Bilimsel gelişmenin orijinal düşünce geliştirmesi aslında “kale ya da yale” anahtar mantığına benzemez. Kale anahtar genellikle odalarda kullanılan basit dişler içerir, eksen dişlerin karşılıklarının sabit olması mantığına bağlıdır. Yale anahtara ise anahtarın ayrıca eksensel girintileri, daha sık ve değişken yivleri vardır. Bu sistem açmayı sağlayacak uygun pozisyonu çok daha yüksek bir kombinasyona sokar, dolayısıyla ekseni girintilerden oluşan anahtar her deliğe girmediği gibi, yivlerle birlikte çok farklı kombinasyonlar içerebilir. Yine de genel mantık aynıdır, İtalyan olarak adlandırılan anahtarlar ise iki eksen içerdiğinden bu olasılıkları katlar.
Biz bilimde anahtar alegorisini sadece anahtar-kilit uygunluğu mantığıyla kullanırız. Oysa aynı mantıkla manyetik anahtarlar yapılması da mümkündür, mıknatıs dişleri istenen konuma getirir. Zaman içerisinde anahtar-kilit sistemleri ne kadar gelişirse gelişsin benzer mantık üzerine kurulur. Kilit tam elektronik biçim aldığında buna ses, parmak izi ya da retina izi şeklinde farklı anahtarlar, daha doğrusu kişinin kendine özel biyolojik unsurlarını da aktarabilirsiniz. Ama bunlar da tuşlu, yani şifreli anahtarların ilerletilmiş aplikasyonlarıdır.
Kilit biçimlerini kombine etmek ilerleme değil, karmaşıklaşmadır
Peki daha mükemmel kilitler yapmak olasılığı yok mudur? Doğrusu yok görünmektedir, kilit sonuçta bir dil sisteminin nötr konuma gelmesine yarayan mekanizmayla açılır. Sizin ister konut, ister kasa kilidiniz olsun, birden fazla ve farklı anahtar kombinasyonunu kurarsınız. Bunlar açılmaz değildir, sadece açmak isteyene çok zaman kaybettirdiğinden caydırıcı özellik taşır, aslında aynı kapıya birden fazla kilit takılmasından öte bakış açıları yoktur.
Kilit ve anahtar kavramları şifrelemede de karşılık bulur, bunun uç örneği ise Enigma benzeri değişen kodlamalardır. Kod belli zaman aralıkları ya da sadece kişi tarafından bilinen bir algoritmayla her seferinde farklı kodlanır. Ama artık anahtar değişkendir, bizim “pass-word” olarak adlandırdığımız bilgisayar kodları bu mantığın en basit halidir. Daha yüksek güvenlik gerektiren kilit sistemleri bile yine kombinasyonların artışı ve yöntemlerin bileşimiyle zorlaştırılır.
Anahtar-kilidin biyolojik karşılığı ve kısıtlılıkları
İnsanoğlunun bildiklerinin ötesine geçemeyeceği mantığını dikkate alırsanız, aslında anahtar ve kilit sistemi gen aktifleştirilmesine de örnek oluşturur. Ne var ki bilim bu aşamada kendi ürettiği kilitleri model aldığından bir gen-bir protein; bir madde-bir hedef yanılsamasına girer. Oysa biyolojik sistem dinamiktir, DNA örneğinden gidersek, kod açıktır, ama işleyiş mekanizması olarak değişken kilit sistemine benzer. Her bir unsur hedef kilidi değiştirir, daha genel unsurların etkisi ise bilinmez. Genler nihayetinde belli dizilime sahiptir, ama dizi “kodlamayan kısımlar” (intronlar) ile bölünmüştür. Bu kodlamayan bölgelerin farklı koşullarda kodlar hale gelebileceği, henüz gösterilemese bile, mümkündür. İşte bu bakış açısının değişimidir, koşullar değişince kodlamayan kısımlar kodlar hale gelebilir. Araştırması mümkün müdür, kuşkusuz evet, ama özel koşulların ne olduğunu bilmezseniz çözmeniz, daha doğrusu anlamanız mümkün olmaz.
Biz deney yaparken biyolojik sistemin norm içinde değişmezliği prensibini dikkate alırız. Biyolojik değişkenlik bu kadar ayan beyan ortadayken, neden farklı kombinasyonların farklı bir canlılık biçimi oluşturacağını düşünmeyeyiz? Çünkü bu bilimin dogmatik tutukluluğudur, denenmeye layık bulunmaz. Oysa daha iyi planlanmış, daha dikkatli gözlenmiş ve daha uzun gözlem aralığını kapsayan denemeler yapmak (uçlaşmak) sistemi anlamanın en geçerli yoludur. Mikroorganizmaların zararsızdan zararlıya geçişi bile bundan farklı değildir, ortam değişince aslında zararsız olanlar hastalık yapar hale gelebilir.
Yine aynı son söz; bilimde esas olan dogmanın engellenmesidir, Her mutlak gerçek kendi koşulunun doğal çıkarımıdır, saplantı haline dönüştürülürse ilerlemenin önünü kapar. Nitekim en pürüzsüz işleyen anahtar kilit sistemi bile sadece kilidin ısıtılmasıyla geçerliliğini yitirir, zira metal genleşme eğilimindedir.