Maya döngüsü: Taşınabilir ama asla saklanamayan doğal miras

Sadece insanın değil, bütün canlıların varlığı mikroorganizmaların varlığını gerektirmektedir. İnsan doğumu sırasında sterildir, kendi mikroorganizma örtüsünü annesinden doğarken ve sonrasında da sütle ve cilt üzerinden alır. Mikroorganizmalar o aşamada elbette “kolonize eden istilacılar” rolünü üstlenmez. Bu yaşamın doğal bir parçasıdır, bakteri kendine yaşam alanı bulurken, üzerinde yaşadığı canlıya da akla gelmeyecek üstünlükler sunar. Bunların bir kısmını “B vitamini sentezi” gibi, bizim vücudumuzda yapılamayan maddelerin sağlanmasında görürüz. Bu ilişki sanıldığından farklı bir özellik gösterir, insan vücudunda daha çok kalın bağırsaklar düzeyinde araştırılmıştır. Kalın bağırsağın florası “ona uygun aşırı işlemden geçmemiş” gıdayı sunmanız durumunda sentezi gerçekleştirir. Sistemin olasılıkla terlemeyi kapsayan bir deri karşılığı da mevcuttur, ancak hemen hiç araştırılmamıştır. Deri (cilt) de üzerinde doğal bir bakteri floarası taşır. Bu flora derinin bölgelerine göre tamamen farklı özellik gösterir, daha çok kıl diplerinde yerleşmiş olsa da, varlığını her zaman sürdürür. İşte kimyasal bileşimli “hijyenik” sabunların kullanılmasının sorun oluşturacağı savı da buradan kaynaklanmaktadır. Oysa endüstri, aynen uzun ömürlü süt için olduğu üzere,  insanı bakterilerden tamamen ayrı tutmak ve dolayısıyla özellikle cilt temizliğinde bakterileri kimyasallar maddelerle ortadan kaldırmak eğilimindedir. Halbuki temizlenmenin en uç örneklerinden biri olan keselenmek bile, bakteri florasını bir yere kadar törpüler, ama flora çok kısa süre içerisinde yeniden çoğalarak aynı düzeye erişir.

Fotoğraf, sindirim sistemi, Traite Complet de L’Anatomie de L’Homme, Appareil de Nutrition, Ed: L. Guerin, Paris, 1966-1867; İstanbul Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı kütüphanesinden alınmıştır.
Fotoğraf, sindirim sistemi, Traite Complet de L’Anatomie de L’Homme, Appareil de Nutrition, Ed: L. Guerin, Paris, 1966-1867; İstanbul Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı kütüphanesinden alınmıştır.

“Karşılıklı mayalama” bitkiden hayvana zorunlu süreçtir

Bakteriler ve canlı arasındaki ilişkinin düzeyi insanlar ve hayvanlar açısından nedense “karşılıklı faydacılık” çerçevesinde tutulmuştur. Buna karşılık bu ilişkinin toprak ve bitki versiyonu da mevcuttur. Toprak canlıdır, bitki tohumdan gelişme aşamasına girdiğinde köklerini oluşturmaya başlar. İşte aynen kalın bağırsaklar gibi, köklerin etrafı da bakteriler tarafından simbiyotik bir ortama dönüştürülür, buna “rizosfer” (kök küresi) adı verilmektedir. Ne var ki, bitkiler olasılıkla insanlardan daha fazla araştırılabilme şansı bulunduğundan saptanabilmiştir, “rizosferde bakteri ve bitki kökü birbirinden tamamen ayrı konumda bulunmaz”, arada tanımlanamaya bir iç içe geçmişlik (gri zon) söz konusudur. Kök bakterinin büyümesi için gerekli bir takım maddeleri salgılar, bakteri bunları kullanarak sentezi yapar ve bitkiye sunar. İnsan ve hayvandaki ilişkinin benzer özellikte gerçekleşmesi elbette çok büyük olasılıktır. Şöyle düşününüz, yemek yediğimizde mide sıvısı uyarılır, bu uyarılma durumu sadece yemeğin hayal edilmesinde bile gerçekleşir. Modern tıp algısı salgılanan sıvıyı “mideyi asit salgısında korumak, çiğnenmiş lokmayı sulandırmak” gibi yine faydacılık çerçevesinde değerlendirir. Oysa sıvının özelliği çok farklıdır, asidi bir tarafa koyacak olursanız, aynen solunum sisteminin bizim “sümük” ya da mukus olarak adlandırdığımız sıvısı gibi, özel bir bileşime sahiptir. Bu bileşim aslında sindirimin bir yere kadar vücut dışında yapılmasına bile olanak sağlar. Belki de bu yüzden Kartezyen algı, sıvı ile salgılayan hücreleri ayrıştırma eğilimine girer. Ne var ki sindirim süreci ilerlediğinde, bu kez kalın bağırsakların çok daha ileri işleme, yani fermentasyon özelliği devreye girecektir. İşte beslenmenin püf noktası da burasıdır. İnsan besinin çok küçük bir kısmını saf olarak ince bağırsaklarından emer, bizim “atık ya da posa” zannettiğimiz şey, kalın bağırsak bakteri florasının ve dolayısıyla bizim beslenmemiz için gereklidir.

Canlı organizma doğal bir “inkübatördür”, yoksa tezek neden hala enerji verir?

Tıbbın ya da biyolojiyle uğraşan bilimlerin dışkıyı yeterince incelediğini kimse iddia edemez. İnsan çıktısı olarak bilinirliği, genellikle hastalık saptanası ya da parazit aranması şeklinde gerçekleşmiştir. Ama meseleye lütfen bir de hayvan dışkısı (mayalanma süreci tamamlandığında gübre, samanla karıştırılıp kurutulduğunda tezek) olarak bakın. Hayvan selüloz bazlı ot yer, bu işkembedeki mikroorganizmalar tarafından (infüzorya)  işlenir ve ortaya çıkan bileşikler bağırsaklardan vücuda emilir. Oysa çıkardığı “dışkı”, kurutulunca hala daha ciddi ısı enerjisi sağlayan “başka bir şeydir”. Yani olayın bütününü incelediğinizde bu fermantasyon süreci “toprak yetiştirsin, biz alacağımızı alalım” şeklinde gerçekleşmez. Gıda olarak tükettiğimiz başka bir türeve dönüştürülür, bu hala hatırı sayılır enerji içerir, ama daha önemlisi, gübre olarak kullanıldığında yine geldiği toprağı mayalama özelliğine sahiptir.

Tezek kurutan kadın, http://www.kadincaklup.com/wp-content/uploads/2013/05/tezek.jpg adresinden alınmıştır.
Tezek kurutan kadın, http://www.kadincaklup.com/wp-content/uploads/2013/05/tezek.jpg adresinden alınmıştır.

O halde paradigmada ister istemez bir kayma gerçekleşir. Steril olarak doğan canlı, annesinden aldığı mikroorganizma mirasıyla sağlıklı yaşamını korurken, kendisi de bu mikroorganizmalar için bir besi yerine ya da en azından “inkübatöre” dönüşür. Bağırsaklarda yaşayan bakterilerin, geviş getirenlerin işkembelerinde olduğu üzere, dış ortamda bırakın büyütülmeleri, saptanmaları ve saklanmaları bile mümkün değildir (aksi mümkün olsaydı, endüstrimiz çoktan yapay sütü pazarlamış olacaktı). Alınan gıda (bitki) işlenerek bakterileri, bakteriler hayvanı, hayvan bizi, ama en sonunda çıkan dışkı da toprağı besler. Bu sistem aynen azot ya da karbon dioksit döngüsü gibi “mayalanma döngüsüdür”. Siz hayvan yetiştirmez, kompost hazırlamaz ve toprağı gübreden uzun süre mahrum bırakırsanız, topraktaki bakteriler yerine konamayacağından, toprak da ölecektir. Bu olumsuz süreç ne yazık ki suni gübreler ve ot ilaçlarıyla daha kolay gerçekleşir. Ama bakteriler, her ne şekilde adlandırırsanız adlandırın, bu mayalanma döngüsünün zorunlu parçalarıdır ve işlemin bütünü “sadece taşınabilir, ama asla saklanamaz doğal mirastır”.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir