemesidir. Birbirimize sahip olarak, başkalarının dertleriyle dertlenerek zor günleri atlatacağımzı tahmin ediyorum”. Bazılarının bu kriz nedeniyle aslında “elli bin liralık sermaye ile beş yüz bin liralık iş çevirmeye çalıştıklarını fark ettiklerini vurgulayan İGİAD Başkanı Alkan, geleceğe dair dersler çıkarılması gerektiğinin de altını çizdi. “Krizden kendimizi yenileyerek çıkmalıyız. Biz buna inovasyon diyoruz ama, aslında Hazreti Muhammed zaten ‘iki günü birbirine denk olan ziyandadır’ demiş. Ar-Ge çalışmalarına harcama yapmalıyız” şeklinde sözlerini tamamladı.
Bu sözler bana başka toplanılardan edindiğim şu bilgiyi de hatırlattı; “krizler sonrasında Ar-Ge yatırımları ve arayışlarını artıran ülkeler daha büyük mesafeler kaydederler.
İGİAD Başkanı Alkan’ı sözlerine genel çerçevesiyle katılmamak mümkün değil. İş ahlakına ve Ar-Ge’ye gösterdikleri hassasiyet dediğim gelecek konusunda daha umutlu olmamı sağladı. Bu yaklaşımın er ya da geç başarıya ulaşmaması mümkün değil.
Buna karşılık öyle kast edilmediğini bilsem bile, kendi adıma bir konuyu vurgulamak istiyorum. Küçük sermayelerin irleştirilerek büyük sermayelere ve ortajklıklara dönüştürülmesi piyasa koşullarında elbette daha füçlü olmanızı sağlar. Buna karşılık bütünleşmelerdin genel olarak bir kısıtlayıcı özelliği vardır, düşünce çeşitliliğinin ortadan kalkması, Ar-Ge açısında gerekli ortamın yaratılmasını da ortadan kaldırır. Bir diğer önemli unsur ise ticaretin belli çevrelerle ksıtlı hale getirilmesi, yani bir iç ticari yapılanma oluşturulmasıdır. “Bizim gibi düşünenler” mantığı “ahlaklı, erdemli” olarak tanımlanacaksa sonun kadar katılırım. Zira bu düşünce yapısında ticarette günümüzde çok moda olan “fırsatçılık” kolaycılığı yoktur. Buna karşılık “Bizim gibi düşünenler” hayat görüşü olarak farklı bir kesimi ifade ediyorsa, ticaret ister istemez siyasi arenanın piyonu haline gelir. bugün böyledir, yarın başka türlü, bu da elbette İGİAD’ın savunduğu, yukarıda anlattığım ilkelerle asla bağdaşmaz.
Sözün özü, İGİAD misyon, vizyon ve hedefleriyle son derece doğru bir yolda. İş ahkalıka verdiği önemi, Ar-Ge (yenlikçilik) konusundaki tavrıyla birleştirdiği sürece, er geç Türkiye’nin sanayi lokomotiflerinden biri olacaktır.