Geçen haftalarda değindiğimiz “yatay eğitim”, yani pek bir şey öğrenmeden diplomalar sahibi olmak, kurslar bitirmek, sertifikalar almak maalesef iş bulmanın garantisini oluşturmaz.
İş sorununun günümüzdeki nedeni ekonominin kötü olması değil, iş olanaklarının bilişim ve mekanizasyon nedeniyle azalmasıdır. Bugün depolamadan tutun, internet üzerinden on-line satış, bankacılık gibi pek çok iş alanı yaratabilecek konum, artık makineler aracılığıyla yapılmaktadır. Makinelerin maaş beklentisi, izin gereksinimi, sağlık sorunları yoktur. O nedenle bedel ödenmesi gereken bir işlem makine aracılığıyla yapılmaya başlandığında birden fazla iş pozisyonunu ortadan kaldırır. Bu durumda yatay eğitim ve iş umuduyla okumaya devam eden genç nüfusun çok yakın zamanda hüsrana uğraması kaçınılmazdır. Zira iş bulamamak sadece ekonomik sorun doğurmaz, bilakis oturacak ev varsa, karın doyurmak pahalı değildir, yani işsiz birinin hayatını asgari koşullarda sürdürmesi aslında fazlasıyla mümkündür. Ama iş olmaması özellikle sosyal sorunlar doğurur. İşini kaybetmiş, evde oturması gereken eş, işi olmadığı için evlilik hayali kuramayan birey (erkekse bu sorun askerlik dönemiyle ertelenir), arkadaş buluşmalarında bile durumu açıklamakta zorlanacaktır. İşsizlik toplumda konum edinmeyi de çok zorlaştırır (bunun farelerde bile karşılığı olduğunu Universe 25 deneyinin sonuçlarını açıklarken kullanmıştık). Dolayısıyla iş arayanlara önerilerde bulunmak gerekmektedir, bu doğrudan bizim bakış açımızı yansıtacaktır.
1. Meslek ve iş ayrı kavramlardır. Meslek bir konuda alınan eğitimle elde edilir, işte bu bilgilerden yararlanılabilinir. Ancak nereden bakarsanız bakın meslek ve iş ayrı kavramlardır. İş daha çok işte öğrenilir, o nedenle bir işe girerken “bir şey bilmediğini bilerek başlamak” en iyisidir. Örneğin mimarlık bürosu olan bir rahmetli ağabeyimizin adaya ilk önerisi “bir şey bilmediğini kabul etmesi” olmuştur. Çünkü mimarlık ofisinde çalışmaya başlayacak adayın yapması gereken, proje çizmekten çok bunu belediyeye göstermek, onaylatmak, gereken yerleri gerektiği biçimde ikna edebilmektir.
2. Aynı eğitimi almış yüzlerce adaydan sizi ayrıştıracak olan bildikleriniz değildir. Deneyim bir yere kadar avantaj sağlar, ama aşırı deneyimli olmak, bunu öne sürmek de reddedilmenin bir gerekçesidir. Sistem konuya çok hakim yeni adaylar istemez (bunlara aşırı kalifiye anlamında “over-qualified” adı verilir), ortalama olanlarla yetinmek işletme içi dengenin korunması, gereksiz maaş artırım taleplerinin engellenmesi vb. açılardan çok daha sürdürülebilirdir. Yani bir konuda çok iyi deneyimli biri, kendisi kabul etse bile daha aşağı pozisyondan başlatılmaz. Bu da aşırı kalifiyelerin işsizlik sorunu olarak ortaya çıkar. Buna karşılık kendinizi mesleki bilgi açısından esnek tutabilirseniz şansınız daha fazla olacaktır. Yani malzeme konusuna da hakim bir mimarın iş bulma şansı daha yüksektir.
3. İş ortamına kabul kişilik özelliklerinizle de ilişkilidir. Herkesin aynı diplomalara sahip olduğu günümüz iş hayatında, işe (hatta üst öğretime) kabul edilme kuralları orijinal projeler yürütmüş olmaktan geçer. Bunların çoğu sosyal sorumluluk projelerine odaklanır. Toplum refahını, eğitimini, engellilerin yaşamını kolaylaştırmayı amaçlayan çalışmalar önceliklidir. Ama bunu iyi planlayın, isteyerek, samimiyetle yürütün. Genel kültürünüz toplumdaki yerinizi belirlemede meslek ve iş becerilerinizden çok daha fazla belirleyicidir. İşinizin teknik detaylarını öğrenmek için gereken zamandan çok daha fazlasını kendinizi geliştirmeye ayırın, çünkü bunlar birbirlerini destekleyen yaklaşımlardır.
4. Mesleğinizi iyi bilmekten önce, kişiliğinizi oluşturmuş olmak ve bunu koruyabilmek önemlidir. Aday olduğunuz iş sizden olmaması gereken şeyleri de talep edebilir. Bu talepler maldan çalma, hile hurdaya kaçma, yapılmaması gereken usulsüzlüklere başvurma olabilir. İnanınız bütün meslek dalları çoktan benzer dejenerasyon içerine girmiştir. Bu noktada ister istemez vicdanınız ve cüzdanınız arasında sıkışırsınız. Hatta sistem pirimler aracılığıyla cüzdan tarafınızı teşvik de edebilir, esnemek kaçınılmazdır, bir yere kadar esneyebilirsiniz, ama sakın kırılmayınız. Vicdan kırılmasının tamiri yoktur.
Devam edecek…