Haritalarda kalan İstanbul bugüne ne anlatır?

Haritalar doğru okunurlarsa aslında gösterdiklerinden daha fazlasını anlatır, bu İstanbul için de geçerlidir. Eski harita ile bugünkü durum arasında beklenmedik bir fark varsa, bu haritanın çizilmesindeki hataya değil, sonradan gelişen olaylara bağlıdır, çünkü haritalar tabiatları gereği kusursuzdur. İstanbul örneğinden hareket edersek, bugün Aksaray – Unkapanı – Haliç hattında artık yol bulunmaktadır. Bugün Büyükşehir Belediyesi binası da göze aynı nedenle batar, konumu yüksek ve alanı geniştir, ordunun seferden dönüş güzergahı üzerinde kaldığını dikkate alındığında “karşılama noktası” olasılığını doğurur. Haliç bir iç liman özelliği gösterdiğinden (haritanın aksine) olasılıkla Sirkeci bölgesinde gerçek bir sur hattı bulunmamakta, burasının bütünlüğü denize zincir çekerek korunmaktadır. Karşı taraf Pera ise zaten Ceneviz’dir, bu bölgenin Eski Şehir ile bir alakası olmadığından kendine ait sur hattı vardır, tepe tarafı Galata Kulesi ile, deniz kenarları ise (kayıp olduğunu varsaydığımız) olası Salıpazarı ve Perşembe Pazarı’nın sınırları ile korunur. Perşembe Pazarı sınırı Metro’nun Haliç’e açıldığı noktaya karşılık gelir ve halen gözlemlenebilmektedir.


Harita: İstanbul’un Doğu Roma dönemi yerleşimi. 1. Kutsal Havariler Kilisesi bugün Fatih Camii’dir.

Pera ve tabancı temsilciliklerin kuruluşu

Tanzimat Fermanı ile olan dışa açılma ve Batılılaşma isteği (geçen yazılarda aktardığımız) Grand Rue de Pera’nın ortaya çıkmasıyla sonuçlanır. İlk belediye burayı “6. Daire” olarak benimser, Şişhane’deki binayı yaptırır, Galata üst surları yıkılarak kaldırılır, kazanılan yeni alan imara açılırken, elde edilen taş malzeme de yeni binaların yapımında kullanılır. Osmanlı öyle ya da böyle borçlanmakta, geri ödenmesi gereken borçlar ise arazi ya da imtiyaz verilerek çözülmektedir. Dönemin en büyük bankerlik merkezlerinden biri olan Galata şehrin gelişimindeki yeni nüveyi oluşturur. Çünkü bankerler kazandıkları paranın önemli kısmını Avrupa emsali bir şehir yaratabilmek amacıyla bina inşa ettirmeye ayırırlar. Örneğin Kamondo Ailesi’nin ellinin üzerinde sıra dışı mülkü olduğu bilinmektedir. Aile bugün Serdar-ı Ekrem Sokak’ta bulunan binada ikamet ederken, kot farkı nedeniyle olan dik yokuşun daha rahat çıkılabilmesi için de Kamondo Merdivenleri olarak bilinen basamakları yaptırır. O dönem mimarisinin en iyi eserleri Sirkeci – Galata – Taksim hattında olması rastlantı değildir.

Tanzimat Fermanı ile yabancı temsilcilikler açılmaya başlandığında şehrin imarı daha çok önem kazanır. Bu temsilcilikler Tünel – Taksim hattındadır; çünkü Galata’nın komşusu olan alan zaten Venedik Sarayı’dır. Yukarı kısımda ise İsveç, Rusya (önceki yeri Narmanlı Han’dır), Hollanda, Fransa ve Tepebaşı tarafında ise İtalya ve İngiltere’ye ait elçilik binaları bulunur. Sürece zamanla Amerika Birleşik Devletleri de katılır, bugün Soho House adıyla kulübe dönüştürülmüş olan Palazzo Corpi Amerika’nın ülke dışında satın aldığı ilk mülktür, Pera Palas Oteli’nin karşısındadır.

Grand Rue de Pera’nın iki istisnası: Odakule ve Galatasaray

İşte harita yeniden devreye girer, “birbirine komşu olan bu alanlar olasılıkla daha geniş bir yekpare arazi parçalanarak tahsis edilmiştir”. Nitekim Venedik Balyosunun tutanaklarında bu bölge Pera bağları olarak bilinir. Elçilikler yangınlar nedeniyle hizmetlerini zaman zaman Boğaz kıyısında bulunan yazlık malikanelere taşır, binalar tamamlanınca geri dönerler.

İstiklal Caddesi’nin Tünel – Taksim sol taraf bina sırasında gözü tırmalayan tek istisna maalesef İstanbul Sanayi Odası’nın Odakule’sidir (nitekim bu bina tarihçesi açısından da insanın vicdanını yaralar).

Ama sağ taraf bina sırasında da bir istisna vardır, bu da bütün bu tarihçeyi yeni baştan okumamıza ve yazı dizisinin yazılmasına neden olan Galatasaray Mektebi Sultanisi’dir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir