Neden-sonuç ilişkisinin açıklanmasındaki belirsizlik bilimi kısıtlar

Muhtemelen daha önce de değindik, ancak konuyu tekrara anlatmakta bir sakınca yok, meselemiz “neden-sonuç” ilişkilerinin kişiye bağlı değişkenliği. Basit örneklerle ele alalım, diyelim ki araştırmacısınız ve bir enfeksiyon hastalığına çare arıyorsunuz. Elinizde etken mikrobun özellikleri var, bunda işe yarayacağını düşündüğünüz bir dizi ilaç adayı molekül de var. Bunların denenmesi öncelikle besi yeri ortamında yapılır. Yani mikrobu besi yeri ortamına (genellikle Petri kutusu denen yayvan yuvarlak kaptır) yayarsınız, üzerine de içine ilaç emdirilmiş kağıt diskleri koyarsınız (bakınız resim). Antibiyotik diskten besi yerine doğru yayılır, bu yayılan alanda mikroorganizma üreyip öremediği çıplak gözle bile görülebilir. Etrafında en geniş mikropsuz alanı barındıran diski “en güçlü etkili” olarak kabul edersiniz. Bu yöntem sizin mikrobun üremesine etkili bir molekülü saptamanız için yeterlidir. Bu türden testler tarama testleridir, elinizdeki bütün aday kimyasalları bu şekilde test edebilirsiniz.

Resim: Petri kabındaki antibiyotik diskleri, etraflarında kalan koyu renk üreme olmamış alanların çapı etkinliği göstermektedir (Kaynak http://i4.mirror.co.uk/incoming/article4937482.ece/ALTERNATES/s615/Petri-dish-with-a-bacterial-culture-and-numerous-antibiotic-disks-with-zones-of-inhibition.jpg).
Resim: Petri kabındaki antibiyotik diskleri, etraflarında kalan koyu renk üreme olmamış alanların çapı etkinliği göstermektedir (Kaynak http://i4.mirror.co.uk/incoming/article4937482.ece/ALTERNATES/s615/Petri-dish-with-a-bacterial-culture-and-numerous-antibiotic-disks-with-zones-of-inhibition.jpg).

Bunun bir sonraki aşaması ilaç adayının hasta hayvanlarda da işe yarayıp yaramadığını denemektir, yarıyorsa o zaman insandaki çalışmalara geçersiniz. İlk yapılacak şey ilaç adayının sağlıklı insandaki etkisinin ne olacağının anlaşılmasıdır. Ağızdan tek doz verirsiniz (damardan ya da adaleden de olabilir), kan konsantrasyonunu saptarsınız, idrar, dışkı, hatta ter örnekleri toplar ilacın nasıl atıldığını anlamaya çalışırsınız. Bunlardan da makul sonuçlar elde etmişseniz ilaç artık kısıtlı sayıda hastada denenebilir. Bu hastalar iyileşmişse bu durumda ilaç adayının klinik anlamda da etkili olduğu sonucuna gidersiniz. Yeni bir tedavi seçeneği sunan bu molekülün ruhsat aşamasına geçebilmesi için daha geniş hasta grubunda denenmesi gereklidir, bu durumda da büyük tek merkezli ya da çok merkezli araştırmaları tamamlarsınız. Sonuçlar hala başarılıysa elinizde etkili olduğu kanıtlanmış ruhsatlanabilir başarılı bir ilaç vardır. Bu aşamadan sonrası ise ticari faaliyet alanını oluşturur. Yukarıda özetlediğimiz tablo neredeyse bütün ilaçlar için geçerlidir (sadece toksik olduğu bilinen kanser ilaçlarında ilk deneme sağlıklı gönüllülerde yapılmaz, doğrudan hastalara verilir).

Sorun etkinin mekanizmasının açıklanmasında ortaya çıkar

Buna karşılık “ya bu kadar başarılı ilacın etki mekanizması nedir” diye sorarsanız iş birden karışır. Petri kutusunda doğrudan mikrop üzerindeki denemeler size “80S ribozomu, DNA çoğalmasının engellenmesi vb.” gibi daha net bir etki mekanizması sunar. Oysa ilacı insanda kullandığınızda sistem çok karmaşıktır, ilaç Petri kutusunda olduğu gibi kalmaz, vücut tarafından başka moleküllere dönüştürülür. Bu moleküllerin de başka başka etkileri vardır. Siz ilk tahmini etkiyi ilacın dosyasına ve bilimsel makale ve kitaplara o şekilde kaydedersiniz, ne var ki insandaki etki mekanizmaları muamma özelliğini korur. Üstelik ilaç amaçlananın dışında etkilere de neden olabilir. Hatta bu etkiler bazen ana amacı geçip daha cazip bir kullanım alanının kapılarını da açabilir (cinsel gücü artıran Viagra önce kalp ilacı olarak yola çıkmış, kullanan yaşlılar çalışma tamamlandığında vazgeçmek istemeyince nedeni soruşturulup çok daha cazip yeni uygulama alanına dönüşmüştür).

Eski ayların kırpılıp yıldızlaştırılması

Ne var ki ilk tanımlanan etki mekanizması, ilaç artık insanlarda kullanılmaya başlandığında genellikle bir daha hiç sorgulanmaz. Oysa bir molekül bakterinin bir tarafını etkilerken insanda bambaşka mekanizmalarla bambaşka sonuçlara da neden olabilecektir. Hele hele bu etkiler uzun zamanda ortaya çıkıyorsa, insanın algı sınırının ötesine geçer. İşte bilim bunların sürekli izlenip sorgulanması üzerine kuruludur. Siz olası diğer mekanizmaları da öngörür hale gelirseniz, “eski ayları kırpıp yeni yıldızlara dönüştürebilirsiniz”.

Açıklamadaki bu kısıtlılıklar elbette tarihin değerlendirilmesi için de aynı şekilde geçerlidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir