Artan talep karşısında yetersiz kalan sistemin içine düştüğü açmazların en önemlilerinden biri “en iyi yerlerin kapılmış olmasıdır”. Kavramın daha iyi anlaşılabilmesi için somut örnek vermeye çalışalım, boş bir araziye ilk gelenler bölgenin suya yakın, ama buna karşılık çevreye hakim en iyi yerini meskun hale getirirler. Savunmanın önem taşıdığı erken dönemlerde bu sulak ovaya en yakın tepelik alan olarak ortaya çıkar. Önce tepenin en iyi konumlu ve erişilebilir yeri seçilir, ancak bölgenin zamanla yükselen ekonomisi başkaları için de cazibe merkezi oluşturacağından, sonraki gelenler ikinci, üçüncü… alanlara yerleşmek durumunda kalırlar. Bu yerleşim haritası zamanla hem mülkün değerini belirler, beri yandan “merkez-banliyö” düşüncesini oluşturur. Merkez artık rahat yaşam için fazla kalabalık hale geldiğinde, şehrin dışını kapsayan alan yazlıkların bulunduğu banliyöler olarak genişler. Şehircilik, belediyecilik kavramları ulaşımı kolay hale getirdiğinde banliyölerin bir kısmı zamanla standart yerleşim alanına dönüşür.
Kenar mahallelerin oluşumu
Buna karşılık şehrin yerleşim ve genişleme dinamiği göç nedeniyle çok hızlanabilir. Bu durumda şehrin doğal rezervlerini oluşturan (mesela su havzaları), yeşil alan olarak korunması gereken ya da oturmak için ileri derecede elverişsiz alanları hızlı biçimde konutlaşır. Gecekondulaşma olarak adlandırılan bu değişim artık merkez-banliyö dinamiği taşımaz, daha çok merkez-varoş ikileminin ortaya çıkmasına neden olur. Merkezin düzenli olmasına karşılık kenarda kalan alanlar düzensizdir, altyapısı yoktur ve şehircilik hizmetlerinden uzaktır. Merkez şehir kültürüne sahip olsa da, göç hızlıysa kültür yarılacaktır. Dinamik kırılmadan devam ederse esas şehir ister istemez kenardaki mahallelerle kuşatılmış olarak kalır.
Çevrede kalan mahallelerin siteleşmesi
Zaman zaman yapılan düzenlemelerle (bu kentsel dönüşüm olarak adlandırılır) çarpıklık giderilmeye çalışılabilir. Bunun daha karşı biçimi teknik imkanların artmasıyla nispeten yakın zamanda ortaya çıkan dikey şehirleşmedir. Gecekondu özelliği göstermesine karşılık şehrin artık merkezinde kalan mahalleler istimlak edilir, işin daha karlı hale gelmesi için aynı alan üzerine daha yüksek binalar yapılmasının yolu açılır. Organize hale geldiğinde şehrin yanındaki sitelere dönüşecek bu komplekslerin genel özelliği kendi kendini idare edebilecek sosyal alanları da güvenlik içinde sunmalarıdır. Büyümekte olan her ne varsa nihai dinamiğini belirleyen kavram maliyet ve etkinlik dengesidir. Bir kişilik yaşam için en küçük meskenin boyutları bellidir, ev iki kişilik olacaksa ya da çocuklu aile boyutuna erişecekse alan artışı zorunludur.
Bu betimlemeye çalıştığımız dinamik aslında hayatın hemen hemen her alanında geçerlidir. İlk gelenler “kuruculardır”, sonra gelenler “üzerine koyucular” olabilir. Cazibe merkezi haline dönüşmek fiyatları ister istemez artırır, eğer iyi kontrol ederseniz kaliteden ödün vermeden Nash Dengesi yakalanır, “en iyiler seçilmişse, ikinciler en iyi hale gelmişlerdir”. Ancak Nash Dengesi göz ardı edilerek süreç zorunluluğa çevrildiğinde küçük alanda çok kişi sosyal gerilimin de artmasına neden olacaktır. Bundan kenar mahalleden türemiş güvenlikli siteler daha az etkilenecek, ancak merkezde kalan (artık unutulmuş) ilk kurucular için durum tersine işleyecektir. Bunların oturduğu geniş binalar önce apartman adı verilen dairelere bölünecek, yetmezse oda oda küçülecek, artık rahat yaşamak olasılığı kalmadığında terkedilecektir. Dinamiğin son aşaması olasılıkla zamanın akışıyla belirlenir, şehir tarih biriktirir, eski binalar koruma altında olduklarından bu kez de turistik otel olarak değerlendirilir. Buraya artık Soho adı verilir.