Kavşak etkisinin tıp yüzü: Öldü mü öldürdük mü?

Geçen hafta verdiğimiz etilen örneği, gıda üretiminde ve saklanmasına kullanılan tekniklerin sadece bir tanesidir, bir kova suda içindeki damla bile etmez. Bu ilaçların çoğu savaş endüstrisinin çıktısıdır, mesela Vietnam’da ağaçların yapraklarını dökmek ve yerel savaşçıların saklanmasını engellemek için geliştirilen Agent Orange daha sonra yabani ot mücadele ilacına dönüştürülür, hatta genetiği değiştirilmiş teknoloji de otsu endüstriyel bitkilerin (soya gibi) bundan etkilenmelerini engellemek için kullanılır. Bu şekilde üretilen ne varsa hedef kitlesi büyük şehirlerdeki esas tüketici olacaktır, dolayısıyla raftan aldığınız herhangi bir üründe artıklarının bulunmaması şanstır. 

Sorunun bir başka boyutu ise etkinin yavaş olmasıdır. Tarım mücadelesinde kullanılan bir ilaç hedefini hemen etkilemeyebilir, bunun tüketenlerin etkilenmesi de zaman alacaktır. Tıp ise bir şey aniden ortaya çıkarsa algılar, yavaş değişimleri gözlemleyebilecek kadar sabırlı ve dikkatli bilim insanı neredeyse kalmamıştır. Dolayısıyla ilk yazıda sözünü ettiğimiz kavşak etkisi hastalıklar için de geçerlidir. Nasıl bilişimdeki olağan dışı ilerleme sosyolojik etkiler yaratırsa, tarımsal üretimdeki sıra dışı değişiklik de farklı bedenler ve farklı hastalık formları ortaya çıkaracaktır. Her şeyin ötesinde, bu değişikliklerin sonuçlarını önceden kestirip, ortaya çıkacak yeni hastalık için uygun ilacı daha en baştan tasarlayacak beceride birileri var mıdır derseniz, cevabımız “evet” olur. Yeni çıkan ilaçların bir kısmı aslında hedef kitlesi çok kısıtlıymış gibi görünür, ama seneler içinde hedef kitle ortaya çıktığında bu durumun rastlantı olduğunu düşünmek aşırı iyimserliktir.

Eski hastalıklar yenileri için kıstas olamaz

Hastalıklarla uğraşanlar bu durumu dikkate almazlarsa koydukları tanılar ve uyguladıkları tedaviler beklenen sonucu vermez. Kavşak etkisinden en fazla etkilenen branş ister istemez hastalıkların mikroskopik tanısını koyan patolojidir. Patologlar hastayı hiç görmezler, hastadan alınan bir doku örneğini inceler ve mikroskop altındaki görünümünden tanıyı koymaya çalışırlar. Üstelik kavşak ektisi onlar için de geçerlidir, eskiden birkaç boya yöntemiyle dokuyu renklendirmeye çalışan bu teknolojinin bugün uygulanamayacak kadar çok seçeneği bulunduğu gibi, bunların topluca analizini yapıp bir sonuca varmak da pek mümkün değildir. 

Bir örnekle anlatmaya çalışalım, biz öğrenciyken “taşlı yüzük” olarak betimlenen mide kanseri amansız olarak kabul edilir, tedaviyle altı ay, tedavisiz üç ay hayat öngörülürdü. Günümüzde ise bu özellik tamamen değişmiştir; taşlı yüzüklerde genellikle bir sorun ortaya çıkmadığı gibi ana tedavi cerrahidir, çünkü ilaçtan pek etkilenmezler. Şimdi ironik açmaza gelelim, otuz yıl önce “tedavisi mümkün değil” denen hastalığın doğal seyri değiştiyse, hala aynı zannedildiğinden “hastalar aşırı tedaviden ölüyor” dersek kim hayır diyebilir? 

Patolojinin açmazı bağlayıcıdır

İşte kavşak etkisi bu nedenle çok önemlidir, ama özellikle de tıp gibi bir alan için bağlayıcıdır.Siz hastalığın seyrini bilmezseniz ve sonuçları “tarihi” serilerle karşılaştırırsanız bütünüyle yanılmış olursunuz. Üstelik bu öyle bir yanılgıdır ki, tarihi serinin kesin geçerliliğini kabul ettiğinizden, yeni hastalık formu aslında öyle seyretmese bile, patoloğun iki dudağının arasında çıkan karara bağlı olduğunuzdan, bu kez de yaptığınız tedavinin başarılı olduğunu zannedersiniz. Tedavi edilemez diye düşündükleriniz aslında sizin tedavinizle zarar görüp belki de hayatlarını kaybederken, iyileşmiş olduğunu varsaydıklarınız da aslında bir şey olmayan yeni durumun yanıltıcı başarılarıdır. Kavşak etkisi sorunu özellikle tıpta çok keskindir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir