“Dünya tersine dönse vazgeçmem. Gökteki güneş sönse vazgeçmem…”

Önceki iki yazıda “herkesi ilgilendiren beslenme gibi bir konuda görüş beyan edip, bunu adabıyla savunanların” yaşayabilecekleri sorunları anlattık. Ancak toplum içinde bilinir olmak, o kişinin kendinden kaynaklanmayan sorunlar da doğurur. Herkesi ilgilendiren bir konuda görüş bildireni izleyenler aslında kendi içinde “homojen” ( aynı) değildir. Konu “ye ya da yeme” ikilemi olduğundan (boğaz davası) değer verip dikkate alırlar, ama beri yandan kişiyi zamanın terazisine koyar, mihenk taşına vurur, yani edindiği yeni konumun genel ahlakını değiştirip değiştirmediğini ölçerler:

  • Kişi bundan maddi bir fayda sağlıyor mudur (konumu paraya çevirmek)?
  • Bilinir olması insanlara olan davranışını değiştirmiş midir (şımarmaya başlamak)?
  • Söylemiyle karşısında durduğu endüstriyle bir yakınlaşması var mıdır (aslında maalesef düşmanlık düzeyinde bir ilişki arzu edilir, ne fena)?
Resim: Müslüm “Baba” Gürses (1953-2013), nur içinde yatsın… (http://www.insanhaber.com/images/haberler/muslum-gurses-filminde-kimler-var-69287.jpg).
Resim: Müslüm “Baba” Gürses (1953-2013), nur içinde yatsın… (http://www.insanhaber.com/images/haberler/muslum-gurses-filminde-kimler-var-69287.jpg).

Takipçilerin “özdeşleştirme” sorunu

Ancak inanmak isteyenlerde beri yandan, hepimizin ister istemez içinde olan, “özdeşleştirme” eğilimi de vardır (tutulan takımın formasının giyilmesi gibi). Söyleneni tartışmasız kabul edenler (müritler) harfiyen riayet ederler. Bu aşamaya varmayıp sempati duyanlar, kendi bilgi ve göreneklerini, akıllarını da kullanır (olması gereken durum da aslında budur, “kendi aklının süzgecinden geçirmeden inanma”). Lakin küçük bir grup da kendiliğinden ortaya çıkar ki, bunlar “açık arayıcılardır”. Yeni söylem akıllarına yatmaktadır, uygulaması zahmetlidir, eyleme geçmezler, ikilemi ortadan kaldırıp ferahlamanın en doğal yolu ise söylem sahibinin kendi sözleriyle çelişkili bir falsosunu yakalamaktır. Örneğin “şeker çok zararlıdır” diyen biri, muhallebi yerken görülürse çıngar çıkar, hatta medyada haber bile olabilir; “muhallebicide muhallebi yerken görüldü!”. “Açık arayıcılar” söylem sahibinin muhallebicinin önünden geçmesini bile kabul etmezler. Bu noktada artık özel yaşam kavramı kalmaz.

Özdeşleştirme eğiliminin bir diğer sıkıntılı sonucu da tam bir uyum beklentisidir, buna dünya görüşü (elbette siyaset) dahildir. Facebook gibi sosyal paylaşım sitelerini takip edenler için beslenme ve sağlık konuları ortaktır, ama dünya görüşü söz konusu olduğunda zıtlaşmaya hazır gergin bir iç dinamik vardır. Hatta bazı durumlarda paylaşımla ilgisiz “spontan olumsuzluk” sergilenir. Mesela “bir bilim insanının uluslararası bilimsel başarısını öven” bir paylaşımda bulunursunuz, yorum “siz esas insan hakları ihlallerine bakın” şeklinde gelebilir. Oysa bir şeyin olumsuz olması, bambaşka bir şeyin olumlu olmasını gölgelemez. Takipçiler alakasız bir şeyi gerekçe gösterip “ben bu gruptan ayrılıyorum” diye cezalandırma eğilimine girebilir (nitekim takip rekortmeni pop sanatçıları en büyük kaybı gönül ilişkileri tasvip bulmazsa yaşarlar).

Peki ne olur?

Öyle ya da böyle, takipçiler, fanlar ya da müritler, ne derseniz deyin, inandıkları kişiyi kendi dünya görüşleri içinde görme, tutma, hatta bağlama isteğindedir (başka alanda fikri olmamalıdır).

Oysa bir düşünceyi savunma, gerçekleşmesi için uğraşma sadece tavsiyeyle olmaz, samimiyseniz söylemi eyleme geçirirsiniz (Facebook paylaşımı, televizyon demeci, tartışma, eylem değildir).

Peki ne olur? Açık arayıcılara, özdeşleştiricilere nazikçe teşekkür edilir, gerekirse kendinden de geçilir, ama yoldan vazgeçilmez.

 

Başlık konusunda açıklama:

Müslüm Gürses`in Elenor Müzik`ten 1994 yılında çıkardığı albüm. Muhteşem Candan yapımcılığında hazırlanmıştır. Albümün müzik yönetmenliğini ve düzenlemelerini Ali Osman Erbaşı yapmıştır. Albümle aynı ismi taşıyan Senden Vazgeçmem parçası zamanla bir Müslüm Gürses klasiği halini almıştır. Bu albümde de birçok Müslüm Gürses albümünde olduğu gibi söz yazarı ve bestekâr Ali Tekintüre`nin etkisi hissedilmektedir. (Kaynak Vikipedi)

Söz: Ali Tekintüre , Müzik: Tarık Ağansoy

Umrumda değil yaşamak ölmek

Canımdan geçerim senden vazgeçmem

Olur mu bu aşkı bir anda silmek
Canımdan geçerim senden vazgeçmem

Dünya tersine dönse vazgeçmem
Gökteki güneş sönse vazgeçmem
Sensizlik inan ki ölümden beter
Canımdan geçerim senden vazgeçmem
Senden vazgeçmem ölsem vazgeçmem

Artık bundan sonra sensiz olamam
Kendime başka bir dünya kuramam
Mümkün değil benim sensiz yaşamam
Canımdan geçerim senden vazgeçmem

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir