Resmi tarihin geçmişe bakış açısı

Geçen hafta tarihin nasıl değiştirilerek yansıtılacağından bahsetmiştik ve Köy Enstitüleri örneğini vermiştik. Tarihin kazanan tarafından yazıldığı doğrudur, dolayısıyla gerçek ya da hakikat saptırılabilir. Çok kısa bir süre sonra olayları hatırlayan kalmayacaktır. Oysa siz kendi yazdığınız tarihi, doğru olup olmadığından çok siyasi gerekçelerle resmi tarih olarak benimserseniz ve okul müfredatına yerleştirirseniz amaca erişmiş olursunuz. Tarih bütün alanlar içerisinde gerçek, hakikat ve doğru tartışmasına en iyi oturan örnektir. Her millet kendine şanlı bir tarih yazmak ister, onu kahramanlık öyküleriyle bezer ve genellikle esasla pek de alakası olmayan detaylar iliştirir. Mesela bir sefere neden çıkıldığı değil, sefer sabahı hükümdarın nasıl atına bindiği anlatılır.

Aynı şey devletlerin kuruluşu için de geçerlidir. Çoğu resmi tarih geçmişi son dönemden başlatır, öncekilerin ne olduğunun anlatılması daha çok konuyla ilgilenen yabancılar tarafından yapılır. Koskoca bir Çin Hanedanı Çin Halk Cumhuriyetine dönüşürken ya da Osmanlı İmparatorluğu Türkiye Cumhuriyeti’ne geçerken önceki dönemlerin giderek kısaltıldığı ya da yok sayıldığı aşikardır. Resmi tarih eskisini sorunlu, yenisini mükemmel göstermek eğilimindedir. Ama hangisi olursa olsun hatalar hep saklanır ya da geçiştirilir. İnternetin yaygın hale geldiği yakın zamana kadar zaten başka kaynak bulmak da kolay değildir, okul kitapları esas alınır. Örneğin bir şehir fethedilmiştir, zaten çok eskiler dışında yeni şehir kuran pek bulunmaz, egemen olmak isteyen önceden var olan kurulmuş birini fethetmeye çalışır. Bir bölgenin kontrol altına alınması bazen zorunluluktur, ama tarihte genellikle üstünlük ölçütü biçiminde gerçekleşir.

İstanbul neden fethedildi?

Yakın zamanda 572. Yıldönümü olacak İstanbul’un fethi de bunda istisna değildir. Fatih Sultan Mehmet imparatorluğa dönüşecek olan hanedan devletinin sınırlarını genişletmek istemektedir. İstanbul ya da önceki adıyla Konstantinopolis arada kalan küçük ama çok önemli bölgedir. Buranın hakimiyetinin kazanılmasının Osmanlı’nın genişlemesindeki katkısı daha çok semboliktir. Fetih kavramını şiddetle savunanlar buranın alınmasının aslında dini kaynaklara bile atfederler, hatta mevcut yazılı Kitap’ta geçen fetih kavramının da bunu anlattığı yakıştırması yapılır.

Kutsal kitabın fetih derken özellikle bu şehri kast ettiğini düşünmek yorumu yapanların resmi tarih tutkusunu besler. Konstantinopolis’in fethinin bunu gerçekleştireni en yüksek mertebeye taşıyacağı düşüncesi buradan doğar. Doğusu ve Batısı kuşatılmış bir kara parçası ne kadar stratejik öneme sahip olursa olsun, aslında adı geçen yer sur içi kalan küçük bir yarımadadır, en cazip olan bileşeni donanması olan bir devlet için Haliç’tir. Osmanlı’nın o zamanlar donanmasının ne büyüklükte olduğu kesin bilinmez, ama kara gücü ayrıdır. Zaten mesele deniz gücüne gelince Bizans’ın bile güçlü bir donanması yoktur, deniz hakimiyeti Ceneviz ve Venedik’tedir.

Kim kimi fethetti?

O zaman Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u neden fethettiği “tek taş pırlantayı almak” düşüncesiyle bile açıklanamaz. Fatih çok iyi eğitimlidir, sistemi iyi işletir ve halkın çıkarlarını gözeterek imparatorluk aşamasına geçmek isteyebilir. Konstantinopolis’in özelliği stratejik konumu değildir (zaten yaptırılan Hisarlar nedeniyle çoktan abluka altındadır), anlamı Roma İmparatorluğu’nun merkezi olmasıdır. Roma İmparatorluğu’nda yönetim babadan oğula geçmeyen, ama her halükarda bir imparatorun bulunduğu düzende seyreder. Sultan Mehmet’in aklındaki de olasılıkla budur, yani amaç Roma’nın yeni imparatoru olmaktır.

Fetih görüşünü savunanlar ne kadar tersini söyleyecek olsalar da, olayların seyri bu düşünceyi destekler. Şehrin adı hala aynıdır, hatta Cumhuriyet dönemine dek böyle gelir. Fatih öldükten sonra kabir olarak da Kutsal Havariler Kilisesi’ni seçer, günümüzün Fatih Camii aynı temeller üzerinde yükselir, hatta çıkarılamayan Roma imparator lahitleri de hala oradadır. Fatih’in fetih amacı göründüğü kadarıyla bir Ottoman olarak Roma imparatoru da olmaktır.

Her nasıl yorumlarsanız yorumlayın, akla takılan ciddi bir soru yanıtlanmayı bekler. Bir yerin fethi 572 yıldır coşkuyla kutlanıyorsa aslında orası fethedilememiş demektir. İşin ilginç yanı Osmanlı’da pek fetih kutlaması yoktur, bu düşünce son elli yılın ürünüdür. Anlaşılan Fatih Konstantinopolis’i fethederken Bizans da Osmanlı İmparatorluğu’nu manen ele geçirmiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir