Trompet sevdası

Tıp konusunda yazmaya çalıştıklarımın bir aşamasına geldim. Bu aşama bir yandan yaklaşık on beş yıldır beklemekte olan kağıt yığınlarının atılması cesaretini getirse de, beri yandan anlatılmak istenenin zorluğu sessiz varlığını koruyor. İnsanların algıları temel olarak duyularıyla uyarılır, oysa duyumsananın akılda bir şeye dönüştürülmesi her zaman aynı olmadığı gibi, anlatımın sonrasından kaybolarak uçup gidebilir. Anlatılanın anlaşılması kısmını özellikle vurguluyorum, bu eylem benim kısmen ve geçici olarak yapabildiğim bir üst melekeyi gerektiriyor. Ben bu üst melekenin varlığına hayatımın en coşkulu dönemlerinden biri olan tıp dördüncü sınıfta vakıf oldum.

Dördüncü sınıfta aslında iflas ettiğimi kabul ettim, dersler açısından en azından konkordato dönemiydi. Bir zaman dilimi içinde kendimi geliştirmem gerekiyordu, zamanı iyi kullanarak hatırı sayılır aşamalar kaydedebileceğimi anlamıştım. Nitekim öğrendiklerimin önemli bir kısmını dördüncü sınıfın birkaç aylık döneminde pekiştirdim. Ama o zaman diliminin kendimi aştığımı düşündüğüm uğraşısı trompet çalmak becerimi ilerletmek oldu.

Elbette ailemin yanındaydım, fakülteye girerken aldığım bir trompet vardı. Başlangıç aşamasında biri için trompet çok zor bir uğraşıdır, dudağın doğru sesi çıkarmasını öğrenene kadar genellikle inek böğürtüsü tonları oluştuğundan, apartman sakinleri bir süre sonra eve inek alıp almadığımızı sormaya başladılar. Haklıydılar, ne var ki bir kere alıp başlamıştım. Daha az ses çıkararak, en azından bu kadar usturupsuz seslerin çıkamadığı bir gitarı neden seçmediğimi hala bilmiyorum, farklı bir şey yapmaya çalışmak cinsliğinden olsa gerek. Belki de o zamanlar caz merakım vardı, (fotoğrafını eklediğim) Louis Armstrong ya da Wynton Marsalis’in etkisinde kalmış olabilirim.

Olayı daha iyi anlatabilmek adına trompeti biraz betimleyeyim. Bu alet aslında uyarı amacıyla çalınan bir müzik enstrümanıdır. Temel model sadece düz borudur, tuşlar yoktur, kalk sesini, hücum sesini, uyarı ya da matem ezgisini başarıyla çalabilir. Tuşlu modellerin becerisi ise daha yüksektir, bu nedenle müzik amacıyla kullanılır. Trompet katlanmış borular sisteminden oluşan üflemeli çalgılar içerisinde ortalarda bir yere oturur. Ortalarda dememin nedeni benzer mantıkla çalan obua, trombon gibi müzik aletlerine göre boyut olarak taşınabilirliği daha kolaydır. Bu üflemeli müzik aletlerinin hepsinin ortak özelliği ise borunun ağızlığına doğrudan üflediğinizde aslında ses çıkamamasıdır.

Flüt örneğinden devam edeyim, bize ortaokulda aldırılan flütler üflerseniz ses çıkaran bir düdük sistemine sahiptir, siz borunun üzerindeki delikleri kapatarak sesin tonunu rahatlıkla değiştirebilirsiniz. Oysa gerçek bir yan flütte ses yoktur, çalan onu dudağına yaslar ve sonra nefesini ağızlıktan sektirerek sesin dolaylı olarak çıkmasını sağlar. Bu dudağın gerginliği değiştirilerek tonların değiştirildiği bir sistemdir. Aynı şey trompet için farklı biçime geçerlidir, dudak ağızlıkla sıkıştırılır ve sonra titreştirilmeye uğraşılır. Bu titreşim sesin pes ya da tiz olmasını sağlar, ama aynen keman gibi, doğru titreşimi vermezseniz doğru sesi de çıkaramazsınız.

Başlangıçtaki inek sesini bir süre sonra halletsem de ses şiddeti ciddi bir sorundu; içi süngerle kaplı bir kutu yaparak ses sorununu çözmeye çalıştım. Trompeti kutuya üflüyordum, o da sesin önemli bir kısmını emiyordu. Ses meselesini kulaklıkla kökten çözebilecek, gitar ya da kemanda olduğu üzere bütünüyle elektronik, yani tambura içermeyen trompet modelleri ya hiç yapılmadı ya da en azından o zaman yoktu. Çok sonraları borunun ucuna takılıp sesi elektroniğe çeviren bir şeyler olduğunu söyleseler de Yüksek Kaldırım’da bulamadım.

Bilimde olduğu üzere, trompet ya da hangisi olursa olsun bir müzik aleti çalmak da disiplin meselesidir. Siz çalmayı uzun süre bırakırsanız dudaklarınız gerilimini yitirir, elleriniz tutuklaşır, ses patlayıcı tınısından çıkar. Benim başlangıç aşamasında zaten temel bir sorunum vardı, nota okumak. Üstelik nota okunmakla kalmamalı, dudak ve eller doğru ritmi de bularak üflenmeliydi. Zaten ilk trompet denemem bu nedenle fakülte dördüncü sınıfa kadar rafa kaldırılmış oldu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir