Geçtiğimiz ay duyurusunu yaptığımız Beyin Takımı: “Bir Sonraki Kuşak” Tıpta Rönesans Mümkün mü? başlıklı program, son iki günü tatille kısalsa da, 21-25 Ağustos tarihlerinde beş gün olarak gerçekleştirildi.
Program İstanbul Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Sami Zan’ın anısına düzenlenmişti. Prof. Dr. Sami Zan, bizim tıp fakültesi eğitim yıllarımızda verdiği derslerle hepimizde unutulmayacak anılar bırakan Anatomi Anabilim Dalı öğretim üyemizdi. Sınıfının birincisi olmasına rağmen, koşullar gereği eğitim ve öğretim yaşamını anatomi alanında sürdürmüştü. Ama Sami Zan’ı şahsına münhasır yapan, derslerinin önemli bir kısmını tıp eğitiminin ve mesleğinin zorluğuna dair anlatımlara ayırmasıydı. Bize tıbbı bir meslek olmanın ötesinde bir yaşam biçimi olarak anlattı, tarih, sosyoloji, sosyal yaşam (o öyle demese de, antropoloji) gibi alanların birbirinden ayrılamayacağını vurguladı. Derslerinde kullandığı bu anlatım özelliği nedeniyle sadece tıptan değil, hukuk, askeriye, iktisat gibi alanlardan da dinemeye gelen çok sayıda öğrencisi oldu. Bugün de adı İstanbul Tıp Fakültesi dersliklerinden birinde yaşamaktadır, İstanbul Tıp Fakültesi Dekanlığı ve Öğrenci İşleri’ne bu dersliği tahsis ettiği için müteşekkiriz.
Program nasıl ortaya çıktı?
Anatomi dersi teorik anlatımların yanı sıra, “kadavra” olarak adlandırılan uygulama dersleriyle yürütülür. Bu derslerde insan anatomisi doğrudan kadavralarının kesilmesiyle (diseksiyon) incelenir. Öğrenciler gruplara ayrılarak, o zamanlar yirmi öğrenciye bir kadavra düşecek biçimde, anatomiye hakim asistanlar ya da gönüllü öğrencilerden oluşan “demonstratörler” (gösterenler) sayesinde eğitim alırlardı. Ancak iş beyin gibi küçük bir organın incelenmesine geldiğinde, yirmi kişinin bu organı layıkıyla incelemeleri mümkün olamazdı. Sami Zan her bir gruptan seçtiği gönüllülere sömestr tatili boyunca tam gün beyin diseksiyonunun nasıl yapılması gerektiğini ve görülebilecekleri aktarırdı. İşte bu gönüllü ekibe de Beyin Takımı adı verilirdi. Beyin Takımı’nın görevi, doğrudan Sami Zan’dan dinleyerek öğrendiklerini gruplarının diğer üyelerine anlatmalarıydı. Programın “Beyin Takımı” olarak adlandırılmasının nedeni budur.
Buna karşılık 21-25 Ağustos tarihleri arasında düzenlenen program elbette bir anatomi programı olmadı. Bu programın genel amacı tıpta aşırı uzmanlaşma nedeniyle birbirinden kopuk gerçekleşen gelişmelerin birleştirilmesi oldu. Botanik, zooloji, farmakoloji, yoga, elektromanyetik tedaviler gibi alanları da kapsayacak bir ortak yorumun mümkün olup olmayacağı değerlendirildi. Program tıpta zaten anlatılmış olanların kısa bir tekrarı da değildi, en az bir yüz yıldır tıp, hatta genel bilim müfredatından çıkartılmış olan bakış açıları irdeelendi. Okunabileceklerin farklı bir yorumunun da mümkün olabileceği, kökten bir değişikliğin olası olduğu anlatılmaya çalışıldı, “Bir sonraki kuşak” ile de “Tıpta Rönesans mümkün müdür?” sorusunun yanıtı arandı.
Program amacına ulaştı
Sadece internet duyurusu ve kampus içi afişlerle duyurulan programa bütün Türkiye’den yaklaşık 70 kişi başvurdu. Başvuranların meslekleri lise öğrencisinden, konuya meraklı alan dışı pek çok kişiyi (hukuk öğrencisi, mimar, ev kadını, beslenme diyetetik, tıp, eczacılık, spor hekimliği vb.); yaş dağılımı ise on beşten yetmişe dek bir aralığı kapsıyordu. Derslere ortama katılım beş gün boyunca 50’nin altına inmedi. Sabah 08.45 gibi başlayan program, 16.00’dan önce sonlandırılamadı.
Sonuç olarak katılımcılar, lise öğrencileri de dahil, hayata bakış açılarının değiştiğini söylediler, yani program amacına ulaştı.
Gerek katılımcı, gerekse anlatıcı olan herkese ve programın gerçekleşmesine tam destek veren İstanbul Tıp Fakültesi Dekanlığı’na içtenlikle teşekkür ediyoruz.