Ülkemizin ilaç harcamaları bir süreden beri tartışma gündemimizde. Bütün taraflardan farklı bir rakam çıkmakta ve gerçek rakamların ne olduğu konusunda hiç kimsenin bilgisi yok. Hatta bunlardan öte, sağlık harcamalarındaki artışın sistemin daha fazla kullanılmasına yoksa sömürülmesine mi bağlı olduğunu da kimse söyleyememekte. Nitekim bu konuda en gerçekçi ve bilimsel açıklamalardan biri geçtiğimiz hafta Ankara’da düzenlenen Sağlık ve İlaç Ekonomisinde Eğilimler: Dünya ve Türkiye’deki Gelişmeler başlıklı toplantıda konuşan Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari İlimler Fakültesi Sağlık İdaresi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mehtap Tatar’dan geldi. Tatar “ben sağlık harcamalarının 2006 yılının ilk üç ayında %48 arttığını düşünüyorum, ancak medyaya farklı rakamlar yansıdı, hangi rakamın doğru olduğu bilinmemekte” derken kuşkusuz son derece haklıydı. Tatar, “sağlık alanında harcamaların karşılaştırılması çok tehlikeli bir iş, her ülkenin kendi verileri çerçevesinde ortaya konması gerekiyor. Esas amaç sağlık statüsün yükseltme ve toplumun memnuniyetini artırmaktır. Finansman yöntemleri açısından bakıldığında yoksul ve hasta olanlarının yükünün ne kadar az olduğuyla ilişkili. Buzdağı modeline göre %13 sorununu bildiği halde başvurmaz, %19’u kendi kendini tedavi eder, %30’u doğrudan ilaca başlar” şeklinde sürdürdüğü sözleriyle rakamlardaki artışın Bakanlığın olumlu girişimleri sonrasında kolaylaştırılan sağlık hizmetlerine olan sessiz gereksinimin harekete geçmesinden doğduğunu da vurgulamış oldu. Bürokrasi ve angaryanın çokluğu nedeniyle sağlık gereksinimlerini erteleyen bu kesim, SSK’nın devri ve eczanelerden ilaç alımının kolaylaştırılmasının ardından ihtiyacı olan sağlık hizmetini talep etti, bu da aslında var olan gereksinimin karşılanmasından başka bir şey değil.
Öngörülen rakamlar tutturuldu
İlaç harcamalarının durumu konusunda önemli bir açıklama da Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği’nden (AİFD) geldi. Buna göre Türkiye’deki orijinal ilaç fiyatları, referans fiyat sistemi sayesinde Avrupa’daki en düşük ilaç fiyatlarına sahip olan ülkelerle dahi mukayese edildiğinde %13 daha ucuz. AİFD üyeleri yüzde 4 ve yüzde 11 oranlarında ıskonto uygulamışlardı. Bunun yanı sıra döviz kurlarındaki değişimin de katkısıyla fiyatlarda toplam olarak yaklaşık yüzde 20 düzeyinde bir indirim gerçekleşti. Bu da 2004-2005 yılları arasında yaklaşık 619 milyon dolar tasarruf sağladı. IEIS üyesi ilaç firmaları tarafından da paylaşılan bu olumlu yaklaşım sayesinde 35 milyon SSK’lının ilaca erişimini kolaylaştırma ve 10 milyonu aşkın Yeşil Kartlı’ya ayakta tedavide ilaca erişim hakkının verilmesine rağmen ortaya çıkan maliyet yok denecek kadar düşük kaldı. Nitekim 2005 yılında 2004 ile karşılaştırıldığında kamu ilaç harcamalarındaki reel (enflasyondan arındırılmış) artış kamu kaynaklarına dayalı olarak Dünya Bankası tarafından hazırlanan raporda %2 olarak kaydedildi ve Sağlık Bakanlığı tarafından da %3,5 olarak hesaplanmıştı.
IMS verileri SSK farkını yansıtıyor
Türkiye’de ilaç piyasasına ilişkin verileri toplayıp yayımlayan IMS raporlarında tespit edilen %54’lük oran yüksek olsa da, bu rakam serbest eczanelere depolar aracılığıyla satılan ilaçlara ilişkin veriyi derlemekte. SSK mensuplarının eczanelere erişimlerinin sağlanmasının ardından daha önce IMS radarında görünmeyen ancak kamu sektörü tarafından bedeli ödenen önemli büyüklükteki ilaç hareketleri 2005 yılında IMS’in izleme alanına girdi. Bu %54’lük artış da bu büyümeye işaret etmekte. Dünya Bankası’nın 23 Şubat 2006 tarihinde açıkladığı Türkiye İktisadi Ülke Raporu (Turkey Country Economic Memorandum) çalışmasına göre; SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı harcamaları kamu sağlık harcamalarının %66’sını oluşturmakta. Kamu harcamalarının %53’ü hastanelerde, %30’u ilaç ve tıbbi malzeme için, %8,5’i ayakta bakım için kullanılmakta. Yine Dünya Bankası raporuna göre toplam kamu ilaç harcamaları 2005 yılında nominal olarak %10 ve reel olarak %2 artış göstermiş.
Bu veriler ışığında değerlendirildiğinde ilaç harcamalarındaki artış beklentileri enflasyondan bağımsız olarak yalnızca %3.5 mertebesinde ve resmi kurumlar tarafından öngörülen boyutlarda. Dahası tüm bu gelişmelere rağmen ülkemizde ilaç harcamaları gelişmiş ülkelerin çok gerisinde kalmakta. Türkiye’de kişi başı ilaç harcaması (2003 verileri) 112 dolar ile 380 dolarlık OECD ortalamasının (ABD 728, İspanya 401, Yunanistan 322 dolar) hayli berisinde. Bu bir yerde ilaç harcamaları açsından yüz güldürücü, ne var ki rakamın geride olması vatandaşlarımızın “yenilikçi” ve buna karşılık tedavi üstünlüğü sağlayan yaklaşımlara da yeterince ulaşamadığına işaret etmekte. Her ne olursa olsun, bu değerlendirme Sağlık Bakanlığı ve diğer resmi kurumların hedefleri tutturduğuna işaret etmekte, önceki yazılarımızın ışığında sizinle paylaşmak istedik.