Dünyada her şehir aslında belli simgesel yapı ya da alanlarıyla tanınır. Mesela Paris için simge Eyfel Kulesi, Venedik için Saint Marco Meydanı simgeseldir, İstanbul’da ise simgesel olan Tarihi Yarımada’nın ötesinde, Taksim ve İstiklal Caddesi’dir. İstanbul’a turistik amaçla gelen herkes Topkapı Sarayı başta olmak üzere tarihi yerleri görür, ama şehrin dokusunu anlamanın yöntemi İstiklal Caddesi’nden geçer. Kurulduğu dönemde Grand Rue de Pera olarak adlandırılan cadde köken aldığı hemen yamacındaki Sirkeci ve Karaköy’le birlikte aslında Osmanlı İmparatorluğu’nun ve İstanbul’un Batılılaşma öyküsüdür.
Şehrin kara ve deniz yollarının kavşağında olması her zaman büyük önem taşımıştır. On dokuzuncu yüzyılda Avrupa ile olan ilişkiler Tanzimat ile birlikte değişmeye başlar. Tanzimat Fermanı yabancı ülkelere İstanbul’da elçilik açma hakkı tanırken, sosyal yaşamı Batılılaştırmakla kalmaz, ticaret faaliyetini de artırır. Bankerlerin yükselişi bu yüzyılın ortasına denk gelir. Kamondo Ailesi bunlardan en iyi bilinenidir, Seferad Yahudileri olarak İspanya sonrasında bir süre Venedik’te kalırlar ve ardından İstanbul’a yerleşirler. Bankerlik uluslararası bir sisteme tabi olduğundan bu durum İmparatorluk açısından da önemlidir, Osmanlı Avrupa’ya böylelikle kabul edilmiş olur.
Altıncı Daire-i Belediye’nin kuruluşu
Bankerlerin önemli katkılarından ilki artık bir gereksinim haline gelen belediyenin kurulmasıdır. Bunun için bugün Şişhane’de olan İstanbul Belediyesi, olarak 1857’de faaliyete geçer. Belediyenin kurulması için gereken kaynakların bir kısmı Fatih döneminde yıktırılmış olan Ceneviz yukarı sur sınırındaki kalıntıların temizlenerek burada yeni alan kazanılmasından sağlanır. Bugün Büyük Hendek Sokak ve Küçük Hendek Caddesi olarak bilinen bölgedeki hendekler doldurularak imara açılır. Bankalar Caddesi etrafında hala görkemini koruyan binalar inşa ettirilir. Bugün bölgeden geçen metro istasyonunda bile 6. Daire olarak adlandırılan bölge, günümüz Şişhanesi (şeş altı anlamında), kentin ilk atlı tramvay işletmesinin de başlangıcıdır.
Bu sırada Kırım Savaşı verilmiş, Osmanlı savaştan galip çıkmakla birlikte borçlanmıştır. İlk merkez bankası konumundaki İngiliz sermayeli Bank-ı Osmani bu şekilde kurulur, ilk hisseler İngiltere Kraliçesi Victoria tarafından satın alınır. Şehir böylelikle Taksim tarafına doğru genişlemeye başlar, o zamanın en müstesna semti artık Tünel’dir; bölge Karaköy ile daha kolay ulaşım sağlanabilmesi için dünyanın ikinci yer altı raylı sistemi olarak kurulan Tünel’den adını alır. Avrupa’daki gelişmeler şehrin daha fazla göz almasına neden olduğundan, Boğaz üzerinde deniz yoluyla taşımanın sağlanabilmesi için Şirket-i Hayriye ve şehirdeki taşıma için de Dersaadet Tramvay Şirketi kurulur, bunlar Cumhuriyet döneminde Deniz Yolları İşletmesi ve İETT olarak varlıklarını sürdürür.
Grand Rue de Pera’nın ortaya çıkışı
Yeni açılmakta olan yabancı ülke temsilcilikleri de böylelikle Tünel Taksim hattının daha çok denize bakan tarafına konumlanır. Ülkeler kendi mimarisine ve kültürüne uygun binaların yapımı için ya özel mimarlar gönderir ya da Osmanlı’nın Vallaury gibi tanınmış Levanten mimarlarından yardım alır. Nitekim İstanbul’a gelen mimarların bir kısmı uzun süre bu bölgede yaşar ve başka binaların tasarımını da üstlenir. Ancak Taksim-Tünel hattını oluşturan Rue de Pera yine de bazı yerlerde binalarla daralmaktadır. 1800’lerin sonlarında çıkan ve ahşap binaların çoğunun ortadan kalkmasıyla sonuçlanan yangınlar yeni kagir binaların yapımını hızlandırırken, caddenin bugün bilinen biçimini almasına vesile olur. Böylelikle hala var olan Tramvay hattı kesintisiz biçimini kazanır.
Artık şehrin genişlemesini sınırlayan iki alan kalmıştır, bugün Tepebaşı’na ve Taksim Gezi’sine karşılık gelen bölge mezarlıklardan oluşmaktadır. Bir kanun oluşturularak mezarlıklar taşınır ve yeni alan kazanılır. Taksim Büyük Mezarlığı bugün de fark edileceği üzere Divan Oteli üzerinden Elmadağ’a dek uzanır, Küçük Mezarlık ise Kasımpaşa’daki devamlılığını halen korur. Tanzimat İstanbul’un modern çehresini epey değiştirmiş görünmektedir.