Altı Şubat depreminin üzerinden yaklaşık on gün geçti, olması ve olmaması gerekenleri, yani olanları siz her türlü medya üzerinden okudunuz. Bu aşamadan sonra “ah, vah, keşke” söylemleri ancak bir sonrası için önlem almaya yarar; bana voleyboldan kalma üç öğretidir:
(1) Sen gereken hamleyi yap, topu kurtarıp kurtarmaman sonraki aşamadır: “Yani önce gayret gösterirsin, gayretsiz semere olmaz”. (2) Maç, federasyonun imzalı kağıdı alınmadan bitmiş sayılmaz: Deprem eğer “bizdendir” zihniyetine karşı verilen bir mücadeleyse, enkazın kaldırılması işi kurtarmaz.” Ve en önemlisi (3) “kaybedilmiş maçın (aslı farklı) davası olmaz.” Olan biten geçmişte kalır, tartışmalar geçmişte kalanı kurtarmaz.
Göçük için domuz damı, teselli olarak kader planı
Tıbbın aksine mühendislik bilimleri pozitiftir, yani evdeki hesap “dışına çıkmazsanız” çarşıya uyar. Sorun çarşıyı görünce beklentinin yükselmesinden, diğerlerine özenilmesinden, emekle edilenin kıskanılmasından çıkar. Bunun adı cehalet ve kültürsüzlük zemininde dejenerasyondur. Hata silsilesi “işi bileni dikkate almamakla” başlar, yerine bulunan biat edecek birileriyle sürer…
İnsanların gıpta dönemi (başkasının adına sevinip kendine de nasip olmasını dileme) muhtemelen hiç yaşanmamıştır. Bu meleke imrenmekle kapatılmış, ama son otuz yılda haset ve kıskançlıkla taçlanmıştır. Geçen haftaki “itibardan tasarruf olmaz” bunun ifadesidir. Aşılması gereken bu zihniyet biçimi içi boş putu, süslü taşlarla bezer. Kifayetsiz muhterisler o putun peşinden gider ve ayakta alkışlar. Onların imrenmeyle sürmelenmiş kaşları, başkasının üzerine tırmanışları, hasetle mühürlenmiş bakışları vardır.
Vatandaşın derdi “başını sokacak ev” ile özetlenir, temelin sağlam olması mutfağın şatafatından daha önemlidir. İnşaatın sağlamını yapmak çok büyük masraf yüklemez; lakin aynı zemine fazladan beş kat yapmak çok daha fazla kar getirir. Fiziğe inat, bozacının şahidi şıracı zevat gerekli imzaları verir. Bundan kuşkusuz kendileri de etkilenir, ama “kader planı” bu coğrafyanın birbirini var eden savı ve savunma biçimidir.
Üniversite kararı yanlış, ama seçimin ertelenmesi zorunludur
Derken on yıllarla biriktirilen yozlaşma, itibardan tasarruf edilmeyen putlaştırma gerçek bir fayla birlikte kırılır. Hak eden yerine biat edeni tercih eden zerzevat bu kez alabildiğine toz kaldırıp önce depremi ulular. Sonrası geçen haftaki yazıdır, çıkar çevresi zaten ortaktır, geriye kalan bir “Kurak Günler” dramıdır.
-
Deprem sonrası alınan en yanlış karar üniversitelerin yurtlar gerekçesiyle uzaktan eğitime geçmeleri, ilginç olan puta tapanların bu yanlışı hiç dillendirmemeleridir.
-
Seçim ileriye, belki 2024’e kalır, bunun anayasayla alakası aranmamalıdır. Kimin hayatta kaldığı, kalanın nerede olduğu bilinmezse seçim olmaz.
-
Ama ertelemenin esas nedeni, liyakati enkaza çevirenlere molozu kaldırmak için bir son şans, görevi almaya heveslenenlere bir ilk ders olmasıdır.
Çünkü onlara da “süslü putlara tapmamaları” ve “yüksek binalar yapmamaları” defaten vurgulanmıştı…