Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın gıdaya yaklaşımı istikrarlı olmasa da, sosis, sucuk gibi et ürünlerinde “beyaz ve kırmızı etin ayrıştırılması” olasılıkla en iyi uygulamalarıydı. Buna karşılı uzun ömürlü süt, ekşimeyen yoğurt ve hızlı pişen piliçte sorgulamamanın ötesinde taraf oldular. Bu taraflılık durumu İkinci Gıda Kongresi’nde aşikar hale geldi. Aslında aramızda dostluk bulunduğunu zannettiğim bir bakanlık yetkilisi, esas konuşmasını tamamladıktan sonra, “UHT süt, ekşimeyen yoğurt ve 20 dakikada pişen pilici” savununca, durumun Bakanlık nezdinde ciddi endişe yarattığını anlamış olduk. Aynı yaklaşım süt oturumda da kendini gösterdi, uzun ömürlü UHT süt özellikle süt gıda teknolojisi uzmanları tarafından savunuluyordu. Ne var ki beslenme alanında çalışan bilgisine güvendiğim uzmanlar da UHT’nin sütte ciddi değer kaybına neden olduğunu ifade edince, rüzgar birden endüstri aleyhine esmeye başladı. Bu yaşananları medya ortamında doğrudan paylaşmadım, ama süt ve yoğurt konusundaki söylemimiz sürdü ve toplumdan karşılık buldu. Bakanlığın süt endüstrisinden beklentisi ise çok daha farklıydı. Anlaşılan Bakanlık ve endüstri aynı potada erimişlerdi. Nitekim konunun bundan sonrası yoğurt tebliğinin hangi gerekçelerle değiştirilmiş olduğuna odaklanmak zorundaydı.
Ve derken Danıştay GDO mısırı yasakladı…
GDO’nun yem olarak kullanılmasının farelerde açık bir biçimde tümör gelişimiyle sonuçlandığı bilgilerini paylaşıldıkça, toplumda hayvanların nasıl beslendiği konusuna daha fazla dikkat edilmeye ve sorgulanmaya başlanmıştı. Çok değil, birkaç yıl öncesinde “organik” denince gülümseyenler, artık meselenin fazlasıyla ciddi olduğunun farkındaydı. Piliç endüstrisi organik üretimi genişletmeye başlamıştı ama, yem konusu ciddi bir endişe kaynağıydı. Geçtiğimiz yıl açıklanan Fransız araştırması, ülkemizde yem olarak kullanımı serbest olan GDO mısır NK608’in açık bir şekilde kansere neden olduğunu gösteriyordu. Konu kuşkusuz Biyogüvenlik Kurulu tarafından da yakından incelendi ve derken GDO mısır 2013 sonu itibarıyla Danıştay tarafından yasaklandı. Mısır üretiminin altyapısı hazırlanmış olduğundan, endüstri GDO mısırın yasaklanmasından olasılıkla etkilenmedi. Bu sürecin GDO soyaya doğru genişlemesi de anlaşılan süreç meselesi.
Bugün için toplumun her kesiminde beslenme konusunda bir bilinçlenme söz konusu olduysa, bunda en büyük katkı vatandaşların duyarlılığındadır. Beslenme ve hastalık ilişkisi olasılıkla dünyada ilk kez bu kadar aşikar hal almıştır. Süt açık alınmakta, yoğurt evde tutturulmakta, piliç konusundaki duyarlılık ise ödünsüz sürdürülmektedir. Sorunun yumurta boyutu, olabildiğince organik yumurta ile çözülmeye çalışılmaktadır. Marketlerin ambalajlı ölü ürünlerinin beslenmek açısından iyi bir seçenek oluşturmadığı herkes tarafından anlaşılmış, alışveriş pazarlara ve imkanı olanlar içinse koli ile şehir dışından getirilmesi yaklaşımına döndürülmüştür.
Akademi bilimsel açıklamalarda inandırıcı olamadı
Gıda endüstrisi üretim koşullarını neden değiştirmesi gerektiği konusunun henüz açık bir şekilde ayırtına gidememiştir. Buna karşılık kamu nezdinde tartışmadan kesinlikle kaçınmakta, bu hatalı üretim modelini hala daha savunmaya çalışan son birkaç bilimsel görüş ise internette yaymaya çalıştıkları seviyesiz açıklamaların ötesine geçememekte, aslında bir yerde endüstrinin kendisine zarar vermektedir. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için okuduklarım, yazdıklarım ve ötesini sonunda bir kitap çerçevesinde birleştirdim. Yayınlanmasının üzerinden yaklaşık sekiz ay geçti, bugüne kadar, ileri sürdüğüm savları eleştiren bir görüş almadım. Anlaşılan akademi ve endüstri ne kadar ayak sürüse de, vatandaş yemedi ve artık yedirtmez.