Yüksek gelirin harcanamaması açmazı

Bir önceki yazıyı ayda beş milyon para kazanabilen birinin açmazı olduğunu söyleyerek bağlamıştık. Çoğu öğrencinin gülümsemeyle karşılayarak “ev, araba alırım ve gezerim” diye yanıtladığı harcama planı, aslında sürdürülemeyen bir sürece işaret eder. Kimse kimseye durup dururken ayda beş milyon lira maaş vermez, veriyorsa bunun karşılığının alınması zorunludur. Bu derecede bir maaş kamuda söz konusu olamayacağı gibi Türk Hava Yolları’nın en üst düzey görevlisinin maaşı bile bir buçuk milyon lira civarındadır. Buna karşılık vatandaş bu parayı da eleştirir, “nasıl olur da ben ayda elli bin lira alıyorken öyle bir maaş verebiliyorlar” diye serzenişte bulunur. Sorunun cevabı gayet basittir, genel müdür düzeyinde biri çok fazla sorumluluk sahibidir, dolayısıyla bu maaşı alırken aslında sorumluluğunun bedeli olarak ücretlendirilir.

İyi bir konuma gelmiş doktor ise bu rakamın çok üzerinde aylık gelir elde edebilir ve ucu açıktır. Daha önce de anlattık, bugün iyi bir cerrahın bir batın ameliyatı yapmasının bedeli beş yüz bin liranın altına inmez, rakam kulağa yüksek gelebilir, ama dolar karşılığı olarak baktığınızda makul görünür. Söz konusu ameliyattan ayda sekiz tane yaparsa kazancı dört milyon lira olacaktır. Genel müdür için söz konusu olan risk burada da geçerlidir, yani cerrahi işlem birkaç saatlik uğraşı ile bitmez, hasta iyileşirken komplikasyonlar çıkabilir, çok da nadir değildir, cerrah bütün bu sorumlulukları üstlenir. 

Çarkın her zaman dönmesi zorunluluğu

Çok daha az riskli alanlar, bunlar genellikle kozmetik tıbbın sınırlarındadır, yine bu düzeyde bir aylık kazanç elde edebilir. Bugün bir dolgu uygulamasının bedeli on bin lira civarındadır, uygulama süresi kısadır, abartmazsanız sorunlu bir görünüm de elde edilmez. Bir seansta birden fazla alana dolgu yapılabilir. Üstelik cerrahın bir kerelik operasyonunun aksine, dolgu zamanla tükeneceğinden iş bir miktar kuaför yaklaşımına döner. Uygulamadan memnun kalan biri birkaç ay sonra boşalan alanı yeniden doldurtmaya geldiğine iş de süreklilik kazanmaya başlar.

Doktorun açmazı bu nedenle paranın kazanılmasında değil, harcanmasında ortaya çıkar. Kazanç ev, araba gibi ihtiyaçları karşılar, ama süreklilik söz konusu olduğunda bir aylık bir gezi hayal etmek söz konusu olmaz, çünkü arandığınızda bulunmazsanız size gelen hastalar tercihlerini başka doktordan yana kullanmak zorunda kalır. Kazancın değişmemesini isteyen uzmanlık alanları tam da bu nedenle kısıtlı sayıda asistan kadrosu açar. Bazen de alana yeni girmiş ve yeterli olan diğerleri, “günde üç hastadan fazla göremem” deyince başkasında yığılmayla sonuçlanacak bir süreci başlatır. Dört gün için 200 hasta garantili yurtdışı angajmanları bile olasıdır. Alanın kısıtlı uzman barındırması durumunda bu zahmetin hasta başına bedelinin bin doların altında olamayacağını varsayarsanız kazancın ne boyutta olduğu rahatlıkla hesaplanabilir.

Kazanç ve bilimsel faaliyet ters orantılıdır

Çoğu doktor düzeni bozmamak adına içine girdikleri bu kısır döngüyü sürdürürken elbette bilimsel faaliyetlerini de sınırlamak zorunda kalırlar. Hem para kazanıp hem de ciddi bilimsel faaliyet mümkün değildir. Üstelik harcanamayan para bir tarafta birikmeye başlar, bu da başka bir sorundur, gereksiz lüks harcamalarla tüketilmeye çalışılır, yani arabanın modeli yükselir, ikincisi, hatta üçüncüsü satın alınır, daha lüks yazlıklar edinilir, ama bunların keyfini çıkaracak zaman bulunmaz.

Varlığının keyfini gerçekten sürebilen kişi sayısı çok azdır. Bunlar daha çok öncekilerin büyüttüğü ve kurumsallaştırdığı işin başına gelen veliahtlar olarak bilinir. Eğer “yönetmek hevesine” kapılarak sistemi bozmazlarsa öncekilerin kurdukları sistemin keyfini rahatlıkla sürerler. Ama müdahil olurlarsa ya da konuma kendilerini kaptırırlarsa başlarına gelecek olan açıktır…

Şimdiden çok güzel, sağlıklı, keyifli ve mutlu yeni bir yıl diliyoruz…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir