Köpek meselesi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sokak köpekleri konusunda bir şey yapılması gerektiği çağrısı üzerine toplum her zaman olduğu gibi iki ayrı kutba ayrıldı. Bu yazıyı mevcut koşulları, Cumhurbaşkanı’nı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ve en çok da bizi taşıyabileceği durumu irdelemek için bir ara yazı olarak kabul ediniz lütfen.

Resim: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, sahiplendiği engelli köpek ‘Leblebi’ ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı işe uğurladığı fotoğrafları, sosyal medya hesabından paylaştı. (Milliyet Gazetesi, 29.12.2020)

Öncelikle vurgulayayım ki Türkiye’de sokak köpekleri sorunu var mı derseniz, tümden reddetmek mümkün değildi. Bilgiler kesin olmasa da sayının dört milyon civarında olduğu kabul edilmektedir. Bunların çok büyük kısmı hayatlarını aç ve susuz kalmamak kaygısı dışında sakin idame ettirirken, “sporadik”” ya da Türkçesi “tek tük” olarak ifade edilebilecek saldırı olaylarının gerçek olduğunu da kabul etmek zorundayız. Zaten ikilem de bu noktada ortaya çıkmaktadır: Tek tük durumlar için bir soyun bütünün itlaf edilmesi ne kadar hakkaniyetlidir, Allah’ın verdiği canı almak takvaya ne kadar uygundur?

İtlaf doğrudan cinayettir

Beri yandan tarihte köpek sorununun her zaman olduğunu da söylemek zorundayım, bunun hafızalarda silinmeyen örneği, ne kadar başarılı bir belediye başkanı olsa da Cemil Topuzlu döneminde yaşanan, köpeklerin toplanarak Hayırsız Ada’ya götürülmeleri (1910) ve burada açlıktan birbirlerini parçalamaları örneğidir. İtlaf taraftarları Hayırsız Ada’yı anmak istemeseler de asla unutulamadığından özellikle konuyu gündeme taşıyan Cumhurbaşkanı için tarihten silinmeyecek bir leke risk taşır. Çok sevilmesi ve saygı görmesi nedeniyle, ister istemez “siz rica edersiniz biz emir kabul ederiz” diyen, sayıları hiç de azımsanmayacak bir kitle “harekete geçilmesi” sözünü itlafa çevirecek biçimde yanlış algılayacaktır.

Köpek yaradılışı gereği saldırgan olabilmektedir, ama sorun bütün köpeklere genellenemez. Şehrin ortasında neredeyse hareketsiz yatan yüzlercesi bir risk yaratmaz, ama kırsaldaki yerleşim merkezlerine sığınanlar eninde sonunda gruplaşma eğilimi gösterirler. Bunlar bölgeyi kendi hakimiyet  alanları olarak benimserken, aslında yaşadıkları ortama sadakatlerini verirler. Sadakat onların güvenlik nedeniyle istihdam edilmelerinin de temel nedenidir.

Hayvan ticareti sonlandırılmadıkça sorun tekrarlar

Ortaya çıkan sorun ise en çok da sorumsuz insanların köpeği “çocuğuna karne hediyesi” gibi bir nedenle satın alıp, geçirdikleri yaz sonrasında sokağa bırakıp dönmeleriyle ortaya çıkar. Bu köpekler artık sadece alıştıkları sevgiden mahrum değillerdir, yazlıkçıların gitmesiyle ister istemez aç kalırlar. Bir kısmı toplanarak köpek bölgeleri olarak nitelendirilebilecek şehrin çevresindeki meskun olmayan alanlara aktarıldığında, Huysuz İhtiyar Derneği gibi kendini vakfetmiş hayırseverler sayesinde yaşamlarını sürdürebilir, ama çoğu bundan yoksundur. O nedenle sorunun kaynağı köpeklerin kendisi değildir. Hayvan satışı olduğu sürece köpekler yeniden üreyecek, yeniden satın alınıp sokaklara terk edilecek, münferit de olsa bu saldırılar hep yaşanacaktır.

Samimiyetle vurgulayayım:

  1. Konunun mültecilerle ya da dünyada yaşanan diğer dramlarla kıyaslanması son derece mesnetsizdir. Her olay kendi belleğini yaratır; Adnan Menderes ve arkadaşlarının, Deniz Geçmiş ve arkadaşlarının idam edilmeleri, 6-7 Eylül olayları ya da Hayırsız Ada vakası aynıdır ve toplum hafızasından asla silinmez.
  2. Sorunun ekonomik sıkıntılar bahane edilerek “vatandaşın et alamadığı koşullarda kısırlaştırma ve barınak için maddi olanaklarımız yok” gerekçesine büründürülmesi de “asmayalım da besleyelim mi?” sözüyle aynen örtüşür.
  3. Köpek meselesinin siyasi malzemeye dönüştürülmesi, itlafın bir cenah tarafından özellikle kışkırtılması, belediyelerin dolaylı yoldan zora sokulmaya çalışılması ve belki de yeni bir Gezi kalkışmasının fitilini ateşleme hevesi bütünüyle ahlaksızlıktır.
  4. Esas kalıcı çözüm hayvan satışını ve evlerde çoğaltılmasını engelleyen bir yasa hazırlamak ve belediyeler tarafından kademeli olarak kısırlaştırmaktır. Ama görüldüğü kadarıyla belediyeler kaldırım döşemek dışında işler yapmakta zayıftır; derginin kapağına sokak köpeği fotoğrafı basmak yetmez.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın haklı ama bütünüyle farklı çözüm çağrısını itlaf yasasına dönüştürürse tarihte ister istemez “katil meclis” olarak anılacaktır.

  1. Her yönüyle irdelendiği için teşekkür ederim , canlı varlığı yoketmek ne denli insafsızsa hangi bölgede olursa olsun bir insan canının vahşi doğada yaşanabilecek bir olgu gibi okşayabildiğimiz hayvanların saldırısına uğrama durumu bile çok ağır !
    Çocukken arkamdan koşturan köpek yüzünden yıllarca bir köpeğe yanaşamadım ben orta yetişkin cağımda alıştım onlara .Burada ne insanın zarar görmesi neden bu canların yok edilmesi durumu vicdanî bir canlı olan insana /insanlığa yakışmaz.
    Lâkin vicdani canlının insan olduğu konusunda epeydir şüpheliyim; son zamanlarda hayvanlar insanlardan cok daha fazla vicdanlı olmaya başladılar (bu durum degisen gıdanın fıtrata etkisimidir diye de düşünmeden edemiyorum )
    Hep söylediğim bir söz ” hayvanları seviyorum ama insanların hayvan sevişini sevmiyorum ”
    Hijyen diye bir bardak suda fırtına koparan insanlar mikbobiyatasi bizden farklı olan bu canlılarla salyası karışırcasına yakınlık ! Bu sorunun cevabı sende !
    Kaldırım döşemek konusuna tamamen katılıyorum, üzüm yemekle bağcıyı dövmek arası politikalar gözetildiği aşikar ,heleki (kimlerse ? mama fabrikaları olan bürokrat/milletv . den bahsediliyor) algıyı yöneterek Her şeyin yönetildiği zamanlardayız. Bize gösterilerlerle gerçeğin ne ! Olduğu durumu 2.dünya savaşının üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen yeni yeni farkediliyor !
    Kimbilir durumu belki de birileri devamlı olarak köpürtüyordur, bu köpürtme durumları niyeyse olumluda olumsuzda olsa hep para kazanana yarar (hangi taraf yenerse yensin kazanan silah satandır misali ).
    Asıl yanlış olana dikkat çekmek istiyorum ben yöneticinin / yöneticilerin özelliği geleceğe dair öngörülerle planlamaların birlikte gitme durumu degilmidir (altyapıyı bile şehrin büyüme yönüne doğru ana hatları şehir yukarı yapılaşmadan altyapıyı hazırlama sözkonusu degilmidir öngörmek ve önceden çalışma yapmak gerekmezmi bunlar için/şehir oturduğunda ne büyük zorluktur bu işler)
    Bu canlıların üreme hızı bilindiği halde nasıl serbest bırakılmıştır bu sorun ! bir köpek 6-7 yavru yapabiliyor ve bir yılda tek kezde değil doğurganlığı
    Göz göre göre sorun geliyorum diyor ! Üstüne birde senin yazdıkların birdolu hayvan ortalıkta ,barınaklarda olanlar muhtemelen senin anlattığın gibi sokağa bırakılanlar
    öyle yada böyle sorun büyük, sorun üzerinden köpürtmeyle olusturulabilme ihtimali bulunan yeni sorunlar dahada büyük görünüyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir