İnsan ne kadar temiz olursa olsun, mutlaka mikroorganizmalarla birlikte yaşamak zorundadır, zira vücudun dengesi mikroorganizmalar aracılığıyla kurulur. Bu doğal bakteri örtüsü ciltte, sindirim ve üreme kanalında bakteri toplulukları (koloni) olarak daha doğum sonrasında anneden “emanet” olarak kazanılır, korunması gerekmektedir. Mikroorganizmaları “vücudumuzu her an işgal etmeye hazır düşmanlar” olarak gösteren endüstriyel mantık, ürünlerinin pazar hakimiyetini bu “gözle görünmeyen düşman” mantığı üzerine kurar. Bir yandan gıda alanında sterilizasyona varan hijyen hedeflenir (raf ömrü gıda içeriğini de bozmak pahasına uzatılır) ve bu durum ambalaja endekslenir. Mesela sosis, sucuk gibi ürünlerde “biz bağırsak kullanmadan hijyenik üretiyoruz” diyebilirler, oysa sucuğun üretimi mayalanma üzerine kurulu, bakteri olmadan üretilemez, sucuk taklididir. Hatta yüzyıllardır evde kaynatılarak hazırlanan kışlık konserveye “ölümcül mikrop üreyebilir” yaftası bile dolanabilir.
Evet, asgari hijyen gereklidir, ama bunun hiç mikrop kalmayan “sterilizasyon” düzeyine genişletilmesi sağlıklı bir yaşam açısından tamamen yanlıştır. Örneğin derimizin üzerinde bir mikroorganizma örtüsü vardır. Bunu vücudunuzu sabunla yıkayarak gerektiği biçimde temizleyebilirsiniz. Ancak mesele antibakteriyel sabunlara ve duş jellerine geldiğinde durum değişir. Bu tür sabunlar bakterileri öldürecek kimyasal bileşikleri içerir. Bu düzeyde bir temizlik ancak ameliyathane koşullarında gereklidir, çünkü bir canlının içi açılmaktadır. Konunun önemini bir örnekle anlatalım, her sabah yolculuk ettiğim Taksim-Topkapı dolmuş hattından bir arkadaşımız ellerinin kaşıntısından uyuyamadığını söyledi. Konuyu biraz deşince, eve hijyenik sıvı sabun aldıkları anlaşıldı. Sonuç, normal sabuna dönüldü ve ellerinin kaşıntısı da dört gün içerisinde geçti.
Çocuk dış dünyayla doğal ortamında tanışmak zorundadır
Tamamen steril koşullarda yaşamanın sağlığın kaybına neden olacağı bu kadar açıkken, özellikle ev kadınları televizyonlar aracılığıyla hijyenik ürün bombardımanına tutulmaktadır. Bunun bir ucunda tamamen kimyasal temizlik malzemeleri, diğer ucunda ise buhar püskürten temizlik gereçleri yer alır. Oysa insanın evi mikroorganizma örtüsü açısından “saklı bahçe” özelliği göstermektedir. Bu mikroorganizmaların büyük bölümü havada yaşar, ama sentetik olmayan her türlü ürünün üzerinde de varlıklarını sürdürürler. Bunların sentetik malzemeler ve aşırı hijyen ile ortadan kaldırılmaları eninde sonunda bizim vücudumuzun dengesini bozar.
Şöyle düşünün, çocuğunuz bütün gün bu hijyenik ortamda, oynayacağı bir sokak arası toprak arsa bile yok ve hafta sonlarını da AVM’lerin aynı hijyenik koşullarında geçiriyor. Çocuğun kreşe ya da okula başladığında hastalanması elbette rastlantı değildir. Dış dünyayla hiç karşılaşmamış ve kendini hazırlamamış bir beden, ilk karşılaşmada ağır hastalanır. Köy ortamında yetişen çocukların kolay kolay hastalanmamalarının olası nedeni de budur, zira sürekli dış dünyanın bir parçası olarak yaşarlar. Beri yandan parklardaki “kum havuzlarının kaldırılması” da başlı başına hatadır. Otistik çocuklar “en büyük ilerlemeyi” deniz kenarında kumda oynarken göstermektedir.
Tablonun genel adı “hijyen sendromudur”
Sterillik düzeyine varan aşırı hijyen saplantısının olası sonuçlarından biri çocukluk çağı astımıdır. Bu hastalık bizim ülkemizde de çok ciddi artış içerisindedir. Nitekim bir asistanımız artışa üç yıl içerisinde bile kendi gözleriyle tanık olduğunu açık bir şekilde dile getirmiştir. “Daha çok hijyen” dayatmasıyla evin her tarafının steril hale getirilmesi bu artıştan olasılıkla birinci derecede sorumludur. Benzer durum “atopik egzama” olarak adlandırılan cilt rahatsızlığı için de söz konusudur. “Elinizdeki bakterilerin yüzde 99’unu yok eder” söylemiyle yola çıkan bu sabunların banyo amaçlı kullanılanları da bulunmaktadır. Halbuki bu sizin cildinizdir, mutfak tezgahı, banyo zemini değil. Dahası aşırı hijyen, insanın kendi vücuduna karşı bağışıklık reaksiyonu gelişen pek çok “otoimmün” hastalık için de risk faktörüdür. Vücut dış dünyayla dengede kalabilmek için mikroorganizmalarla düzenli karşılaşmak zorundadır. Bu karşılaşma aşırı hijyen ve sentetik ev döşeme ürünleri nedeniyle gerçekleştirilemezse, vücudun aşırı reaksiyonu dengeleyecek gerçek gıda da verilmiyorsa çocuğun hastalanması kaçınılmazdır. Aşırı hijyenin hasta ettiğine dair görüşe “hijyen hipotezi” adı verilmektedir.
Not: Fotoğraflar Milli Eğitim Bakanlığı Mimar Sinan İlkokulu ve Asyadan Esintiler sitelerinden alınmıştır.