Bilim camiası özellikle tıp alanındaki en makbul okunacak bilginin bilimsel makaleler ya da “textbook” olarak adlandırılan kalın ciltlerde olduğu yanılgısına girer. Bunlar da elbette bilgi taşır, ancak popüler bilimsel kitapların aktardığı geniş bakış açısı ve sıra dışı tutkudan nasiplerini almazlar. Kalın ciltler daha çok yakın dönem tarihçesi olarak nitelendirilebilecek makale derlemelerini sunar. Makalelerin ise bilimsel derinliği zaten layıkıyla sığdır. İyi bir düşünce zeminine kurgulanmamış seçeneklerin birbirlerine üstünlüğünü sınayan, bir o kadar da masraflı ve zahmetli çalışmaların raporu olmalarına rağmen, “denedik ve biz de böyle bulduk” çıkarımlarının ötesine geçmezler.
Kurgunun katkısı
Oysa popüler bilim kitaplarında durum tamamen farklıdır; yazarları genellikle o alandaki en iyilerden biridir, ama daha önemlisi anlatmak istediklerini bir kurgu çerçevesinde sunar. Kurgu meraklı okurun terimler ormanında kaybolmadan öğrenebilmesinin en geçerli yöntemidir. Anlatılanların bütünü çok yenidir, kuru bir bilimsel raporun aksine okuması lezzetli bir örüntüye sahiptir. Atıfta bulunulan makaleler aslında yine aynıdır, bilgiler kitabın arkasında her bölüme ait onlarca, toplamda yüzlerce bilimsel makalelere atıfta bulunarak desteklenir. Okura yabancı gelebilecek terimler dipnotlarda açıklanır, iyi çevirmenler gerekli gördükleri noktalarda kendi katkılarını da esirgemezler.
Böylesine iyi aktarılmış bilgi kümesinin o alanda faaliyet gösterenlerce karşılık bulmaması kuşkusuz ironiktir; ama özellikle öğreticilerin okumamalarının getirdiği bilimsel kırılmanın ne kadar derinleştiğini yine öğrencilere sorulan basit sorularla ölçmek mümkündür. Kendi alanımızdan aktaralım, günümüzde anne karnındaki bebek dahil mikrop içermeyen bir noktanın bulunmadığı artık kesin kabul görse de, akciğer ya da idrar kesesinin steril olduğu varsayımı tıpta hala değişmeyen dogmatik durumdur.
Bilginin eskisi yenisi yoktur, yeni yorum her ikisinin senteziyle doğar
Sakın “bunların bilinmesinin ne önemi var” demeyin, çünkü sorun tam da buradadır, ilim ve bilimin varlığı dogmayı kırmak tutkusunun eseridir. Okumak insanı bilgilendirmekle kalmaz, sıra dışı durumlara karşısındaki eylem yeteneğini de artırır. Tek tek bilgiler birleştirilmedikleri sürece hafızada daha çok yer kaplayacak ve kuşkusuz unutulacak “mem” kırıntılarıdır. Oysa bilimin ilerlemesi bilgilerin artması ile değil, birleştirilip yorumlanmaları sayesinde mümkün olur. Popüler bilim kitaplarının o alanda okutulan ders kitaplarına olan tartışılmaz üstünlükleri budur, size birleştirilmiş bilgilerden yola çıkıp yeni bir bakış açısı sunarlar.
Tam da bundandır, Adem ve Havva alegorisiyle başlayan dersler önerilen okuma seçkisiyle tamamlanır. Önerilen kitapların hepsi daha öncesinde benim okuduklarımdır; tavsiyeler anlatıcının hem içerik hem de teknik değerlendirmesinden geçmiştir. Ve elbette genel kanının aksine “bilimde son araştırmalar” diye bir kavram da yoktur, araştırmalar her zaman sürer. Ama bilim esas çok eski tarihli makale ya da kitaplar yeni bulgular ışığında okunduğunda varılabilecek bambaşka yorumlarla ilerler.
Üstelik dünyanın düz değil de yuvarlak olduğu bile bir bilimsel dergide yayınlanarak ispatlanmamıştır.