Geçen hafta değindiğimiz özel sağlık hizmeti sorunlarının bir de eğitim kısmı mevcut, özellikle özel üniversitelerden yetişen doktorların şikayeti, aktarıyoruz. Ama “özel” sözüme bakarak konunun sadece özel üniversitelerle sınırlı olduğunu düşünmeyin, sorun genel. Bunun bir bölümünü öğretim üyelerinin konu ve deneyim aktarmaktaki isteksizliği olarak kabul edebilirsiniz, ama fazlası var, o da öğrencilerin daha eğitimlerinin ortasında tıptan toptan soğumuş olmaları. Tıp fakültesine girmek kuşkusuz kolay değil, altı yıl okuyorsunuz, devlet üniversiteleri ücretsiz gibi görünse de aileniz sizi desteklemek zorunda. Özel tıp fakültesine girdinizse durum daha zor, kabaca yıllığı beş yüz bin liranın altında fakülte yok, ucu ise milyonun üstüne çıkıyor. Özel fakülteler bu rakamı alırken eğitimi daha sıkı tutuyor, ama bu rakamlar hasta ücreti olarak da yüksek bir karşılık bulduğundan, onların da hasta sayısı ve çeşitliliği az oluyor. Diyelim ki çocuğunuz hastalandı ve götürdünüz, doktor muayene etti, peki o eğitim grubundaki on öğrencinin daha muayene etmesi olası mı, kuşkusuz değil.
İki yarım bir tam etmez
Buna karşılık devlet üniversiteleri SGK kapsamı altında olduğundan onlar hasta sıkıntısı yaşamıyor. Peki ders anlatacak hocalar nerede diye bakıyorsunuz, onlar da biraz daha fazla ücret verildiği için özel üniversiteye transfer olmuşlar. Bu transfer olanlar elbette en parlak ve gelecek vaat edenler. O halde sağlık eğitimi özelleştirmesi iki yarım parçayla sonuçlanıyor, bunların ikisini topladığınız zaman ne yazık ki tamamlanıp “1” etmiyor.Bu durumun pratik olarak sürdürülemez olduğu açık, ancak mesele diplomadan ibaret olduğunda sorun yok, hepsi diploma alıyor. Mezun olanlar tam değil de yarım doktor bilgi ve birikimine sahip mı derseniz, ne yazık ki bunu söylemek de mümkün değil. Sistemi kurarken yapılan hata tıp eğitimini halkla ilişkiler seviyesine indirgiyor. Doktordan beklenen çözüm üretmesi değil hasta (müşteri) memnuniyetini sağlaması, sisteme girdi oluşturacak aşırı ya da gereksiz tetkikleri istemesi, buna da döner sermaye adını veriyoruz.
Doktorların değişen ilgi alanı
Tıbbın içinin topyekûn boşalmasının hastaların çözüm bulamamalarının ötesindeki diğer sorununa, doktorun daha mesleğinin başında tükenmesine gelirsek, etkisi küçümsenemez. Genç doktor da elbette dönen paranın büyüklüğünden etkileniyor, ama meslek içerisinde kalarak bunu kazanması olası değil. Doktor kısa yoldan kendi branşından vazgeçip ya alternatif tıp denen alana ya da kozmetik tıbba yöneliyor. Buranın kazancı tahmin edebileceğiniz miktarın çok ötesinde, bir dolgu beş bin liradan başlıyor, günde bir kaç yüz bin lira kazanmak da muhtemel. Ha, kazanılan fazladan para bir şeye yarıyor mu derseniz cevabı açık bir biçimde hayır, bu kazanılabilen ama harcanmayan para.O halde sağlık sistemindeki sorunlardan, tanı konamaması, aşırı tetkik istenmesi, rakamların çok yüksek olmasından yakınanlar iyi bilsinler, bunlar daha iyi günlerimiz. Benzer sorunlar Batı ülkelerinde de yaşandığından, dil becerilerini geliştirip gidecek çok sayıda doktor adayı var. İleride konusuna hakim doktor bulmak iyice zorlaşacak. Hastalığın belli, doktorun sayıca yetersiz kaldığı eski zamanların çoktan sonuna geldik. Artık hastalıklar da farklı, ama eğitim düştükçe doktor eskiden teşhis ve tedavi edilenleri de anlamaz olacak.