Avrupa’nın en büyük gıda ve içecek toplantısı olan FoodDrinkEurope’un bir gün sonrasında Şekerli Mamul Üreticileri Derneği (ŞEMAD) ve AB Çikolata, Bisküvi ve Şekerleme Sanayicileri Derneği (COABISCO) tarafından şekerin geleceği üzerine bir panel düzenlendi. Toplantının açılış konuşmalarından birini gerçekleştiren TBMM Tarım, Orman ve Köy İşleri Komisyonu Başkanı İbrahim Yiğit, AB mevzuatına uyumlulaşma sürecinde gıda güvenliği konusunun başta geldiğine dikkat çekerek, Türk şekerleme ve çikolata sanayinin güvenli ürünler ihraç etmek konusundaki duyarlılığını dile getirdi. ŞEMAD’ın küresel ve ulusal gelişmeler yakından takip etmesinden gurur duyduğunu belirten Şahin, böylelikle şeker politikalarının dünyadaki mevcut ve beklenen koşullar göz önüne alındığında uğrayacağı olası değişikliklerin daha net belirlenmesinin kolaylaştığını söyledi. ŞEMAD 228 milyon dolarlık ithalatı, buna karşılık 841 milyon dolarlık ihracatı (yüzde 368 dış ticaret karşılama oranı), yıllık 700 bin ton üretimi ve 1116 işletmede toplam 23 bin 319 kişiye sağladığı istihdamla büyük bir ekonomik sektörü temsil ediyor. Bu üretim kapasitesinin ambalaj bir yana bırakılacak olursa, yüzde 95’lik girdisi tarımdan sağlanıyor. ŞEMAD Kurumsal İletişim Direktörü İlknur Menlik’in verdiği bilgilere göre AB’nin ticaret partnerleri arasında 7. sırada yer alıyorlar, ancak ciddi bir büyüme potansiyeli taşıyorlar. Bunun en önemli gerekçelerinden biri de Türkiye’nin birçok sektörde küresel şirketlerin üretim, Ar-Ge, lojistik, ihracat ve hatta yönetim üssü haline gelmiş olması. Ancak ilişkinin geliştirilebilmesi için AB ile tam uyumlu mevzuatın gerekli olduğunun altını çiziyorlar.
Şeker kırılgan bir endüstri kolu
Buna karşılık şeker üretimi piyasa şeker fiyatlarının çok yüksek, stokların da sınırlı olması nedeniyle bir yerde marjı dar, kırılgan bir endüstri kolunu oluşturuyor. AB’nin bunu dikkate alarak şeker kotalarını (temel olarak şeker pancarı ve nişasta bazlı şekeri de kapsayan üretim kotaları) 2015’e dek kaldırması isteniyor. Şeker Kullanıcıları Uluslararası Komitesi (CIUS) Başkanı Robert Guichard’ın verdiği bilgilere göre “gelişen ve her geçen gün değişen dünya dinamikleri doğrultusunda şeker pazarındaki serbestleşme politikaları çok dikkatli hazırlanmış geçiş politikaları ile belirlenmeli. CIUS Başkanı Guichard çalışma alanına 1991 yılında satış görevlisi olarak başlamış. Bugün gelinen noktada komisyonun şeker ve izoglikoz (kuru halde ağırlık itibarıyla en az yüzde 10 früktoz ihtiva eden, glukoz veya polimerlerinden elde edilen ürün) kotalarına 2015 yılında son verecek olan şeker sektörü reformu ile ilgili taslak çalışmasını desteklediklerini belirtiyor. Buna karşılık çiftçiler ve şeker endüstrisi temsilcileri düzenlemede 2020’nin beklenmesini önermekteler. AB’nin 2006 reformuna göre, gıda endüstrisinde şeker üretimi kotaya tabi. Çiftçilerin çoğu yüksek rekabetçi, AB’nin yüzde 95’i dünya ortalaması olan 8.5 ton/ha’ın üzerinde üretim yapıyor. Guichard sözlerini şöyle sürdürüyor: “Avrupa’da şeker fabrikaları çok modern ve yıl boyu işliyorlar, pancar şekeri üretimi 13.3 milyon ton, çünkü kotaları var. Buna karşılık rafinericiler çok muzdaripler, çünkü pancar işleyicileriyle rekabet halindeler, kapasitelerinin çok altındalar, bu nedenle kotalarının ortadan kalkması gerekiyor. Böylelikle arz güvenliği sağlanacak ve rekabetçilik artacak, çünkü LMC International’a göre (sektörün önde gelen danışmanlık kuruluşu) kota kaldırılırsa üretim de artar. Küresel şeker ihtiyacı ise her yıl 3.4 milyon ton artıyor”. DG AGRI’den Martin Van Driel de benzer yaklaşımı vurguluyor. Van Driel, Avrupa’da şeker fiyatının yüzde 36 aşağı çekilmesine karşılık hala dünya fiyatlarının iki katı seyrettiğini, bu nedenle 30 Eylül 2015’in kotanın kalkması için limit tarih olduğunu, eski politikalardan kalan tek şeyin şeker olduğunu, bunu da kaldırmak istedikleri belirtiyor. Bunun devlet yardımı olmadan da başarılabileceğini söyleyen Van Driel, 2015 sonrasında referans fiyatlarının kalkacağını, isteğe bağlı depolama yardımı yapılacağını, minimum pancar fiyatının kaldırılacağını öngörüyor. Buna karşılık on yılda bir “rahatsızlık maddesi” denen bir düzeltme var.
İzoglikoz kullanımının artması bekleniyor
Guichard’a göre, izoglikoz buğday ve mısırdan elde edildiğinden, izoglikozun kullanılması içeriğin de değişeceği anlamına geliyor. Bu durum yeni yatırım gerektiriyor, o nedenle başta değişiklik olması beklenmiyor, ama bir süre sonra izoglikozun kullanımının artacağı tahmin ediliyor. Türkiye’deki üretim konusunda bilgi veren TGDF Başkan Vekili Rint Akyüz ise ülkemizde bugün kurulu kapasitenin 932 bin ton olmasına karşılık, ancak yüzde 30 kapasite ile çalışıldığının altını çiziyor. Ancak Avrupa’da kota sıvı şekerin kuru maddesi üzerinde saptanıyor, buna karşılık Türkiye’de sıvı şeker ağırlığından hesaplanıyor. AB’deki kota hesaplama ölçütleri Türkiye’deki şartlara çevrilirse mısır şekeri kotası 5 milyon tona karşılık geliyor, yani yüzde 46’yı buluyor.
Ülkemizde şeker başlıca şeker pancarı ve mısırdan üretiliyor. 2001 yılında çıkartılan 4634 sayılı Kanun arz-talep ilişkisini kotayla dengeye oturtmayı amaçlamış. A kotası 2009/2010’da yaklaşık 2.5 milyon ton pancar şekeri olarak saptanmış, nişasta bazlı şeker satış kotası ise yüzde 10.8. Buna karşılık AB’de sadece izoglikoz kotası var, bu kota da kuru madde bazında hesaplanıyor. İlknur Menlik’in tahminlerine göre Türkiye de olasılıkla AB’de 2015’te gerçekleştirilmesi amaçlanan şeker kotalarının kaldırılmasından etkilenecek, sektörün rekabet gücü için bu kaçınılmaz bir durum. Üretim planlaması devam etmekte, bu yaklaşıma göre 2015’te kotanın kalkışı Türkiye’nin de lehine olacak.
Önemli not: Yukarıda anlattıklarım Avrupa’da şekerin geleceğinin ekonomik boyutunu aktarmak amacıyla kaleme alındı. Ne var ki konunun elbette bir de sağlık boyutu var, bunu ayrıca tartışacağım. Çünkü toplantıda “bir kez bile geçirilmese de” izoglikozun diğer adı früktozdur.