Joker kelime karşılığı olarak “şakacı” demektir, beklenmedik sürpriz davranışlarla karşısındakileri şaşırtır. Karakter olarak sirklerdeki palyaçolarla ilişkili görünse de, popüler sanatın etkisiyle zaman içinde “masum eğlendirici” kimliğini kaybederek “içten pazarlıklı kötü” rolüne bürünür. Bunda kuşkusuz Batman adlı çizgi roman için yaratılan Joker karakterinin etkisi büyüktür. Zaman zaman Batman’e dönüşen Bruce Wayne, Joker’i anne ve babasının katili olarak anlatırken, Joker’i oraya sürükleyen nedenleri hiç sorgulamaz.
Bu ay vizyona giren ve konuyu bir de Joker’in gözünden irdeleyen film ise bambaşka bir hikaye anlatır: “Adaletin olmadığı bir ülkede zengin ve fakir arasındaki makas açılacaktır (geçen haftaki yazıya bakınız). Bu koşullar altında zenginler ya da zenginliğe öykünenler bir de acımasız olurlarsa bu durum birilerinin ezilmesiyle sonuçlanır. Ezilenlerin içinden biri sonunda başkaldırır ve Joker’e dönüşür.” Joker’in kahraman mı olacağı, yoksa adaletsizliğin başka kutbuna mı oturacağı o aşamada belli olur. Joker konuyu bireysel intikama dönüştürürse, taraftar bulması çok zor değildir, ama başka bir adaletsizliği başlatır. Ancak taraftarlar da Joker kimliğine bürünmek istediklerinde “bilinçsiz organize” bir suç sisteminin kapısını açar. Nitekim herkes Joker maskesi taktığında suçun kim tarafından işlendiği de anlaşılamaz.
Joker her zaman kötü biri değildir
Joker’in ortaya çıkışı aslında rastlantı değildir, ama saptama yanlış olmasa da eksiktir. Tarihte Jokerler ancak kötü durumların sonucu olarak ortaya çıkarlar, oysa her zaman kötü değillerdir. Kötü durumun genel anlatımı adaletsizliktir, Batman bile zaman zaman adalet dağıtma işine bizatihi girerek aslında oynamaması gereken bir rolü üstlenir, halbuki adalet sadece bağımsız yargının sorumluluğundadır. Joker halkın gözünde kahramana dönüşse bile, “iyi ya da kötü” olduğunu da bu belirler. Tarihin ortaya çıkardığı iyi Jokerler arasında din öncüleri, politikacılar ya da savaşçılara sık rastlanır. Ama halkın ezilmişliği Hitler gibi sonradan zulmün şekillenmiş hali olan Jokerlerle de sonuçlanabilir. Bu örnekte Joker’in etkisine kapılan kitle örgütlenerek örnek aldıkları kişiliği kat be kat aşacak zulme bürünebilir. Nitekim çok daha erken zamanlarda yaşanan kilisenin cadı avcılığı bundan farklı değildir.
Joker’in akıbeti
Jokerlerin varlığı savaşı isteyen sermaye açısından sorun oluşturmaz. Sermaye esnektir, yeni duruma da kolaylıkla adapte olur. Önce seyri izler, önlenip önlenemeyeceğinden çok müdahalenin gerekli olup olmadığını anlar. Sermaye açısından başkaldırı sorun değildir, kendi anti-tezini yarattığından saygı ve sevgiyle de karşılanabilir. Ama uzlaşma olmazsa bu kez Joker’in satın alınıp alınamayacağı sınanır. Joker gerçekten namuslu çıkmış olabilir, bu durumda izlenecek ilk yol Joker’in itibarsızlaştırılmasıdır; öncelikle onu “anti-kahraman” (devlet karşıtı, din düşmanı vb.) olarak niteler. Bu çok saçma bir saptamadır, Jokerler birinin zulmünün sonucu olarak değil, düzenin adaletsizliği karşısında vücut bulduğundan işe yaramaz. İşte o zaman geçerli yöntemler dizisi bellidir. (1) Joker’in yanındakileri destekleyerek cepheyi içten böler. (2) Joker’e karşı bir karşı-komplo hazırlar. (3) Bunlar da olmuyorsa Joker ortadan kaldırılır. Nitekim J. F. Kennedy suikastı, Che Guevara’nın öldürülmesi bu üçüncü şıkkın tecellisidir.
Aslında Joker bünyesi gereği bir yerde harcanmak zorundadır, hiçten gelmiştir, hiçe döner. Ne var ki geride bıraktığı etki başka Jokerlerin de ortaya çıkabileceği umudunu beslediğinden kalıcı olur.