Seçimlere dair bir başlangıç yazısı: Afrika’da bisiklet turu

İnsanlar diğer canlıların çoğunun aksine, kendine özgü bir kabullenme dinamiği gösterir. Sosyoloji alanında çalışanlar bu dinamiği anlamaya çalışarak yaşamlarını geçirir, oysa ortada aslında pek anlaşılabilecek bir durum yoktur. Olmuş olayların açıklamasını yapmaya çalışmak nispeten kolaydır (maç kritiği yapmak gibi), olmakta olan bir olayın dinamikleri genellikle çok zor anlaşılır. Bunun en güzel örnekleri ise seçim aşamasında görülür. Seçimin ayrıcalıklı hali, ortadaki seçeneklerin belli ve bunlardan birinin tercih edilecek olmasından kaynaklanır. Bu seçim üç vakte kadar gerçekleşecektir (burada sözünü ettiğimiz elbette bu hafta sonu yapılacak olan genel seçimler değil), seçenekler bellidir, katılmak isteyenler birinden birine yönlenerek süreci değiştirebileceğini varsayar.
Bu tanımı üniversitede meslek seçimi örneğinden giderek açmaya çalışalım. Ortalama başarısı iyi, kazanmakta sorun yaşayacağını düşünmeyen bir genç birey, mesleklerin ne yaptığı konusunda zaten yeterince bilgi sahibi değildir. Meslek seçimi bu nedenle kişisel heves ve ilginin ötesinde, iş olanakları, yaşam biçimi (genellikle az çalışarak daha çok kazanmak) ve toplumsal statü üzerinden gerçekleştirilir. Aileden iş olanaklarına sahip olan biri, seçeceği mesleği daha kolay belirler, ama işin kendisine değil, idaresine yönelik bir alanı tercih eder. Örneğin babası tekstil alanında başarılı biri, tekstil üretiminden çok, işletmeciliği temel alır. Sıfır noktasında değildir, ama beri yandan işin esaslarından uzaklaştığından, başına geçtiğinde aynı performansı tutturma olasılığı azalır. Aileden bir düzen sahibi olmayanlar bu aşamada daha şanslıdır, seçeneklerinin çeşitlidir, batıracakları riskini de taşımazlar. Bir iş bulup çalışmaya başlayabilirler, yeni bir iş kurup o yoldan yürüyebilirler. Her ne olursa olsun, meslek seçimi aşamasında da kişi önüne konan seçeneklerden birine yönlenir, ara form ya da “bileşik seçenek” genellikle bulunmaz.

Resim http://www.hasansoylemez.com/ adresinden alınmıştır, liften ziyaret edin. Hasan Söylemez iki km uzunluğunda katarda; yüzünde çölün tozu, ama gözleri hep güler. Bu katar demir cevheri taşır, insanlar ve taşıdıkları, yavaş, ama ücretsizdir.

Esas olan mutluluksa…
Çoğumuz artık emeklilik aşamasına gelse de (oyunun sonlanması), çok başarılı olsa da, hangi mesleği neden seçtiğini, okuduğu meslek farklı olsa da neden o işi yaptığını zaten anlamaz. Hayatını pürüzsüz planlayıp uygulayabilen biri neredeyse yoktur, “yapılabileceğin en iyisini gerçekleştirmek” prensibi esas alınır. Oysa bireysel beklenti kişinin kendini memnun edebilmesi, çok kısa bir tanımla yaşadığından mutluluk duymasıdır. Meslek ya da iş başarısı büyük kazançlarla sonlansa da, kişilik bilakis aynı mutluluğu yakalayamayabilir; çevreden yönlendirmeler, piyasa şartları, değişen dünya düzeni de ciddi etkilerde bulunacaktır. Günün sonunda, hayata sosyalist başlayıp vahşi düzene ayak uyduranlar, büyük refah hedefleyerek yola çıkıp, fakir ama salt mutlulukla tamamlayanlar kendi içinde bir denge oluşturur. Bu denge sürdürülebilirse, ortam hala yaşanabilir demektir.

Tarih yeni açılan yola doğru akar
Zaman zaman öğrencilerle sohbet ediyorum, yukarıda saydıklarımdan ötesini bekleyen pek çıkmıyor, oysa heyecanlılar. O nedenle seçeneklerin belli olduğu bir ortamda, amaç insanın kendini mutlu edebilmesiyle, bu hedefin kendisi değil, “hedefe varma sürecinde” duyulan heyecandır. Biraz şansınız da varsa, varılamayacak hedef zaten yoktur, büyüklük ve zaman bizim koyduğumuz kıstaslardır. O nedenle amaç menzil değil, yolculuğun kendisi olmalıdır. En büyük çalışma istekleri eve giderken ortaya çıkar, eve girip kapının çekilmesiyle sonlanır. Oysa en iyi makaleler yolda düşünürken, en iyi projeler laklak ederken belirir. Seçim de sizin yol ayrımlarından hangisini tercih etmiş olduğunuz gibi görünür, ama sizi götüren yol zaten bellidir, güzergahı ve sınırları önceden belirlenmiştir.
O zaman elinizde heyecan ve mutluluk yaratmanın tek geçerli yöntemi kalır. Kendinize sonu belli olmayan yeni bir yol açmaya çalışırsınız (mesela Afrika’da bisiklet turuna çıkarsınız).
Doğruluğuna inananlar sizi takip eder, seçim artık onların sorunudur. Ama tarih istisnasız yeni açılan yola doğru akar.
(Bu yazı Afrika’da pedal çeviren gazeteci arkadaşımız Hasan Söylemez’den alınan ilhamla yazılmıştır. Bütün ülkelerini gezdi, bütün insanlarını gördü, ama yolu hiç bırakmadı. Hikayesi çok daha detaylı anlaşılmayı hak eder, bu bir başlangıç yazısı olsun. Bir tepsi fıstıklı baklava da geçen haftadan borcumuzdur.)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir