Geçen haftalarda kısaca anlatmaya çalıştığımız oyun ve özellikle oyun kartları aslında biyoloji için de bir model oluşturur. Poker dahil bütün kart oyunlarında (blöf olasılığını saymazsanız), sonucun anlamlı olabilmesi için renk ya da dizi temelinde birliktelikler gerekir. Kartlarda temel iki renk kırmızı ve siyahtır, ama bunlar dört farklı dizide tezahür eder. Kartların bir anlam ifade edebilmesi için ya aynı değerden en az iki (mesela iki sekizli) ve üstü (mesela kare, yani aynı değerden dört kart, bu yüzden çok düşük olasılıktır) birliktelik gerekir. Aynı diziden sırasız birliktelik (renk denir, aynı diziden mesela as, papaz, on, sekiz ve yedi) yine çok düşük bir olasılık olduğundan yüksek değer taşır. Ama sıralı dizi söz konusuysa bu kez olasılık daha da azalır, buna floş adı verilir. İki oyuncuda aynı dizilim olması durumunda ise (bu çok çok çok düşük olasılıktır) asalet işin içine girer, kupa-maça-karo-sinek sıralaması kazananı belirlenir. Ancak yine hatırlatalım, oyunun oynanabilir olması için en az iki farklı renk ya da dizi gerekir.
Yumurtanın döllenmesi destenin karılmasıdır
Kart oyunlarının biyolojiyle benzerliği de farklı dizilerin olmasına bağlıdır. Canlılar bir yumurtanın bir spermle döllenmesi sonucu ortaya çıkan tek bir hücreden gelişir görünür, ama yeni canlı, bu hücrenin çoğalıp diğerlerine peşi sıra eklenmesiyle ortaya çıkmaz. Bilakis sistem bir aşamaya kadar benzer gelir, taslak daha sonra ortaya çıkar. Döllenme kartların tekrar karılmasından farklı değildir, deste, yani genetik bilgi içerik olarak hep aynıdır. Hücre çoğalması iki ayrı tabakayı (kırmızı ve siyah) ortaya çıkarır. Bunun içte kalanı endodermdir, bundan sindirim sistemi gelişir, dışta kalanı ektodermdir, bundan ise sinir sistemi ve sindirim sistemini de toptan saracak deri ortaya çıkar. Oyunun kuralını göründüğü kadarıyla bu ikisinin arasındaki iplik, yani “korda” koyar. Korda endodermi sindirim sistemine çevirirken, ektodermi de buna benzer biçimde bileşenlere ayırır (beynin bölümleri).
Şimdi bu iki renkli kart sisteminin oynanabilmesini olanaklı hale getiren bir de masaya ihtiyaç vardır. Masa göründüğü kadarıyla kemikleri, kasları, ama iç organların da kaslarını oluşturan ara doku, yani mezodermdir, aksi takdirde canlı iki tabaka halinde kalır, bunun standart örneği denizhıyarlarıdır. Omurgalıların bütünü bu üç tabakalı embriyodan gelişir. Peki anlamlı diziyi ne ortaya çıkarır? Bunun olası karşılığı “crista neuralis” adı verilen ve yine beyinden kaynaklanan bir başka özelleşmiş dokudur. Crista hücre göçünü, doğru hücrenin doğru yerde bulunmasına olanak sağlayan bilgiyi kontrol eder.
Peki oyunun sonunda kim kazanır?
Olaylar aslında birbirini tekrarlar, insan var oluşundan öteye pek geçemez, kartların prensibi dokular için de geçerlidir. Sistemin bütünü ekosedir, yani iç içe geçen ve anlamlı desenler meydana getiren dokuma biçimi vücutta da karşılığını bulur. Oyun bir yaşam boyunca sürer; kas grupları ister beynin iradesi, ister sindirim sisteminin dürtüsüyle düzenli çalışır, ihtiyacı karşılar, pey sürer. Ama ne kadar dikkatli oynasanız, ne kadar kaliteli kartlar da yapsanız, sonunda bunların yıpranmaları kaçınılmazdır, eksilmeler olur, oyun bir süre sonra oynanamaz hale gelir. Masadan bile geriye sadece kemikler ve dişler kalır.
Dolayısıyla kazanan her zaman kasadır: Oyunu oynatan gerekçe.
Siz çekilseniz bile hep varlığını sürdürür.
Üstelik kasa asla blöf yapmaz.