Değişen beslenme alışkanlıkları içerisinde özellikle çocukları bekleyen en büyük tehlike “junk food” olarak adlandırılan, bol kalori içermelerine karşılık besleyici özellikle olmayan endüstriyel hamburger gibi yiyecekler, şekeli mamuller, cips vb. yağa doyurulmuş atıştırmalıklardır. “Atıştırmalık” adı bizim bulduğumuz bir kavram değildir, zaten çocuklar ve bu tür ürünlere ilgi gösteren erişkinler tarafından türetilmiştir. Ay çekirdeği gibi çerezler bunun dışında kalırlar, zira atıştırmalıkların genel özelliği kolay tüketilebilmeleri, tat olarak ise özellikle yağ ve şeker duyusunu uyarmalıdır. Dolayısıyla “atıştırmalık” tekrarlayan yeme eylemine neden olan ve paketten birden çok sayıda çıkan cips benzeri ürünler, ambalajlı kekler gibi ürünleri kapsar.
Bu tür ürünlerin aşırı tüketilmesindeki en aşikar sorun gereksiz kalori alınmasıdır. Normal koşullarda tam gıdalar, içlerinde kalori yaktıran unsuru da barındırdıklarından bunlarla kilo alınması olası görünmemektedir. Nitekim Anadolu’nun kuru fasulye ve bulgur pilavı ağırlıklı ortalama beslenme sisteminde kilo fazlası diye bir sorun yoktur. Ne var ki atıştırmalıklar ağırlıklı olarak yağ ve şeker içerir. Bunlar “açlığın yatıştırılması” üzerine reklamlarla pazarlansalar da, yeme eylemi bir kere başladığında otomatik bir biçimde paketin bitirilmesine dek sürer. Bu tür yiyeceklerin diğer sorunu ise tokluk hissi oluşturamamalarıdır, dolayısıyla yeme eylemi zaten son derece ucuz ikinci paketin alınması ile sürdürülür. Üçüncü sorun ise şekerli tadı vermek için kullanılan şekerin ne olduğudur, zira endüstri üretimini gerçek şeker yerine mısır şurubu ve özellikle diyet denilen ürünler için sentetik şekerlere dayandırmaktadır.
Sentetik şekerler karaciğeri yağlandırır
Mısır şurubu sentetik bir şeker türüdür, mısır nişastasından kimyasal yöntemlerle elde edilir. Hazır ürünlerde bu kadar tercih edilmesinin nedeni ucuz olması ve gerçek şekere göre daha fazla tatlı tadı verebilmesidir. Meşrubat, kola gibi içeceklerin üretiminde yaygın olarak kullanılmaktadır. Ancak meseleye hazır kek, bisküvi gibi ürünler açısından bakıldığında früktozun bir özelliği daha var, içine konduğu şeyin bozulmasını engeller ve raf ömrünü uzatır. Nitekim marketten alınan bir kek açıldığı kesinlikle bozulmaz, en fazla kurur. Bunun nedeni içerisindeki küflenmeye kaynak temin edebilecek unsurların früktoz tarafından bloke edilmesi gibi görünmektedir. Öte yandan mısır şurubundaki früktoz insan vücudunda kolay kullanılabilir bir şeker değildir, insan glikoz denen şekeri kullanabilir. Bu durumda alınan früktoz hızla yağa dönüştürülür ve organlarda birikmeye başlar. İşte bu durum tehlikelidir, çünkü başta diyabet olmak üzere pek çok hastalığa zemin hazırlar. Çocuklarda karaciğer yağlanmasının sık görünmesinin olası bir nedeni sentetik şekerlerin kullanılmasıdır.
Hijyen gereklidir, ama kaliteli gıda zorunludur
Çocuğun okul kantinlerinden alabileceği ürünlerin büyük kısmı ne yazık ki “junk food” sınıfına girmektedir. Bu durumda kolalı meşrubatlara alternatif olarak sunulmaya çalışılan diğer “gazsız içecekler” dahil, okulda beslenme işlevinin sağlıklı sürdürülmesi pek olası görünmemektedir. Aynı şey okul çevrelerinde yoğunlaşan hazır ürün satan büfeler için de geçerlidir. Okul kantinlerine müdahale etmek kolay olmasa da, okul çevresindeki hazır gıda satan büfelerin sattıkları ürünlerin bu çerçevede denetlenmeleri gerekir. Günümüzde gıda konusundaki algı gıdanın besleyici kalitesinden çıkarılarak, sadece hijyen üzerine yoğunlaştırılmaktadır. Asgari hijyen kuşkusuz gereklidir, ama gıdanın besleyici kalitesi çok daha önemlidir.