Geçen hafta Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği’nin değerlendirme toplantısına katıldım. Önce konunun arka planını aktarmaya çalışayım. Ülkemizde kadınlara seçme ve seçilme hakkı 3 Nisan 1930’da, yani dünyanın pek çok gelişmiş ülkesinden önce tanındı. Buna karşılık oransal verilere baktığımızda mahalli idarelerdeki kadın oranı 2007 verilerine göre yüzde 2.1 civarında. Bu değerin dünya ortalaması yüzde 20.9, daha fazla detay verecek olursam Hindistan’da yüzde 38, Fransa’da yüzde 33, Bulgaristan’da yüzde 20, Malezya’da yüzde 8.9. Türkiye bulunduğu nokta itibarıyla yirmi beş ülkelik listede 24. konumda. Siyasi partiler istedikleri kadar “kadınlar başımızın tacıdır” martavalları okusunlar, bu rakamsal veriler tek kelimeyle utanç verici.
Türkiye nüfusuna baktığımızda kadınların nüfusun yarısını oluşturduğunu görüyoruz. KA-DER söz konusu eşitlik siyasete yansıyana kadar, kadınların yerel meclislerde en azından yüzde 30 oranında bir temsil düzeyine ulaşmasını hedeflemekte. Mevcut sosyal yapı içerisinde bunun kolaylıkla sağlanması mümkün olmayacağından, KA-DER haklı olarak geçici bir kota konması talebinde bulunuyor. Kota uygulaması demokrasiye aykırı olmadığı gibi, mevcut konjonktürde demokrasinin güçlendirilmesi açısından aslında özel bir önem taşıyor. Ne var ki bu istem doğal olarak hiçbir hükümet ve ana muhalefet partisi tarafından ciddiyetle kabul görmedi. Nitekim hatırlarsınız, geçen seçimlerde Türkiye’de siyasetin “bıyıklı” olduğu kadın adayların “bıyık” eylemiyle de dile getirilmişti.
KA-DER Siyaset Okullarının dört ayrı kategoride hedefleri var, ilk amaç 2007 seçimlerinde kadın aday sayısını artırmaktı, bu hedef yaklaşan yerel seçimler için de sürdürülecek. Diğer hedefler ise bu eğitimi almış kadınlar arasında siyasi görüşten bağımsız işbirliğinin sağlanması (yani kadın kimliğinin ön plana çıkarılması), kadınların siyasete katılmasını güçlendirilmesi ve bu amaçla da eğitim vermek. Yerel seçimlere katılacak kadın aday sayısının artırılması amacıyla dokuz eğitim atölyesi tasarlanmış. Bu kapsamda KA-DER üyeleri ve akademisyenler tarafından hazırlanan bir eğitim uygulanacak. Programı ana konular ve beceriler diye ikiye ayrılmakta, ana konular kapsamında siyasetin ne olduğu anlatılacak, beceriler ve araçlar kapsamında ise konuşma becerisinin artırılması, vücut dilinin kullanılması gibi adayın kendini ifadesini güçlendirecek yöntemler aktarılacak.
Nüket Kardam’ın verdiği bilgilere göre 2007’de yapılan ilk eğitim programına bağımsızlar, DYP, CHP, AKP yoğunluklu olmak üzere toplam 166 kişi katılmış. Eğitim programının başarısı, hemen ertesinde, ama daha önemlisi katılan rasgele seçilmiş 30 kişiyle altı ay sonra yapılan mülakatlarla saptanmış. Katılımcılar eğitim sonucunda özgüvenlerinin yükseldiğini, siyaseti anlama ve tanımlama biçimlerinde ciddi değişiklik olduğunu, siyasetin zaten içinde olduklarını anladıklarını ve yerel olarak bir şey yapabileceklerini fark ettiklerini dile getirmişler. Eğitim sonucunda 12 kadın aday adayı çıkmış. KA-DER bir sonraki programı işte bu değerlendirmeler sonucunda geliştirmeyi hedefliyor, zihniyet, kurumların yarattığı sisteme ve bireysel iletişim becerilerine yönelik konulara ağırlık verilecek. Eğitim İstanbul, İzmir, Ankara, Antakya, Kayseri (veya Sivas), Trabzon, Van, Mersin ve Tunceli de beş günlük programlar şeklinde yürütülecek. Temel hedeflerden biri kadınların özellikle muhtarlık seçimlerine aday olarak katılımının güçlendirilmesi.
Dahası var! KA-DER’in 2007 siyaset okulu çalışmaları sonrasından ortaya çıkan adaylar, “filmist” tarafından uzun metrajlı bir belgesel haline getirilmiş. Kolektif bir çalışma sonucunda gerçekleştirilen belgeselin adı “Bu ne güzel demokrasi!” ve 2008 İstanbul Uluslar arası Film Festivali’nde gösterime girecek.
KA-DER’in varlığı iyi bir gelecek konusundaki umutlarım güçlenmiş oldu. Eğitim programıyla ilgilenen okurlarım (sponsorların gerektiğini de unutmayalım!) [email protected] adresine yazarak ya da 0212 273 25 35 numaralı telefonu arayarak detaylı bilgi alabilirler.