İnsanın kimera modeli

İnsanın kimera (birden fazla canlının dış görünüş özelliklerini taşıyan) modeli kavramı aslında çok eskidir. Mitolojide geçen pek çok figür kimera özelliği gösterir. At gövdeli, kuş başlı, kanatlı figürler hep kimeraları tanımlar. Kimeralar onu görenlerin aklında hayranlıktan dehşete çok farklı duygular ortaya çıkarır. Bunun bir örneği Leonardo Da Vinci için anlatılır. Henüz çocukken, resme olan yeteneği bilindiğinden, babasının bir arkadaşı kalkanının üzerine düşmanı korkutacak bir figür çizmesini ister. Leonardo kırlara çıkar, akrep, yarasa, insanda korku oluşturacak ne kadar erişilebilir canlı varsa toplar ve bunların parçalarını birleştirir. Sonuç çok başarılıdır, resmi ısmarlayan kişi kalkanı görünce korkar ve elinden atmak zorunda kalır.

Resim: Pan’ın Labirenti adlı filmden alınmıştır (http://www.indymedia.ie/attachments/jan2007/pan2.jpg)
Resim: Pan’ın Labirenti adlı filmden alınmıştır (http://www.indymedia.ie/attachments/jan2007/pan2.jpg)

Hayvan kimeraları tarih boyunca pek çok uygulama alanı bulur, amblemlerden, bayraklara kadar geniş bir çerçevede kullanılır. İnsan kimeraları ise zaten bilim kurgu filmlerinin sık başvurulan bileşenlerinden biridir, burada sadece dış görünüş açısından kimeralar değil, işlevsel anlamda kimeralar esastır. Yani Superman uçma özelliğiyle kuş bile değil, insan-roket kimerasını meydana getirir. Örümcek adamdaki vurgu zaten adından bellidir. Ama bizim “insanın kimera modelinden” kastettiğimiz böyle bir birleştirme çalışması değildir, biyolojik bir kimeranın varlığının da sorgulanabileceğini ileri süreriz.

Kimera modelinin bileşenlerine örnekler

Kırmızı kan hücreleri bu bakış açısına göre kimeranın alg bileşenidir. Algler ışık enerjisini kimyasal olarak tutma becerisini gösteren renkli moleküller üretir, insanda da benzer işlevi yerine getirirler. Köken olarak yumurtanın sarısından kaynaklanır, vücuda göç eder, yine yumurtasının sarısında depolanır ve sonraki kuşağa aktarılırlar. Yani kan hücreleri aslında hep ara dokuya, yumurta-yeni canlı arasındaki alana aittir.

Beyin; yerleşimi, işleyişi ve metabolizması açısından vücudun diğer kısımlarından tamamen farklıdır. Yeni gelişmekte olan döllenmiş yumurta önce küre biçiminde bir hücre kütlesi meydana getirir. Sonra bu kürenin içi iki kutbunda boşluklar oluşturur (amniyon ve vitellüs boşlukları), vitellüs üzerine yeni canlı taslağının sülük gibi yapıştığı yumurta sarısıdır ve sindirim sistemine emilir. Amniyon ise bunu dıştan sararak kapatır, bebek doğum öncesinde amniyon içinde yüzmektedir. Ama genel anlama baktığınızda yeni gelişen canlının sindirim sistemini geliştirecek vitellüse bakan tabakası (hipoblast) ve sinir sistemini geliştirecek sırta bakan tabakası (epiblast) aslında kimeriktir. Her iki tabaka birbirini etkileyerek şekillendirir.

Bu şekillendirme becerisinin bir kısmı da ileride deriyi oluşturacak olan ektoderm tarafından yapılır. Bu evrim düşüncesinin açıklamakta zorlandığı kavramlardan biridir, gözün lensinin oluşumu onu saran deri tarafından uyarılır. Yeni doğan kedi yavrularının gözlerinin açılmamış olmasının nedeni budur, kapaklar aslında birbirine yapışık olarak gelişir. Bu anlamda baktığınızda deri de aslında kimeranın bir parçasına dönüşür.

Biçimlendirme A vitamini türevleri aracılığıyla yapılır

Bu bakış açısı gülümsetebilir, ama tamamen reddedilmez. Biçimlendirmeyi sağlayan moleküller genellikle A vitamini türevleridir. Ancak A vitamini genel bir isimdir, içinde bulunduğu karotenoidler (havuç benzeri) ya da ksantofiller (rengi veren, ışık tutan) sınıfının bir üyesidir. Dışarıdan bakınca bunların sarı-turuncu görünmek dışında bir farkı yoktur, ama biyolojik etkileri ciddi farklılıklar gösterir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir