Geçtiğimiz ay içerisinde sigara konusunda iki önemli toplantıya katıldık. Bunlardan ilki sigara konusunda gerçekten bir “savaş” veren Prof. Dr. Elif Dağlı’nın ev sahibesi olduğu Sigara ve Sağlık Ulusal Komitesi toplantısı, ikincisi ise Muş Genç Birikim Derneği Başkanı Salih Yüce’nin ev sahibi olduğu, Kanser Savaş Daire Başkanlığı ve Sağlıkta Umut Vakfı’nın desteğiyle düzenlenen Yeşeren Bir Bitki: Onkoloji toplantısıydı. Türkiye Büyük Millet Meclisi Sağlık Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Cevdet Erdöl’ün de katılımıyla gerçekleşen bu toplantıların odak noktası “dumansız hava sahası yaratmak” konusunda verilen mücadeleler idi. Yerini bulan ve dolduran bu toplantılar, sigaranın sağlık üzerine olan olumsuz etkilerini bir kez daha vurgulamakla kalmadı, alınan olağanüstü mesafeleri de bir kez daha göz önüne serdi. Bu nedenle Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ı bir kez daha kutluyoruz ve dumansız hava sahaları yaratılması konusundaki mücadelesini tamamen desteklediğimizi vurgulamak istiyoruz.
Zaten doğru olan bir şeyi bu kadar gönülden desteklememizin en önemli gerekçesi bir CHP milletvekilinin geçen hafta verdiği “kuralı delmeyi” amaçlayan girişimleridir, şahane bir “muhalefet anlayışı, ancak CHP’ye yakışır, kutluyoruz (!).. Zira bütün dünyada “standart” uygulama haline gelen kapalı alanlarda sigara içilmemesi prensibinin üstüne üstlük CHP tarafından delinmeye çalışılması bizi üzmekle kalmadı, gelecek konusundaki tasalarımızı da pekiştirdi. Sigara içenler, eylemlerinin kendi sağlıklarına verdiği zararı bilerek bunu sürdürüyorlarsa, bu onların özgür iradeleridir, kimsenin bir şey söylemeye hakkı olamaz. Ancak duman gibi, kapalı mekanda diğerleri tarafından da solunan bir çıktının zararı başkalarına yüklenemez. Bu nedenle sigaranın kapalı alanlarda içilmesi asla kabul edilmemesi gereken bir durumdur. Restoranların ya da kafeteryaların sigara içilenler ya da içilmeyenler gibi bir ayrıma tabi tutulması, kuralı delmekle kalmaz, bu tarz bütün mekanların sigara içilebilir hale gelmesiyle sonuçlanır, dolayısıyla yanlıştır. Üstüne üstlük, toplumdan bu kadar destek görmüş bu yaklaşımın yara alması değil, tamamen terk edilmesi anlamına gelir. Bu durum on küsur yılda kazanılan bütün kazanımların bir anda kaybedilmesi demektir.
Lakin alkollü içecekler başka bir durumdur
Fakat beri yandan şiddetle eleştirilmesi gereken bir diğer yaklaşım ise, toplumun gönüllü olarak kabul ettiği bu uygulamayı başka başka alanlara genişleterek “yaptırım” haline dönüştürmektir. Zira yukarıda sözünü ettiğimiz “kanserin önlenmesi” konusundaki ikinci toplantıda sigara konusundaki vurgunun alkole doğru kaymakta olduğunu büyük bir şaşkınlıkla izledik. Kanser nedenleri arasında alkol de bir yer tuttuğundan, “o halde toplumu daha sağlıklı yaşatalım” gayesi ile alkolün de yasak kapsamına alınması gibi bir düşüncenin filizlenmekte olduğu ayan beyan ortaya konuldu. Alkollü içecekleri sağlık konusundaki olumsuz etkilerini vurgulamak başka, bu konuda yasak getirmek tamamen başka kavramlardır. Milletin söyleye söyleye diline pelesenk ettiği “demokratik toplum”, risklerin anlatılmasını, ama seçimin bireyin hür iradesine bırakılmasını kasteder. “Biz sizi kafanıza vura vura sağlıklı yaşatacağız” gibi bir kavram yoktur.
Esas olan bireyin bilgilendirilmiş hür iradesidir
Aksi halde ne olur, onu da söyleyerek durumu açıklayalım. Türkiye’de her bayram banko 80 kişi trafik kazasından kaybedilir, bunun istisnası yoktur. “O halde bayramlarda sokağa çıkma yasağı koyarız, can kaybını önleriz”. Sağlık risklerinin en büyüğü strestir. “O halde yaşamdan (yapabiliyorsak) elimizi ayağımızı çekeriz, işten ayrılırız, eve kapanırız (en azından iş yerine eş stresine maruz kalırız)”. En ölümcül spor dağcılık, en çok sakat bırakan spor ise atlı spordur. “Her ikisini de yasaklar, kaza risklerini engelleriz.”. Kilo fazlası çok ciddi bir sağlık sorunudur. “O halde bütün hamburgercileri kapatır, yeşillik satan dükkanlar açarız”. Bu örnekleri çoğaltmak fazlasıyla mümkün. Biz sigaranın kapalı ortamlarda başkasına duman verecek şekilde içilmesine külliyen karşıyız. Ancak sigara karşıtları da şunu çok iyi bilmeliler ki, yaşam zaten ölümcül bir süreçtir, önemli olan bireyin bilgilendirilmiş hür iradesidir. Bundan ötesi “Murat’ın IV. Murad’a dönmesi durumudur”, işte bunu kimseye kabul ettiremezsiniz, kazanımlarınızı kaybetmeniz de cabası olur.