Çünkü hepi topu bir barış toplaşmasıydı, kim bilir birkaç slogan, birkaç flama. Olsa olsa beklenen arbede, sıkılacak gaz, gözyaşları, her günkü koşuşturmayla süslenirdi sokaklar. Ya hiç haberleri yoktu, ya da sessizce beklemedeydiler, nasıl olsa alışık oldukları temaşa.
Çünkü bu kez güvenlik yoktu ortada, bir mayıs günlerinin meydana geçit vermeyen kalkanları yoktu. Ya gerçekten hiç haberleri yoktu, ya da sessiz beklemedeydiler, olur ya bu kez kıyamamışlardı arkadaşlarına.
Çünkü bu kez bir değil iki bomba yüklü adam vardı. Belki birini kontrol etmek daha kolaydı da, fazla mı yüklenmişlerdi ne? Bu yükle meydana nasıl geçecekleri de belli değildi, kim bilir belki de bilmiyorlardı ne getirdiklerini, belki de iyice yüklemişlerdi, anlaşılmasın bilhassa kimlikleri.
Çünkü haber daha saat on bir bile olmadan geldi, siren sesleri daha yeni başlamıştı ki, bayraklar yarıya indi. Bekliyorlardı ya, çok çabuk emrediverdiler, ilan ediliverdi yas. Ya eksik hesaplamışlardı, ya fazla umursamışlardı, besbelli gaz vermek değil de almaktı zihniyet, hassastı durum, kime niyet, kime kısmet.
Çünkü her şeye hemen beyanat veren borsalar, odalar, STK birlikleri, bu kez fazla yutkunur olmuşlardı, durum değerlendirmesi miydi ne? “Ben, sen değil biz varız” diye basılmış afişler, henüz mürekkepleri kurumadan asılıvermişti. Besbelli, her konuma uygun bir fiş ve her duruma uyan bir afiş, yahu bu nasıl bir iş?
Çünkü henüz daha yıkanmadan yerler, yankısı hala sürer giderken çıkan sesin, oysa siyasetten herkesin, uygun bir açıklaması vardı. Mal bulmuş mağribi misali, rövanşı daha şimdiden belli ve daha kim bilir kaç müsabakaya hazır emeller, “bizden mi sizden mi” hesabı, çöküverdiler raylara, trenlere, gara.
Ve çünkü hiç kimse inanmadı, taksici, pastaneci ya da kapıdaki güvenlik,
Ne eksik istihbarat, ne yetersiz güvenlik…
“Üçü sağdan, üçü soldan, ölenler hepsi bizden” dediler,
“Ya bilerek göz yumdular, ya bilhassa emrettiler”.