Aslında çok ilginç bir şeydir, çünkü yapısal olarak ağaca benzer bir özellik gösterir, ama meyve biçimine baktığınızda aslında baklagiller familyasına dahil görünür. Keçiboynuzunu değerli yapan belki de budur, ama baklanın aksine çekirdekleri yenemeyecek kadar serttir, başka amaçlarla kullanılır. Meyvenin bakla için kabuk sayılacak yuvası yenir ya da kullanılır. Bu bölge aslında çekirdeklerin korunması için mevcuttur, başlangıçta yeşil olmakla birlikte olgunlaştıkça kararıp bildiğimiz koyu kahverengi görüntüsünü alır. Tarihteki kullanımı ise çok eskidir, hatta tıbbi bitkilerden biri olarak kabul edilmiştir. Nasıl kestane de bu şekilde kabullenilip yaygınlaştırılmışsa, keçiboynuzu da özellikle solunum yolları hastalıklarının tedavisinde kullanılmıştır. Yenilen kabuk kısmı etki olmakla birlikte serttir, tadı ise kendine özgündür. Baskın bir tadı alamayabilirsiniz, lakin diğer meyvelerin aksine çok fazla şeker barındırmaz, liften zengindir. Dolayısıyla “bir damla bal için bir çuval keçiboynuzu” yakıştırmasını hak eder, değeri de aslında buradan gelir. Kan şekerini etkileyebilecek kadar serbest şeker barındırmaz, ama mineral açısından çok fazla zengindir.
Keçiboynuzu mineral kaynağıdır
Kulağa garip geliyor değil mi, oysa kalsiyum, magnezyum, çinko ve fosfor içeriği çok yüksektir. Bunlardan çinko pek çok vücut işlevinin sürdürülmesinde elzemken, fosfor ise enerji metabolizması için gereklidir. Dolayısıyla pekmez haline getirildiğinde, ki çok kolay değildir, üzüm pekmezine üstünlük gösterir. Günümüzde değeri anlaşıldıkça tüketimi de artmakta, ama türev ürünlere de dönüştürülür. Mesela una çevrilirse unlu mamullere üstünlük sağlar, endüstri genellikle kakaonun girdiği ürünlerde kullanır, ama siz evde yaptıklarınızda da keçiboynuzu unundan faydalanabilirsiniz. Nedendir bilinmez, bağışıklık sisteminin düzenlenmesinde çok olumlu etkileri bildirilmiştir. Beri yandan erkeklik hormonunun miktarını yükselttiğini, dolayısıyla dolaylı etkiler yaptığını söyleyen çalışmalar da vardır.
Solunum yolları enfeksiyonlarında kullanımı
Geleneksel tıpta akşamdan ıslatılan birkaç keçiboynuzu cezvede pişirildiğinde bu etkinin gözlemlendiği bildirilir, astıma iyi geldiği genel kabul görmüştür. Bunun hem yapımı kolaydır hem de bir zararının olmadığı açıktır, alerjisi olan çocuklarda fayda sağlar. O nedenle ilaca başvurmadan önce tercih edilebilecek güvenli ve etkili seçeneklerden biridir. Ama beri yandan kurutulmuşunun yenmesi de keyiflidir, çekirdeklerine dikkat etmek kaydıyla, zira çocuklar yutabilir. İçerik E vitamini açısından da zengindir, soğuk algınlıklarında doğal E vitamini kaynağını oluşturur. Bizim ülkemiz gibi Akdeniz coğrafyasındaki ülkelerde bol yetişebiliyor olması avantajımızdır, genellikle kendiliğinden biter, siz de faydalanırsınız.
Yerken fazla sert ve lifli gelir, ama özellikle kabızlık gibi sorunların giderilmesinde bu lif faydalı olur. Lif bağırsakların beslenmesi için de gereklidir, günümüz gıdasının liften fakir ve rafine olduğu açık, sindirim sistemi sorunlarının önemli bir kısmının nedeni budur. Oysa keçiboynuzunda bu lif doğal olarak var, un haline getirseniz de kaybolmaz ve kütle etkisi yaratır, bir yandan beslerken, diğer yandan da sindirim sistemini düzenler.