İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü 18 Ekim 2007 tarihinde tüm okul müdürlüklerine yolladığı bir e-posta ile ilkokullarda çocuklara yemek verilmesini yasakladı. Postanın içeriği aynen şöyle: “19 Ekim 2007 günü itibarıyla Etüt Beslenme Okulları haricindeki okullarda Bakanlık emri gereğince yemek verilme işlemi sona erdirilecektir. Yemek verme işlemine devam edenler hakkında gerekli yasal işlem yapılacaktır. Bilgilerinizi ve gereğini rica ederim.” Bizim bu kararın gerekçesini anlamamız mümkün olmadı, ancak sonuçlarının ne kadar yanlış yerlere varacağını açıkça biliyoruz.
Yetişmekte olan çocukların, yani yarının gençlerinin ve toplumu oluşturacak bireylerinin en temel ihtiyacı kuşkusuz beslenmedir. Beslenme sadece gerekli enerjinin alınması için değil, doğru besin öğelerinin alınması açısından da önem taşımaktadır. Söz konusu besin öğelerinin en önemlileri taze sebze ve meyvelerde bulunmaktadır. Bu tarz beslenme için gereken ise “yemekhanede yemek yenmesidir”. Yemekhane düzeninde yemek yenmesi beslenmenin ötesinde yemek adabı ve sosyalleşme açısından da büyük önem taşımaktadır. Dolayısıyla yemekhanelerin kaldırılması gibi bir kararın anlaşılabilir bir yanı yoktur. Okulunda yemekhane bulamayan öğrenciler, beslenme gereksinimlerini kantinlerden karşılamaya çalışacaklardır. Kantin ortamında sunulan yiyecekler hepinizin bildiği gibi “fast-food” olarak adlandırılan hamburger, sosisli sandviç, patates kızartması gibi besleyici unsuru et, yağ ve karbonhidrata dayalı ürünlerdir. Bunların çok miktarda tüketilmeleri hem eksik beslenmeye neden olarak zekayı kısıtlayacaktır, daha uzun dönemde ise kalp hastalıkları ve obeziteye zemin hazırlayacaktır. Velilerin çocuklarına karınlarını doyurmaları için verdikleri para çikolata, gofret gibi tüketilmesinden keyif alınan, ancak gereksiz enerji sağlayarak kilo fazlasına yol açan hazır ürünlere gidecektir.
Beslenmenin kantinlere bırakılması Ülker’e yapılan bir jest mi?
Yukarıda anlattıklarımız aslında herkes tarafından bilinmektedir, ancak Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu konudaki bilgilerinin ve öngörüsünün yetersiz olduğunu düşünerek tekrar dile getirdik. Söz konusu kararın adres gösterdiği “kantinler”, sağlıklı temel beslenme seçeneklerini sunan birimler değildir, beslenme gereksinimine olsa olsa katkıda bulunabilirler. Bu kararın alınmasında Kantinciler Odası’nın ne kadar etkisi olduğunu bilemiyoruz. Bu konuda yapılan yorumlar, söz konusu kararda esas çıkış noktasının, okulların yemek harcamalarının suiistimal edilmesi, yani birilerinin bundan şahsi menfaat sağladığı üzerine odaklanmakta. Ancak beri yanda, okul kitaplarını basmak ve ücretiz olarak dağıtabilmek için Ülker’den alınan desteğin “jesti” olarak bu karara varıldığı da kulağımıza fısıldanmakta. Bazı kendini bilmez okul müdürleri bu yetkilerini kötüye kullansalar bile, karşı kefeyi oluşturan “çocukların sağlıklı beslenme hakkının” yanında herhangi bir mazeret oluşturamaz. Dolayısıyla yapılması gereken hazır yemek üreticileriyle Bakanlık nezdinde temasa geçip, öğlen yemeklerini kalitesi güvenilir üreticilerden doğrudan karşılamaktır. Hatta bu yaklaşım daha uzun soluklu ve entegre bir projeye de dönüştürülebilir. Bakanlık beklentilerini ve asgari gerekliliklerini açıklar, yeterli ve doğru bir çözüm oluşturulur.
Sefertası dönemine geri dönmek zorundayız
Tekrar ve altını çizerek vurgulayalım, sağlıklı bireylerin yaratılabilmesi için en temel ve önemli unsurlardan biri beslenmedir. Mesele açlığın giderilmesi değil, vücudun gereksinimlerinin dengeli olarak karşılanmasıdır. Çocuklar büyüme süreçlerinde doğru beslenirlerse zekaları ve öğrenme kapasiteleri yükselecektir. Kantinlerin sunduğu ürünlerle gün içi beslenmenin sağlıklı olarak sürdürülmesi mümkün değildir. Eğer Bakanlık bu hatalı kararından geri dönmeyecekse, o zaman sorumluluk biz velilerin üzerine yüklenmektedir ki, bu da ancak sefertası dönemine geri dönerek karşılanabilir. Ancak sefertası ile okula yemek gönderilmesi hem veliler hem de çocuklar açısından külfetlidir. Dahası bu çözüm sosyoekonomik imkanlar çerçevesinde hep eksik kalacaktır. Çok iyi hatırlarsınız, biz ilkokula giderken muz gibi pahalı ya da diğer çocukları imrendirebilecek yiyeceklerin getirilmesi istenmezdi. Aynı şeyleri yiyemiyor olmanın sosyal ezikliğini Bakanlık üstlenmeye hazır mıdır?
Bizim inancımız Bakanlığın bu hatalı kararından geri dönmekle kalmayacağı, uzun soluklu ve doğru bir beslenme projesini de hayata geçireceği yönünde. Okullarda yemek alımı nedeniyle oluşan rantın, rüşvetin ortadan kaldırılmasının yolu, yemeği yasaklayıp, yemekhaneleri kapatıp, hamburger ve gofret satan kantinler açmak olmamalı. Bu konudaki gelişmelerin takipçisi olacağız.