Canlılık durumu bütünüyle şaşırtıcı olsa da, zaman içinde normalleştirilerek kabul görür. Bir varlığın doğması, büyümesi ve ölmesi döngünün ayrılmaz ve tekrarlayan parçalarıdır. Bununla birlikte aslında türler arasındaki derin farklılıklardan öte, aynı birey içinde de akılla kolay kolay açıklanamayacak değişiklikler olur. Geçen hafta aktardığımız Malpighi’nin solunum konusundaki gözlemleri konunun sadece başlangıcıdır; onun gözlemi kanın akciğerdeki deveran halinin kılcal damarlar aracılığıyla gerçekleştiğini göstermiştir. Buna karşılık açıklaması daha zor kavramlar vardır. Mesela balıklar solungaçları, kurbağalar derileri ve akciğerleri, buna karşılık memeliler akciğerleriyle solunum yaparlar.
İnsanın solungaçlı hali
ErnstHaeckel’in zamanında değindiği gibi nihai hale bakılmaksızın aslında bütün canlılar gelişim aşamalarının başında aynı sırayı izler. Dolayısıyla insanın da solungaçlı hali vardır, ancak anne karnındaki gelişiminin henüz başlarında bunlar ortadan kaybolur. İnsanda “aort kavisleri” olarak adlandırılan bu damarlar, balıklarda solungaç halini alırken memelilerde ana damarların “alakasız” parçalarında dönüşür ve solunum sistemine bağlanır. Akciğerlerin gelişimi özellikle bu açıdan ilgi çekicidir, neden sonuç ilişkisine bağlı olmaksızın ana soluk borusunun dallanmaları Malpighi’nin gözlemlediği nihai keseciklerle kaynaşır.
Daha fazla şaşırtıcı olan ise bebeğin anne karnından doğumu aşamasında, öncesinde hiç olmayan solunumunun birden başlamasıdır. Oysa kurbağa solungaç aşamasından geçer, akciğeri de ayrıca vardır. Benzer durum akciğerli balık için de geçerlidir (evrimsel ara form olarak kabul edilir), aynı anda hem solungaçlar hem de küçük bir akciğer vardır, uygun ortam koşullarına göre biri ya da her ikisi birden kullanılır. Ne var ki memelilerde ara geçiş yoktur, doğan canlı akciğerlerinin havayla buluşmasıyla birlikte soluk alıp vermeye başlar. Üstelik insanda solunum sistemi ergenliğe kadar gelişimini sürdürür. Erken yaşta spor yapıyor olmak bu nedenle önemlidir, kapasitesi başlangıçta yüksek olursa sonrasında bu durumu korur, ama sonradan artırılamaz.
Akciğer paradoksunun nedenleri
Malpighi’nin yanıtlama lüksü olamamış olan soru aslında budur, o sistemin nasıl çalıştığını anlamıştır. Hemen hemen bütün organlar anne karnındayken de işlevlidir, böbrek idrar çıkarır, kalp çarpar, sindirim sistemi amnion sıvısını yutar. İşlev anne karnındaki akciğer için paradoksal biçimde “yok” düzeyindedir, solunum doğumla birlikte başlar ve akciğerler birden açılır. Bilimsel yorum tam da bu noktada gereklidir. Gerçekten paradoks vardır, kuşun bile yumurta içinde gelişirken akciğerlerini kullanma becerisini kazanmasına karşılık doğan memeli tam bir istisnadır.
O halde konu bambaşka bir açıklama çerçevesinde değerlendirilmelidir: (1) Hiç kullanılmayan hayati sistemin bir anda işler. (2) Önceden var olanın (damarlar) dönüşüp bambaşka mozaik bir biçim alır. Konu bir anda akciğerin “gaz değişim organı olduğu” düşüncesini çok fazla aşan bir boyut kazanır.