İmkanlar istediği kadar yetersiz olsun, aslında her zaman imkan vardır. Neyi aradığını iyi bilen birisi için imkanların azlığı, kısıtlılıktan öte avantaj getirir. Bu saptamanın yüzeysel düşünenleri gülümseteceği açıktır, ama işin esası öyle görünmemektedir.
Arayışı olan birinin en önemli eksiklerinden biri elbette ona yol gösteren birinin bulunmamasıdır. Çoğu kez arayışın hedefi değil, kendisi kıymetlidir; bu durum “menzilin değil yolculuğun esas olması” düşüncesiyle benzerlik gösterir. Bir hedefe yönelik yolculuk öyle ya da böyle tamamlanır, ama esas olan yolculuğun kendisidir, “yolcu yolunda gerek” denmesinin olası açıklaması budur. Arayışı olan birinin de esas eylemi arayış içinde olmasıdır, bu bir buluşla sonlansa bile arayış terk edilemez, çünkü esas olan arayışın kendisidir. Mucit Nikola Tesla örneğine dönelim, Tesla’yı Sırbistan’dan New York’a sürükleyen şey aradığını orada bulması değil, arama eylemini hep sürdürmüş olmasıdır. Nitekim Tesla’nın yaşamının bir döneminde elde ettiği gelir ona çok iyi koşullarda bir yaşam sağlayabilecekken o hep bir sonraki arayışının peşinde olur.
Kendi kendinin koçu olmak
Ama aynı Tesla örneği aslında “kendine kendinden başka” bir şey öğretecek kadar engin birinin olamamasını da kapsar. Bir konuda ister diploması olsun, isterse olmasın, en büyük bilgi birikimini en çok arayışa sahip kişi yakalar. Günümüzde insanlar iyi hoca peşine düşerler, ama hocanın esası bildiğini öğretmek değil, öğrenme eyleminin nasıl olması gerektiğinin anlatılmasıdır. Yakın zamanlarda buna “Coach” denir; böylelikle eğitim koçu, yaşam koçu gibi kavramlar ortaya çıkar. Bu tür koçluk uygulamaları genellikle daha iyiyi bulmayı sağlamaz, “kişinin kendine sağlayamadığı disiplinin bir başkası tarafından ücretle sunulması” prensibine dayanır, ama hiç yoktan iyidir. Tesla’yı Amerika’ya sürükleyen ise daha iyi bilenlerin olması değil, daha iyi araştırma olanaklarının sunulmasıdır, mamafih olanak da kullanan için önemlidir. O dönemde de bugüne kıyasla çok çok fazla istekli binlerce mucit adayının olduğunu sakın unutmayın.
Önceki “eskisi” demek değildir
İmkanlar konusunda esas hata ise bu kavramın alet edevat, yani cihaz parkına bağlanmasıdır. Elbette yüksek çözünürlüklü mikroskoplar, çok kısa sürede gen dizisi analizi yapabilen cihazlar işleri çok kolaylaştırır, ama büyük buluşlara zemin hazırlamaz. Büyük buluşlar paradoksal olmayan biçimde basit ve kısıtlı imkanların iyi kullanılmasıyla ortaya çıkar. Tesla maddenin ya da akışkanın bünyesinde barındırdığı enerjiyi fark etmiştir ve bunun çekilip kullanılabilmesinin yolunu açmıştır. Kullandığı gereçlerin çoğu olasılıkla kendi yapımıdır. Yüksek çözünürlüklü mikroskoplar ise Hubble Teleskopu’ndan farklı değildir, koskoca uzayda böylesi bir teleskopla bile derinlikle tarama yapmak samanlıkta iğne aramaktan farklı olmaz, nitekim güçlü çözünürlüğü olan bir mikroskop da aynı kısıtlılığa tabidir. Hızlı gen analizi yapan cihazın iş gücü azaltmak dışında bir katkı sağlamayacağını söylememize sanırım gerek yok, veri yığınları içinde kaybolup gidersiniz.
Bütün bu anlattıklarımız “kısıtlı imkan” kavramının neden tek başına değerli olduğunu anlatır, ihtiyacınız olan tek şey arayışınızın olmasıdır. Hastalık kitaptan değil hastadan öğrenilir, sabırla dinlemeyi bileceksiniz. Yeni bakış açısı öncekinin eleştirilmesiyle ortaya çıkar, ama önceki asla “eskisi” demek değildir, unutmayacaksınız.